Vardır elbet;
Güzel düşlere daldığın, uçsuz bucaksız sonu olmayan , okyansun derinliği misali, derin hayallere doğru yüzdüğün, eşsiz dünyan.
Bu dünya sana aittir. Anahtarı sende, kilidini istediğin zaman açtığın, içerisine girdiğinde; "Açmayın kapılarımı burada prangalara bağlı bile yaşamaya razıyım" dediğin...-Derya hanım;
Yüzünde buruk bir ifadeyle:
"Ailen için çok üzgünüm. Anneannen içinde.
Ama unutmaki onlar hep yanı başında seni izliyorlar. Her daim görüyorlar seni. Üzüntünü, neşeni seninle birlikte yaşıyorlar. Fiilen yanında olmayabilirler, ama bu onların varlığını hissetmene engel değil. Elini göğsüne koy, kalp atışlarını hisset. Bil ki onlar hep orada".Hüzünden buğulanan gözlerimle, ona bakarak;
ellerimi ısıtan ellerine, dahada sıkı tutundum. Onu onayladığımı bakışlarımdan hissetmişti.
Uzunca gözlerine bakıp titreyen sesimle:Size sarılabilir miyim ? Diye sordum.
Ahh; tabiki Süeyda diye gülümseyerek kollarını açıp, hüzünle yoğrulan gönlümü sıcacık etmişti o an.
Göğsü yumuşacık, kokusu öylesine büyüleyiciydiki gözlerimi kapatıp saatlerce o hûşu dolu anı bozmayabilirdim."Anne şefkati"..
Mahrum kaldığım, özlemle beklediğim o şefkat...
Eksikliğimin farkındaydım. Bir yanımın hep boşlukta sallanan, ufacık bir rüzgarda kopuverecek ip gibi olduğunu biliyordum. O ipi sağlamlaştıracak gücü kendimde bulsam, salıcaktım kendimi o boşluğa.
-Çalan kapı ziliyle açtım gözlerimi.
İçine hapsolduğum o kokudan ayrılmıştım. Derya hanım ağır adımlarla kapıya ilerledi.
Gelen Korhan beydi.- Hoşgeldin. Geciktin bugün!
- İşler yoğundu Derya. Halletmem gereken bir yığın dosya vardı. Günüm çok yoğun ve bir o kadar da stresli geçti. Yemek yiyelimde bir an önce istirahat etmek istiyorum.
Yorgunluğu sesinden belliydi.
Çekinerek; hoşgeldiniz efendim diyip yanına doğru yöneldim. Kabanını çıkarırken, alnında beliren çizgisi dahada derinleşip çatık kaşlarıyla bana doğru baktı.
Hiç birşey demeden uzaklaştı yanımdan.Derya hanım:
Üzüldüğümü anlayıp yavaşça eğilerek , " sen aldırma cevap vermemesine, eve stresli ve yorgun geldiği vakitler böyle olur biraz. Ama geçer sonra". Diyerek kırılmamam için beni telkin etmeye çalışıyordu.
Bunun böyle olmadığını anlamıştım aslında. Ama Derya hanımın gönlüne benden yana huzursuzluk vermemek adına, peki dercesine onu anlamış gibi yapmıştım.-Yemek masasına geçmiştik. Kuru bir sessizlik kaplamıştı etrafı. Korhan beyin gerginliği hepimize yansımıştı sanki. Şen şakrak geçen sofra muhabbetleri ile şenlenir diye ümit ettiğim aile saadetinin, henüz yaşayamamış olmamın verdiği burukluk vardı içimde. Akşam yemeği bittikten sonra salona geçtik. Derya hanım, elinde mis gibi kokan üzümlü keki ve çay bardaklarıyla birlikte geldi.
Korhan bey:
-Yavaşça uzandığı kanepeden doğrularak;
Çalışma odama getirir misin Derya ? Gözden geçirmem gereken bir kaç evrak daha var, onları hallederken atıştırırım.Derya hanım:
- Yüzündeki kırgın ifadeyle;
Peki nasıl istersen, diyerek cevap verdi.Neden benimle aynı ortamda dahi bulunmak istemediğini bir türlü anlayamordum. Sanki nefes almam bile onun için büyük bir sorunmuş gibiydi. Anlam veremediğim neden böyle davrandığıydı ?
Derya hanım, Deniz ve bana birer dilim keklerimizi uzattıktan sonra Deniz'e benimle arasının nasıl olduğunu sordu.
Ağzındaki keki yiyip bir yandanda annesine;
"İyi anne. Sohbet etmek için vaktimizde oldu hem. Lola'yla oynadık birazda. Oda benim gibi hayvanları seviyor. Ortak noktalarımız var sanırım". Diyerek gözlerini televizyondan ayırmıyordu.
Derya hanım:
- Yaa öylemi. Bu çok güzel, anlaşabilmenize çok sevindim. Diye gözleri parlayarak bize dolu dolu bakıyordu.
Ne kadar basitti Deniz için bu durum. Rahat ve sakin bir şekilde "yalan söyleyebilmek". Tuhafıma gitmişti. Var olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek , karşındakini üzmemek adına söylenirken bile okadar rahatsız edicidir ki, dilinin söylediğine inandırırsın ama sen öyle olmadığını bilirsin. Deniz'deki bu değildi ama. Benden hoşlanmadığını hatta hiç sohbet etmediğini söyleyedebilirdi. Ama bunu tercih etmemişti. Ve bunu yaparken ki rahatlığı aslında çok rahatsız ediciydi. Kafamda yine aynı sorular;Neden?
Neden böyle davranıyor? Annesini üzmemek adına mı?
Hayır hayır... Bu değildi cevap. Bu kadar ince düşünüp o naifliği gösterebilecek yapıda biri değildi. O kısacık sürede bunu anlamam çok zor olmamıştı. Böyle bir anneye sahip olup, nasıl böyle davranabiliyordu? bunu anlamak çok zordu. Babasına benziyordu daha çok. Katı, asabi, hoşnutsuz biri gibiydi.Kıskançlık ? Bu olabilir miydi peki ? sorumun cevabı. Annesini paylaşmak belkide onun için kabullenebileceği bir durum değildi.
-Ama ben ondan annesini almak için gelmedimki. Derya hanım onun annesi. Bu gerçeği kim onun elinden alabilirdi.
Belkide annesinin sevgisini bir tek kendinde görmek istiyordu. Bir başka çocuğa gösterdiği ilgiyi, şefkati, sevgiyi gördükçe, annesiyle arasında açılacak bir mesafe olma fikri bile onu böyle davranmaya itmiş olabilirdi.
Empati kurmaya çalışıyordum. Ne hissettiğini anlayabilirsem, belki bir şeyleri yoluna koymak için fırsat yaratabilirdim.Vakit epey geç olmuştu Deniz bir gözü açık televizyona bakarken bir yandan esneyip duruyordu.
Derya hanım:
- Haydi bakalım yatma vakti çoktan geldi bile. Yataklarınıza artık. Baksana gözlerin kapanıyor Deniz bey ! Diyerek uyuma saatimizin geldiğini belirtti. Tabağımda kalan son bir parça keki ağzıma attıktan sonra kanepeden kalktım. Odama doğru ağır adımlarla ilerlerken, " umarım bu gece deliksiz bir uyku çekerim. Berrak bir zihinle, düşüncelere dalmadan sakin güzel bir uyku". Diye aklımdan geçirerek odama geçtim.Bakalım beni bekleyen başka neler olacaktı yeni hayatımda...