Yürüyen ruhum; nede kolay geliyor kulağa oysa ki.
Aslında yürüdüğümü zannedip içimin deryasında boğulan sessiz bir çığlıktı kulağımdaki. Zordu herşey kalabalığın içinde sanki bir tek kendi sesim uğulduyordu kulağımda. Yavaşça yüzümü gökyüzüne diktim, rüzgar yüzümün kıvrımlarında dolaşıyordu.
Ah.. bu en sevdiğim şeydi. Birden bir ses çınladı kulağımda:_Süeyda yine salı vermişsin kendini boşluğa. Ruşen'in sesiydi bu. İndirdim yüzümü gökyüzünden. Sen miydin? Ruşen hep bunu yapıyorsun bana alem kızsın ne zaman döndün sen ?
"yavaşça yürümeye başladık"..
- Bu sabah döndüm hem bizimkileri de çok özlemiştim artık zaman geçmiyordu. Sen neler yaptın Ebru derslerine devam ediyor musun?
Evet ediyorum biliyorsun kendim olduğum bana iyi hissettiren şey bu keşke zamanımın çoğunu geçirebilsem orda.
Yapma bunu kendine Süeyda yanlız olmadığını sende biliyorsun hapsetme artık kendini uçsuz düşüncelere, özgür bırakmanın zamanı gelmedi mi ? sencede.
Hem Arel'dende epey vakittir kimse haberdar değil!Ah Ruşen , bir bilsen içimdeki yanan alazları. En çokta ona dokunduğunun farkındayım bunun ama...
Ama ne ? Süeyda iki kalbin hûşu bulmasına mani oluyorsun yapma artık.
- Sevilmediğini hisseden kişi kendisini korumaya alır Ruşen. Çevresini kuşatan sevgisizliğe öfkelidir, bunun sancıları geçmek bilmeyen ağrıları beraberinde getirir. Benim aldığım lezzette bu oldu hayattan.
Çocukluğumu, kendimi bildiğim yıllarımı, yaşadığım hengameleri, kafamda kendi başıma yaşadım ben yıllar boyu. Zihnimin pervasızca akan bir nehir olmasını okadar isterdim ki hâlbuki. Çok küçüktüm daha ailemi kaybettiğimde büyürken saçlarımı tarayanın annem olmasını, okulda beni almaya gelen kişinin babam olmasını hep hayal ettim hayalle sınırlıydı benim küçük dünyam. Kimsenin seni istememesi, büyük bir aileye sahip olup , kimsenin sana kucak açmaması okadar zor ki. Oysa benimde bayramlarda elini öpüp harçlık alacağım bir amcam, anne kurabiyesinin o güzel lezzetini bana unutturamayacak bir yengem ve bir çok kuzenim vardı ama hayat bana tattırmadı bunları.Hiç unutmuyorum;
Yağmur yerini gökkuşağına bırakmıştı her yer ıslak toprak kokusuyla doluydu, yine herzamanki gibi camın kenarına tünemiş kuşları seyre dalmıştım. Bahçe kapısından içeri giren aileleri inceliyordum bir yandan . Küçük bir kalbin mucizesi olmak paha biçilemezdi çünkü. Acaba busefer benide biri farkeder mi ? diye düşüncelere dalmışken bir el beliriverdi omuzumda. Yosun gözlü minik üşümüyor musun bakim sen burada? Bak minicik ellerin buz gibi olmuşlar diyerek konuştu. Yavaşça kafamı çevirdim, kocaman, iri gözleriyle bana bakan kadın. Ahh nede masumsun sen diye ekledi:
Sanki uzun zamandır tanıdığım birini görmüş gibiydim. Okadar sıcak okadar naiftiki bana bakışları keşke diye geçirdim içimden, keşke bana uzanan el olsaydı. Birden yemekhane sorumlusu Halime teyzenin sesi yükseldi ;
Süeyda aa yinemi buradasın sen ? heryerde seni arıyorum yemek vakti geçmek üzere düş önüme bakim diye nefes nefese kalmış bana sesleniyordu. Birlikte ilerlerken arkamı dönüp dönüp o hanımefendiye bakmaktan da kendimi alamıyordum. Hızlı adımlarla yemekhaneye girdik. Yemekler yendi sonrasında herkes odalarına dağıldı. Yatağıma geçtim gün boyu okadar yorulmuşumki hemencecik uyuya kalmışım.Sabah müdüre teyzenin sesiyle uyandım.
Kalk bakalım Süeyda artık dileğine kavuştun, bugün buradaki son günün diyerek bana doğru seslendi. Gözlerimi ovuşturduğum ellerim bir anda indi:Ne ! gerçekten mi müdüre teyze artık benimde mi bir yuvam olacak diye hızlıca yataktan sıçradım. Heyecandan yerimde durmam pek mümkün değildi. Müdüre teyze eşyaların hazırlansın Derya hanımlar gelince çıkışını yaparız diyerek odadan çıktı.
Derya hanım.. ismi güzeldi
Kmdir ?
Nasıldır?
Beni sevecek birimidir? diye düşünüp durdum. Zaman geçmek bilmiyordu. Nihayet vakit gelmişti Halime teyze geldi , valizimi alıp hadi bakalım minik Süeyda artık gitme vakti geldi vedalaş arkadaşlarınla...Arkadaşlarımı özleyecektim tabiki. Çocuktum evet ama onlarla büyüdüm ben, onları gördüm hep, oyunlar oynadık hikayeler dinledik . Unutmayacağım anılarımı biriktirdim. Şimdi hepsine hoşçakal deme vaktiydi. Kim bilir belki bir gün bir yerlerde yollarımız kesişirdi.
Yavaş adımlarla müdüre teyzenin odasına gittik.
Uzunca simsiyah, uçlara doğru dalgası inen saçları, çok güzel bakan kocaman iri gözleri ile bana bakıp naif ses tonuyla yanıma yaklaştı. Heyecandan titreyen ellerimi nazikçe öpüp hala soğuk bu minik eller ama.
Beni hatırladın mı?
Evet dedim. Bu oydu çünkü bahçede karşılaştığımız o teyze. Gözlerim parlıyordu adeta, okadar sevinçliydimki farklı bir bağla yakınlık kurmuştum ona nedenini bilmediğim.
_ Hep birlikte oturduk. İşlemler yapıldı herşey tamamlanmıştı. Derya hanım ellerimden tuttu ve artık evimize gitme vakti geldi hadi bakalım yosun gözlü kız dedikten sonra arabaya doğru yol aldık.
Arabaya doğru ilerlerken arkamı dönüp son kez baktım bana sahip çıkan yuvama. Son kez derin bir nefes aldım yüzümü kaldırıp gökyüzüne diktim, rüzgar yüzümün kıvrımlarında dolaşıyordu.(bunu yapmayı hep sevmişimdir)
Arabaya bindik. Camdan , geçip giden evleri, ağaçları ,tabelaları seyre dalmıştım.
_ İşte geldik dedi Derya hanım, kocaman tıpkı hayalimdeki gibi bir bahçesi vardı evlerinin. Uzun uzadıya giden ağaçlar, cıvıldayan kuş sesleri, rüzgardan ses çıkaran yapraklar, kulübeden sesi gelen köpek okadar güzeldiki gözlerimi eve girene kadar bahçeden ayıramıyordum. Çantasından anahtarını çıkarıp kapıyı açtı.
Hadi bakalım evimize geldik .Yeni yuvama ilk adımımı atmıştım yaşayacağım ve yaşayamayacağım onca şeyden habersiz...