Bölüm-17

11K 455 31
                                    

##OĞUZ##
Kapının gürültüyle açılmasıyla karşımızdakiler yani Zülfikar ağa ile oğlu Suat silahlarını bize doğrulttular.
"Ne oluyor lan"Can'ın şaşkın sesiyle bende bir an silkelendim.
"Nedir bu hareket Zülfikar Ağa.Kendinize gelin ne yapıyorsunuz siz?"
"Havin nerede Oğuz Ağa" bir an ne diyeceğimi düşünürken Hakan'ın hızla gelip silahları es geçerek Suat'a kafa atmasıyla bir el silahın patlaması saniyeler içinde oldu.Ben hasar tespiti yaparken Hakan biraz duraksadıktan sonra Suat'ı yere yatırarak yumruklamaya başladı.Suat adamlarının yaklaştığını görünce eliyle onları durdurup Hakan'ın üstüne çıktı.Az önce patlayan silahın sahibi yani babam terastan yanımıza gelmişti.Kimse konuşmuyor,silahlar indirilmiyordu.Avluda sadece Hakan ile Suat'ın yumruk sesleri,homurdanmaları,Zülfikar Ağayla babamın sinirli bakışmaları vardı.Babam

"Hakan" dedi sakin bir sesle Hakan babamı takmayıp devam edince babam bu sefer

"Hakaan" dedi sert sesiyle dişlerini sıkarken.Hakan babamın ikinci uyarısıyla Suat'ı iteleyerek bıraktı.Suat'ın adamları Suat'ı yerden kaldırıp dışarıya çıkarırlarken Suat arkasına dönmeden

"Ne oldu Hakan kardeşini koruyamadın mı benim gibi bir piçten.Bak sen sözünü tutmadın ama ben tuttum.Alacağım onu senden benim olacak" deyince Hakan tekrar yakasına yapışacağı sırada babamın hareketiyle Osman Hakan'ı alıp içeriye götürdü.Suat'ı da hemen dışarı çıkardılar.Suat'ın dediklerinden bir anlam çıkarmaya çalışırken Can'a baktım onun da bir şey anlamadığı belli.Babam Zülfikar Ağa'ya silahını indirmeden

"Çalışma odasına gidelim" dedi.Zülfikar Ağa Suat'ın dışarı çıktığını gördükten sonra adamlarına dönüp

"Siz gidin" dedi.Adamlar konaktan geldiklerinin aksine sessizce geri çekilip dışarı çıktılar.Zülfikar Ağa Can ile bana baktıktan sonra silahını kemerine sıkıştırırken

"Gidelim de konuşalım sözünün eri Doğan Ağa" dedi iğneleyici bir ses tonuyla.Babam sinirle silahını indirirerek kemerine sıkıştırıp eliyle Zülfikar Ağa'ya yolu gösterip

"Gidelim" dedi tıslar gibi.Can ile beraber divana geri oturduk.İkimizde sessizliğimizi korurken Can

"Bu Hakan kapalı kutu gibi oğlum Suat'ın ne dediğini duymadın mı aralarında var bir mesele" dedi sessizce.Onu onaylar anlamda başımı sallarken

"Havin de bu olayın içinde" dedim.

"Belki bizim Bora bir şeyler biliyordur.Ben bir konuşayım " dedi.Ben bir şey söylemeyince

"İstanbul'daki adamlardan haber var mı" dedi yine Can

"Yok" dedim içimi çekerken acaba neredeler nasıl saklanıyorlar.Bu saatten sonra Miray'ın benden kurtuluşu yok.Benimle evlenmek zorunda.Mirayla evlenmek nasıl olacak acaba beni istemeyen biriyle evlenmek ne boktan bir şeymiş lan bu.Beni geri kafalı hayvanın biri olarak gördüğüne kalıbımı basarım.Can'ın kolunu omzuma atmasıyla ona döndüm.Sırıtarak bana bakıyordu.

"Ne var lan ne sırıtıyorsun" dedim boş boş bakarken

"Hiç ağabeycim daldın gittin.Miraycığını düşünüyorsun herhalde" dedi hala sırıtırken.Yukarıda kapılardan birinin gürültüyle çarpılmasıyla Zülfikar Ağa ağzından köpükler çıkara çıkara hem söyleniyor hem de ayaklarını yere sertçe vurarak koşar adım merdivenlerden inmeye başladı.Bizim ona baktığımızı fark edip bize döndü

"Göreceksiniz o öğretmeni de avukatı da öldüreceğim" dedi.Onu hiç takmadım çünkü öyle bir şeyi yapamayacağını biliyordum götü yemez.Ama Suat belki yapardı.Bu olasılık aklıma gelince birden kalkıp Zülfikar Ağa'nın boğazını yapıştım.

Mardin'deki ÖğretmenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin