Gölet

58 7 1
                                    

Yağmur ne diniyor ne de yağıp bitiyordu, yavaş yavaş ve usulca yağıyordu. O günün sabahı belki bir başka yağmurlu günün güzel olamayacağı kadar mükemmel görünüyordu. Soğuk, gri hava, çamurlu yollar ve bu yağmurun yere düşerken çıkardığı ses başka hiçbir güne böyle uyumlu adapte olamazdı. Bu denli soğuk öyle hoş ki: ne ben onu anlatabiliyor ne de o benimle ona duyduğum sevgiden dolayı her zaman kalmayı kabul ediyordu. Hava açacaktı, elbet kaybolacaktı ve birkaç çimen yeşerecekti. Sonrasında ise yaz gelecek ve hafif rüzgarla yağan ılık yağmurlar yerine açık hava, sıcak güneş ve kurumuş otlar olacaktı. Bugün bitecekti, elbet geçecekti. Ne ben ona doyabilecek ne o benim sevgimi tam anlamı ile görebilecekti.

Elinde ki ada çayını bıraktı ve yanına para alıp dışarı çıktı.

''Bugün Zvetred'e birçok yabancı gelecekti. Her ülkeden ve farklı şehirlerden insanlar büyük, ahenkli ve hoş bir kasaba olan Zvetred'de toplanacaktı. Burası sakindir, ıssız, hoş ve narindir. Sadece nisan ayının başlarında burası doluyor ve burası festivaller kurmak, eğlenmek ve gezmek için güzel ve uygun bir yerdir. Sokakları taş döşeme olur bu kasabanın. Evleri ahşap, deresinin suyu soğuk ve çevresi temiz olur. Burası belkide cennetten bir parça kopan bahçedir. Bakmayın siz benim böyle güzel anlatışıma, bakmayınız böyle güzellememe... Burası ancak on iki ayın dört ayı boyunca böyledir. Sonrasında ise kavurucu bir sıcak, deli edici bir güneş çıkar. Ee sonrada sonbaharı ve kışı gelir. Bahar buraya aşk katan, değerli kılandır. Yüzümü gülümseten mevsimdir bahar. Huzurdan, masumluktan ve saflıktan oluşur. Tazedir ve de narindir. Canınızı yakmaz, sizi üşütmez veya sıcaktan bunaltmaz. Yağmurunu dökerken huzur saçar, güneşiyle kalbinizi ısıtır. Ruha bir şifa gibidir. Bahar size zarar vermez, bunu istemez ama siz çok sevdiniz ve çok alıştınız diye de sizinle kalmaya devam etmez. Bahar geçicidir, gelecek ve gidecek ardından tekrar size dönecektir. Siz her defasında ona aşık olacak ama o yine gidecektir. Siz bahara şiirler yazarken o sadece varolacaktır. Siz, o gidiyor diye üzülürken o sadece yok olacaktır. Siz, o yeniden geliyor diye umutlanırken, yine gidecektir. Bahar böyledir..."

Meydan sirk ve açık sinemalar için hazırlanıyordu. Büyük bir festival olacaktı ve her yıl olduğu gibi yine coşkuyla bahar kutlanacaktı.

''Açılın ahali! Kapatmayın yolu, tıkamayın'' diyordu koca göbekli bir adam. Turuncu bir bıyığı vardı. Muhtemelen buraya bir dans pisti hazırlayacaklardı. İnsanlar gelmeye başlıyordu, doluyordu sokaklar. Dansözler, sihirbazlar, komedyenler ve tiyatrocular gibi bir sürü insan da hazırlık yapıyordu. Sokaklar yağmur kokuyordu, her yer ıslaktı. Hava açılmıştı. Meydan büyük bir çadırla kapatılmıştı. Her yer insanlarla doluyordu.

Büfeye gitti, orada ki kıza sıcak içecekleri sordu:

''Bayım isterseniz boza, salep, menengiç kahvesi ve bitki çayları var.''

''Bitki çayının çeşitleri nedir?''

Kumral kız eline bir liste aldı. Giydiği tulum nar çiçeği gibi bir renge sahipti. Coşkuluydu yüzü. ''kuşburnu, zerdeçal, adaçayı, rezene, karanfil, elma-''

''Elma olsun, teşekkür ederim.'' Elma hoş kokulu en sevdiğim meyvelerdendir. Hava ılıktı, üşütmüyordu. Bir ay kadar kuşkusuz böyle gidecekti. Kasabanın hemen biraz dışarısında bulunan gölete doğru ilerledim; açelya çiçekleri ve papatyalar ile doluydu. Gölete her hafta bir kez giderim. Seviyorum, çok berrak. Küçükken buraya okul çıkışı gelir içinde yüzerdik. Bazen içinden çıkmaz ve buruş buruş olmayı beklerdim. Annem burada komşuları ile beraber toplanır, mekanlarını hazırlar ve ekmekler yaparlardı. O ekmek kokusunun güzelliğini bana sormayınız. Anlatamayacak kadar güzel kokuyordu. Her yere yayılan buram buram taze ekmek kokusu. Neşeli, coşkulu çocukların sesleri burayı kaplardı. Belki o zamanlar her şey daha iyiydi. Şu sıralar hiçbir şey o kadar güzel değil. Büyük bir sorunun içerisinde kıvranıyorum sadece. Sorunumu ortadan kaldıramıyordum. Kaldıramayınca ben de alıştım artık dert etmiyorum. Borca battım ama hayır, ben bir zamanlar gayette iyi durumda bir tüccardım. Birkaç dostum sayesinde bu hale geldim. Dostum demek ne kadar doğrudur bilemem. Aptal yerine koyulup kandırıldım. Aylarca emek verdiğim mallarımı çaldılar. Tekrardan işleyecek ve onları satabilecek zamanım vardı ama eve gittiğimde evim yanmış, her şeyim gitmişti. Geriye sadece bol bol kül kalmıştı. Borca girmiştim ama aynı zamanda paramdan, eşyalarımdan ve evimden olmuştum. Bir hiç gibi ortada kalmış, muhtaç duruma düşmüştüm. Şimdi çalışmaya çalışıyorum ama zar zor kendime yetiriyorum paramı. Bu ara ise çalışamıyorum. Herkes festival ve eğlence peşindeyken bana  iş vermiyorlardı. Bu yüzden birkaç ay çalışamayacak durumda olacağım. Param o kadar az, yetersiz ki festivale gitmeyi bırak, ayımı zor çıkarıyorum. Saygınlığımı, bilinirliğimi ve güvenilirliğimi kaybetmiş, geriye sadece Günay kalmıştı.

Gölete yaklaştıkça böğürtlenler, ahududular, armut ağaçları, güller ve çiçekler artıyordu. Birkaç dakika sürmeden de gölete gelmiştim. Bu sefer gölette sadece ben yoktum, bir kız vardı. Genç ve solgun bir kız. Sarı, altın gibi parlak saçları ve zayıf bir vücudu vardı. Kayalıkların yanında öylece oturmuş, etrafına bakıyordu. Yanına gittim:

''Neden bir başınıza burada oturuyorsunuz?''Günay 

''Niçin olmasın? Buraya bu güzel manzarayı izlemek için gelmiyor muyuz zaten?'' dedi. Yeşil gözleri sönük bir orman yeşili gibiydi.

''Ben size oturamazsınız dedim mi? Sadece sormuştum'' dedim burukça çünkü beni utandırmıştı.

''Oturmamak için bir neden yoksa, gelin oturun sizde.'' Şimdi biraz parlamıştı sönük gözleri.

Oturduğu yerin yanından bir minder uzattı. Yanına oturdum. İzlediği yer; etrafı yemyeşil ağaçlarla kaplı bir göletti. Göletin içinde iki tane kuğu vardı. Beraber yan yana ilerliyor ve çok asil görünüyorlardı.

Kuğulara bakmaya devam edip ''Ben buraya çocukken gelirdim. O zamanlar burada daha çok kuğu vardı'' dedim.

Biraz durduktan sonra ''Neden azaldılar?'' dedi.

''Tilkiler çoğaldı, tavuklar daha iyi korunmaya başladı, tilkiler aç kaldı.''

''Yazık olmuş'' dedi. Kuğulara bakmayı bırakıp ''ben gidiyorum, babama yardım etmeliyim. Festival için reçel ve içecek hazırlayacağız.'' Kalktı minderini aldı ve elini uzattı ''Sıkmayacak mısın elimi? Memnun oldum.''

Biraz duraksadıktan sonra sıktım elini: kiraz kokusu iliklere işleyecek kadar fazla yoğundu.

''Memnun oldum'' dedim ama tam ismini soracakken döndü ve gitti. Durdurmaya cesaret bulamadım, İzledim gidişini.

Kalıcı BaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin