Geleceğin Sancıları

266 127 6
                                    

Kaygının en çok benzetildiği ya da karıştırıldığı kavram korku kavramıdır.
Korku kavramı kaygıdan farklıdır...Düşmanı belli olduğundan yenmesi nispeten kolay olan korku duygusu, benliğimiz gelişip insan olmamızın sonucu olarak yerini düşmanı belli olmadığından yenmesi de zor olan kaygı duygusuna bırakır.
Korkunun kaynağı bellidir, kaygının kaynağı belirsizdir. Bu yüzdendir ki kaygı ,korkudan daha şiddetli bir duygudur.
-Hem korkularıma hem kaygılarıma yenik düşmüştüm ben .Belirsizlik ve belirlilik arasında ezilmiş, kendi etrafımda sınırlı kalmış, duygularımın içinde hapsolmuştum ...

-Sessizliğe bürünen o an Derya hanımın,
"Bunları burada konuşmayalım. Hem yemek vakti sofraya geçelim detaylı konuşuruz nasılsa"demesiyle son bulmuştu . Ağır adımlarla masaya doğru ilerledik. Derya hanım çorbaları doldurmak için kaselere yöneldi.
Korhan bey:
-Bana az miktar doldur, iştahım kaçtı diyerek keyfinin bozulduğunu belli etmişti. Yemek boyunca pek fazla konuşulmadı. Fazla bir sessizlik çökmüştü masaya. Kendimi fazlalık gibi hissediyordum. Oysa ki hayal ettiğim; kahkahaların eşlik ettiği, birbirinden güzel anıların yad edildiği sıradan bir akşam yemeğiydi. Pek umduğum gibi olmamıştı.
Tedirginliğim, etrafa kaçamak bakan gözlerim sinip kalmıştı üzerime.
Derya hanımın:

- Buz gibi oldu çorban ! Ne o yoksa beğenmedim mi ? demesiyle irkildim o sıra.
- Yok hayır dalmışım sadece , ellerinize sağlık herşey çok güzel görünüyor diyerek kendime geldim o an. Yemekler bitmiş herkes köşesine çekilmişti. Korhan bey televizyonun karşısına geçip haberleri izlemeye başlamıştı.
Deniz annesine yönelerek:
"Bende odama çıkıyorum, eşyalarımı düzeltmem gerek." Diyerek odasına çıktı. Ben ise donuk bakışlarımla sadece olan bitenleri seyrediyordum. Gecenin karanlığı çökmüştü sanki üzerime, ayın parlamasını bekleyen ışığa hasret ürkek bir yaprak gibiydim .

Çıkıcak ufak bir rüzgarda, dalından ayrılıp ordan oraya savrulacak bir yaprak gibi...

Derya hanım mutfağı toparlamıştı. Elinde iki kahve fincanı ve bir bardak meyve suyu ile salona girdi.
- Korhan kahvelerimizi içerken sohbet ederiz diyip bana bakarak:

- Süeydacım ; gel istersen seni odana götüreyim hem çok yoruldun sende dinlenirsin.

Kafamı sallayarak derya hanımı onayladım. Birlikte odama gittik. Pijamalarımı giymeme yardımcı oldu.
Bak bunların hepsi senin için diyerek duvardaki kitap dolu rafı işaret etti, uyumakta zorlanırsan eğer, istediğini okuyarak rahatlayabilirsin.

Teşekkürler Derya hanım çok naziksiniz diyerek yatağıma yöneldim. Kapıdan çıkmak üzereydi ki dönüp yanıma geldi bir daha, naif ellerini saçlarımda gezdirdi. Yüzümü okşayıp sakın korkma; kendini yanlızda hissetme "hiç bir şey ne göründüğü kadar zor nede görünmeyen kadar kolaydır, unutma benim ellerim bundan sonra hem seninle olacak" diyip saçlarımdan öptü.

- Biriken yaşlarım dolmuştu göz çukurlarıma, içimi kaplayan karanlığa ay ışığı olmuştu bu sözleri. Biriken göz yaşımdan bir damla süzüldü yanaklarımdan usulca.
Ahh Süeydam! Dedi. Akıtma yaşlarını, güzelce uyu şimdi yarın sabah güzel bir gün olacak bizim için unutma diyerek çıktı odadan. Henüz uyuyamamıştım. Yeni bir ev , yeni bir oda alışmam tabiki biraz zaman alıcaktı. Gözümü uyku bir türlü tutmuyordu. Yavaşça yatağımdan kalktım , kitap rafına doğru yönelirken Korhan beyin o sert sesi ürküttü beni.

-Defalarca konuştuk bunu seninle Derya! Neden benim dediklerimi ciddiye almayıp hep kendi bildiğini okuyorsun, diye yüksek bir sesle bağırıyordu.

-"Ses tonunu kısarmısın biraz, çocuklar uyuyor korkabilirler lütfen" diye telkinde bulunuyordu Derya hanımal. Korkmuştum bende, benim yüzümden tartıştıklarını biliyordum aralarının açılması yada benim sebep olabileceğim başka herhangi bir şey olsun istemiyordum. Yeniden gelmişti huzursuzluğum. Bu hayatımın süregelen yapısıydı sanki. Sürekli duygu durum karmaşası içerisinde debelenip duruyordum. Mutluluğa eriştim şimdi yeni başlangıç artık derken, saman alevi misali buhar olup uçuyordu o mutluluk biranda. Kaderimin cilvesiydi belkide, dumanlı havada o sisi dağıtmaya çalışmak.

O gece sabaha kadar uyuyamamıştım. Dönüp durdum yatağımda. Saat kaçtı bilmiyorum uyuya kalmışım en sonunda.
Deniz'in :
"Haydi Lola daha hızlı getir kızım haydi" sesiyle araladım gözlerimi.
Çoktan sabah olmuştu. Güneş tepede parlıyordu. Doğruldum yatağımdan, ayağa kalktım. Cama doğru yöneldim Deniz bahçede köpeğiyle oynuyordu. Çok güzel görünüyorlardı. İzlerken ben , Deniz onlara doğru baktığımı fark etti haydi Lola gel, ön tarafta oynayalım diyerek köpeğiyle uzaklaştı oradan. Yüzüm düşmüştü doğal olarak ne vardı ki izleseydim, hiç bir zararım yoktu üstelik. Belkide bana öyle gelmiştir diyerek dolabıma yöneldim. Üzerimi değiştirdim ve odamdan çıktım. Saat epey geç olmuştu neredeyse öğlen vaktiydi. Derya hanım ön bahçede oturmuş çayını yudumluyordu. Beni görünce,

ahh tünaydın Süeyda gel yavrum iyi uyuyabildin mi bakıyim ? diye başladı  cümlesine.

Evet güzel uyudum, kafamı yastığa koyar koymaz uyumuşum zaten. Neden beni uyandırmadınız ? Diye sordum.
- Odana geldim, ama öyle güzel uyuyordunki kıyamadım uyandırmaya hem ilk günün ya doya doya uyu istedim.

Böylelikle başlamıştı asıl olan duygumu paylaşamama. Güzel geçmeyen bir geceyi güzelmiş gibi, sanki akşam duyulan seslerin hiç duyulmamış gibi olduğuna inanmaya çalışma...

Ruh-u RevanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin