Elimdeki kıyafetlere bakarken, bir yandan da gözüm Mertteydi. Kadın elbiselerinin arasında ne aradığını merak etmiştim. Yanımda on üç yaşında küçük bir çocuk vardı sanki. Annemin üzerine yakışacağını düşündüğüm parçayı alıp diğerini yerine astım.
Koluma attığım birkaç parça kıyafet ile olduğum raftan uzaklaştım. Mert'e yürüdüm. Şık tasarım elbiselerin içinde dikkatle bir şeylere bakıyordu.
"Hayırdır?" dedim imalı bir şekilde. "Partnerine elbise mi bakıyorsun?"
"Ha, ha!" dedi Mert kinaye ile. "Ne kadar şakacısın sen(!)"
"Çok!" dedim uzatarak. Elindekini yerine bıraktı. Gözlerini devirdi. "İşin yoksa çıkalım,"
"Yok, partnerime uygun," parmakları ile tırnak işareti yaptı. Bastırarak, "elbise bulamadım malesef," içten içe sinirlensem de ses etmedim. Kasadan geçirmeye gittim. Bu adam cidden baş belasıydı.
Elimdeki poşetleri taşımama izin vermemişti. Ne yaparsa yapsın incelikten de vazgeçmiyordu. O kadar erkek kardeşin yanında, kadınlara yönelik tutumu ilginçti. Düşünceli ve yardımseverdi.
"Sen hala küs müsün bana?" dedi mağazadan çıkarken. Sesli bir nefes verdim.
"Ben kimim ki sana küs olayım?" dedim anlamsız bir şekilde. Bana bakış attı.
"Ciddi misin Afra?" dedi. Omuz silktim. "Tamam arkadaşlarımın yanında biraz hayvanlaşabiliyorum, mazur gör."
"Hayvanlaşmıyorsun Mert, beni unutuyorsun. Yoksa hayvanlaşmana lafım yok, ben seni öyle de severim."
"Sever misin?" dedi merakla. Gözlerimi kapattım. O kadar sözden buraya mı takılmıştı gerçekten?
"Boşversene!" dedim. Saçımı savurup önden yürümeye başladım. Trip atıyordum aklım sıra.
"Oy endamına, saçına, başına kurban olduğum ya! Allah yaratınca yaratıyor işte," dedi arkamdan. Hoşuma gittiği için gülmüştüm. Ama ardından yüzümü eski haline getirmiştim tabii.
Birkaç hediyelik mağaza gezdikten sonra Mert'in "açım, yemek!" nidalarına sessiz kalamamış ve bir yere oturmuştuk. Elindeki poşetleri sessiz sedasız yere bırakmış, tek bir laf etmemişti. Gözüme girmişti, centilmen erkek.
"Ne yersin?"
"Seni," dedim. Gözlerinden arzu dalgası geçti. Boğazımı temizledim. "Şaka!"
"Güzel şakalarını kendine sakla güzelim,"
"Yoksa ne olur?" dedim eğilerek. Yüzündeki piç sırıtışı arttı. O da benim gibi öne eğildi.
"Yoksa sakladığım şeylerimi göstermek zorunda kalırım,"
"Ne gibi?" dedim gülerek. Bilerek kaşınıyordum. Dudaklarını yaladı. Etrafa bir bakış attı. Bende onunla beraber etrafı taradım.
"Bazı hünerlerim gibi; hızlı mıyım, sert mi? Yataktaki hün-" avucumu hızlıca dudaklarına kapattım. Kalın kaşları kalktı. Yanaklarımın kızardığını hissetmiştim.
"Toplum içindeyiz!" dedim. Avucumu çekmeden konuştu. Dediğini anlaşılmıyordu.
"Sen kaşındın," boğuntu çıkan sesine, elimi çekmiştim. Omuz silkti. Arkasına yaslandı. Menü gelince ikimiz de sessiz kalmıştık. Menü de gözlerini gezdirdi. "O değil de kelle paça mı yesek?"
"Ne kellesi?" dedim. "Saçmalama Mert!"
"Ne var yani?" dedi. "Seviyorsam ben ne yapayım?"
"Off, kokusu burnuma geldi. Lütfen, rica ediyorum evde ye." dedim. "Bana bir tane, ton balıklı; mısırlı salata." dedim menüyü verirken. Mert bana anlamaz bakışlarını attıktan sonra gözlerini devirip menüyü verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Sigara Kutusu - AfRam
Fanfiction"Hayal ederken bir gece uzaklarımız olmaz." 23.35 "Seni öpen ben olurum dudaklarını yormam." 23.36 Mert? Gerçekten sen misin? ...