##Miray##
Bu ağa bozuntusu da çok oluyor ya.Neymiş efendim gidemezmişiz sanane be adam sanane istediğimiz yere gideriz.Sessizce mırıldandığı şeyleri tabii ki de duydum.Ancak cevap vermek yerine Havin'in avluya indiğini görünce kalkıp koşar adımlarla yanına gittim.Yoksa sevgili ağamız ile tartışacağız ve ben bunu hiç istemiyorum.Havin hafif tebessümle arkamdakilere baktı sonra gözlerini kaçırarak bana baktı kocaman gülümserken
"Günaydın ne oldu sana ne konuşuyordunuz?"
dedi meraklı meraklı mutfağa doğru ilerken Havin de arkamdan geliyordu
"Hiiç Oğuz Selim'e şirketin avukatlarından biri olabileceğini söylüyordu da"
"Selim kabul etti mi peki?" oo bu ne heyecan ne samimiyet böyle
"Selim?Sadece Selim mi ağabey,bey falan demek yok mu?" dedim masaya otururken Havin hemen gözlerini kaçırıp karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Şeyy kaç yaşında ki o" bak bak işaret zamiri kullanıyor bir de
"Yirmi dört yaşında ki o" dedim ses tonumu onun gibi çıkarmaya çalışırken Havin cevap vermedi.Konağın mutfak işleriyle ilgilenen Sultan teyzenin masaya koyduğu ekmekleri dilimlemeye başladı.Tabii Sultan teyze hemen elinden aldı ekmekleri bu evde sadece o mutfakta iş yapıyordu tik gibi bir şeymiş sadece o mutfakla ilgilenirmiş bazı zamanlar hariç.Havin masanın üstündeki ellerini çıtlatırken Sultan teyzenin mutfaktan çıkması bekledim Sultan teyze çıkınca ona doğru eğildim
"Üç dört yaşcıktan ne olur ki canıım" dedim gözlerini bana çevirip benimle aynı pozisyonu aldı ağzını açıp bir şey diyecekti ki Sultan teyze geldi ikimizde doğrulduktan sonra Sultan teyze çıkınca ayağa kalkıp Havin'in eline Sultan teyzenin doğradığı ekmekleri tutuşturup fısıldayarak
"Belki aşk olur" dedim Havin kızarmaya başlayınca kahvaltı için terasa çıkarken Havinin de arkamdan geldiğini hissettim.Ben Havinin bu haline gülerek merdivenleri çıkarken Selimle göz göze geldik tabi bana bakmayı hemen kesip arkama baktığı gözümden kaçmadı.
Selimle Havinin konuşmaları benim sırıtmamı sağlarken ağamızın kaşlarını çatıp kara kara gözlerini ikisinin üstüne dikmesine neden oluyordu.Klasik Türk ağabeyi imajı işte bir zamanlar ağabeyimle ben de böyleydik kader işte.Oğuz sonunda pes ederek ikisini rahat bıraktığında Zenan anneyle Doğan baba moralleri bozuk gibi bir şekilde geldiler.Doğan babanın besmele çekerek kahvaltıya başlamasıyla herkes tabaklarını doldurmaya başladı.Gözüm bir anda Oğuz'a kaydı resmen silip süpürüyor masayı.Ona baktığımı fark edip bana baktı
"No vor nodon bokoyon oylo" dedi ağzındakilerin izin verdiği kadar
"Koskoca ağaya bak ben mi öğreteyim sana yemek adabını" deyince ağzındakileri hızlıca bitirip
"Öğretmen değil misin istersem öğreteceksin tabi" dedi itiraz istemez gibi bir sesle
"Şöyle emir verir gibi değil de rica edersen neden olmasın" dedim gülümseyerek bir iki saniye yüzüme bakıp peynire uzanırken
"Oyalama beni işe gitmem lazım bir sürü toplantım var" dedi tabakta kalan son peynir parçasına uzanırken elimle çatalını ittim
"Sen çok yedin bee" diye çemkirerek elimle peyniri kaptım.Ne yaptığımın farkına vardığımda kafamı kaldırıp masadakilere baktım.Ee tabi kimse bir öğretmenden böyle bir hareket beklemediği için şaşırmış halde bakıyorlardı.Selim şaşırmak yerine pis pis sırıtıyordu insan bir yardım eder ya.İşte bu böyle alışırsınız dese bile yeterdi.Hemen savunmaya geçerek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin'deki Öğretmen
Ficción General"Hani bugün bir plandan bahsedeceğini söylemiştin Doğuş daha ne bekliyorsun?" Doğuş boğazını temizleyerek Oğuz'a baktı "Ben tam olarak amacınızın ne olduğunu anlayamadım.Mardin'i bitirmek mi yoksa değiştirmek mi?" "Mardin'i kötü adamlardan kurtarmak...