Görünenin Ötesi...

260 126 4
                                    

Merhabalar :) samimi duygularla yazdığım hikayemi okurken bana destek olmanızdan çok memnun olurum okuduğunuz her bölüm için oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar":)) 💜

Aslında doğru olmadığının farkındaydım. Ama başkasının üzülmesindense , kendimi hırpalamak daha kolay geliyordu ozamanlar. Varlığın sancısı , yokluğun ilacı gibiydi. Açılan yaraya basılan tuz gibi; o anlık yakıyordu ama geçiyordu. Bana öyle geliyordu yada. Kaçış noktamı buna göre bulmuştum. Halbuki ne acı , o an görünenin arkasındaki asıl gerçeğin keskin acısı..

Derya hanım:

Kahvaltını bahçede et. Temiz hava bol güneş sanada iyi gelir hem.

Çok güzel bir masa kurmuştu bana herşey vardı çeşit çeşit. Sen güzelce kahvaltını et şimdi, benim içeride biraz işlerim var dedikten sonra eve doğru gitti. Ben kahvaltımı ederken Lola ağzındaki diskle geliverdi yanıma, tarçın rengi tüyleri, uzun şirin kulakları ve masum gözleriyle bana bakıyordu. Bir yandan da dilini dışarı çıkarmış hızlıca nefes alıp veriyordu. Aç olabileceğini düşünüp masadaki sosislerden birini ona doğru uzattım. Sosisi kaptığı gibi kulübesine doğru koştu hemen. Galiba beni sevmişti :)

- Dönüp kahvaltıma devam ediyordum ki çok geçmeden, Deniz bir hışımla yanıma geldi sinirli bir yüz ifadesiyle bana bakıp;

Lola'ya o sosisi senmi verdin? diye bağırdı birden.

... Evet , çok şirindi yanıma gelince aç olabileceğini düşünmüştüm.

- Düşünme bir daha ! ve ayrıca "benim iznim yada haberim olmadan Lola'ya birşey vermenide istemiyorum" Lola sosis yemez vermeyiz biz, onun yediği maması var zaten.

Ama... bunu bilmiyordum. Üstelik öyle sevimli sevimli bana bakınca benden yiyecek birşey istiyor zan...

Daha cümlemi bitirmeme izin vermeden hızlıca uzaklaştı yanımdan o an. Neden böyle davrandığını anlamıyordum. Neden bana karşı cephe almış gibiydiki. Oysa hemen hemen aynı yaşlarda sayılırdık. Birlikte anlaşabilir, çok güzel vakitler geçirebilirdik.

Neden ? Bunun cevabını çok merak ediyordum. Bana karşı olan soğukluğu anlamsız geliyordu. Kahvaltımda bitmişti. Masadakileri tepsiye dizip mutfağa doğru yol aldım.

Derya hanım:
Sen neden topladın Süeyda bana seslenseydin ya.

-Sorun değil hem ne olacak ki üç beş tabak. Çok teşekkür ederim buarada herşey için.

-Ne demek uykucu minik bugünlük böyle olsun ,yarın hep birlikte ederiz kahvaltımızı nasılsa. Ha buarada az önce sesler geliyordu bahçeden Denizlemi konuşuyordunuz?

Evet. Lola'yla oynuyorlardı beni görünce sohbet etmek istedi dün konuşamadık ya doğru düzgün tanışmak istedi sanırım öyle az biraz sohbet ettik işte.

-Ahh çok güzel, çok sevindim neticede aynı evde yaşıyacaksınız anlaşmanız en çok beni memnun eder. Deniz biraz hoyrat görünür, sert mizaçlıdır ama çok iyi niyetlidir. Zamanla daha iyi tanıyıp, bağınızı dahada güçlendirirsiniz umarım.

- Umarım.. bende böyle olmasını çok isterim. Beraber büyüdüğüm, beraber eğlendiğim sırtımı dayıyabileceğim kardeşlerim olmadı çünkü. Kardeşlik nedir bilmiyorum açıkçası.
Bu duyguyu Deniz'le yaşıyabiliriz belki.
- Bunu bende cok isterim..
Sahi Süeyda bana daha detaylı anlatmak ister misin? Ailene noldu, neden yurtta büyümek zorunda kaldın?
Birlikte şömineye doğru ilerledik, onun elinde kahvesi benim elimde sıcak sütüm..
Başladım anlatmaya...
-Ben daha bebekken olmuş olanlar. Anne ve babam bir trafik kazasında hayatlarını kaybettiler. Babam inşaat mühendisi  benim, o günde inşaatta yolunda gitmeyen bazı işler olmuş. Apar topar evden çıkmak için hazırlanırken,
annem:
Benide yol üstü markete bırakır mısın ? bir kaç şey almam gerek demiş. Anneannemde o sıra anneme bana bakması konusunda yardımcı olmak için bir müddet kalmaya gelmiş. Annem ve babam beni ona emanet edip çıkmışlar evden. Aradan 20-25 dk geçmeden gelen telefonla almış kara haberi  anneannem. Tırın biri dengesini sağlayamayınca devrilip çarpmış babamın aracına. Oracıkta can vermişler zaten. Dünyası başına yıkılmış annemamin haberi alınca kendine gelmesi epey zaman almış. Annemde babamda daha çok gençti, ben ufacığım, kendisi yanlız yaşayan yaşlı bir kadın. Ne yapacağını bilememiş ilk zamanlar cenaze işleri otopsi derken, bana ne olacağı  konusuna gelmiş sıra.
Annem tek çocuk benim hiç kardeşi olmamış, babam ise 3 kardeş, bir abisi birde kız kardeşi var. Bana ne olacağı konusu konuşulurken amcam, benim zaten 3 evladım var kıt kanaat geçiniyoruz karım bizimkilere zor bakıyor bu küçücük bebeğe nasıl baksın diyerek istemediğini belirtince , halama çevrilmiş  gözler. O ise beni almak istemiş aslında ama onunda eşi pek oralı olmamış. Başkasının çocuğu benim kanımdan bile değil ne diye ben bakıcam amcası bile bakmıyorken diye halamın  beni almasına engel olmuş.
Benim zavallı yaşlı anneannem; kavgaya gürültüye gerek yok ben bakarım pamuğuma diyip almış beni kollarına.

Ahh... Benim canım anneannem, kıyamamış. Melül melül etrafa bakan, olanlardan bir haber o küçücük Süeyda'ya...
5 yaşıma kadar bana anneannem baktı bir o bir ben minik yuvamızda koca beş yıl geçirdik. Annemin kokusunu bende hissedermiş hep öyle derdi bana. Kokumu içine çeker, benim güzel kokan pamuğum diye sevip dururdu. Zaman acımasız ama, bize yaşayacak güzel anlar bırakmaya fırsat vermedi, henüz 5 yaşındayken ben, onuda kaybettim. Meğer kanser hastasıymış son demlerini yaşıyormuş benimle.

"Mekanı cennet olsun". Sonrasında kimsem kalmadığı için yurda verilmişim 7 yıldırda orada yaşıyordum işte. Taki bir gün güzel bir yuvaya sahip olacağım hayaliyle...

Ruh-u RevanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin