Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın keyifli okumalar :) 💜
Bilinmezliklerle dolu bir yaşam, ızdıraplarıda beraberinde getiren bir hal alır. Öyle ki, taşıması zor olan ağır yüklerdir bunlar.
Etrafında uğuldayan sesleri bastırabilirsin ama, vijdanına gelince sıra, bu çokta kolay olmaz. Bastırabileceğin bir duygu olmadığından, onunla baş başa kaldığında bu yük oldukça baskın gelir. Kulaklarını tıkamak istersin fakat; öylesine derin haykırır ki bu mümkün olmaz.Mahçubiyetimle baş başa kalmış sessizliğe bürünmüştüm. Gözlerim duvardaki şeritleri gezinirken, kapının tıklamasıyla bakışlarım o tarafa yöneldi.
- Süeyda, tatlım içeri girebilir miyim?Bu Derya hanımın sesiydi. Olduğum yerden doğruldum ve buz gibi kesilen ellerimle gözlerimi silip;
Tabi, buyrun Derya hanım diye mırıldanarak cevap verdim.
Deniz anlattı olanları. Yanlız kalmak istediğini düşündüğüm için seni rahatsız etmek istemedim. Daha iyimisin şuan ? Dediğinde sesindeki naiflik, gözlerindeki sevgi dolu bakış içimi ısıtmıştı.
Deniz'in " Annem acımış olsa gerek, onu yurttan bu yüzden almıştır" cümlesi aklıma gelince bu pekte uzun sürmedi.
Yüzümdeki buruk ifade ile
E- evet iyiyim diyebildim sadece.Yüzüme düşen saç tellerimi, kulak arkama doğru hafifçe alarak konuşmasına devam etti.
Seninle bunları konuştuk öyle değilmi? Hani kendini soyutlamayacaktın. Sende ailemizin bir üyesisin artık, lütfen kendini ayrı tutma.Bakışlarımı kaçırıp göz göze gelmemeye özen gösteriyordum. Oldukça mahçuptum çünkü. Gözlerimi yerdeki parkeye dikmiş uzun uzun inceliyordum. Omuzlarımı silkip, yaptığım şeyin doğru olmadığını mırıldanarak dudaklarımı kemirdim.
Derya hanım fazlasıyla üzgün olduğumun farkındaydı.
"Deniz'de seninle konuşmaya çalışmış fakat, odana kapandığın için seninle konuşamadığını söyledi" dediğinde,
Büyük bir şaşkınlıkla yerdeki parkeden gözlerimi çekip, Derya hanımın yüzüne baka kalmıştım öylece.
Benimle konuşmaya mı çalışmış?
A- ama hayır böyle bir şey hiç olmadı. Aksine, bu duruma düşmemdeki sebep o. Diye aklımdan geçiriyordum bir yandan. Ne dediğini anlamaya çalışırken Derya hanım sözlerine devam etti.Misafirler yavaş yavaş dağılmaya başladığı vakit, salonda epey az kişi kalmıştı. Deniz'i gördüğümde, onu yanıma çağırıp senin nerede olduğunu sordum. Anlatırken oldukça üzgündü oda. Farkında olmadan neden olduğu bu durum hayli canını sıkmış. Neden böyle bir şey yaptığını anlamaya çalışıyordu.
"Daha önceden bana söylemiş olsaydı bu yaşanmazdı" dedi bana.
Ah Süeydacım, güzel kızım psikolojini anlayabiliyorum ama , bunu söylemendeki sebep neydi ?
"Deniz utandığını söyledi. Ama bunda utanılacak bir şey yok ki yavrum" dediğinde, şaşkınlığım dahada artıyor mahçubiyetle dolu olan aklım yerini şaşkınlığa bırakıyordu.Deniz !
Bu çocuk yalanlara alışmış belliki. Doğruları anlatmak yerine , yalanlara başvurup beni zor duruma sokmuştu. Üstelik kendisini işin içinden sıyırtıp , sanki hiç bir dahli yokmuş gibi davranmıştı.
Bu çocuğun benimle alıp veremediği ne ? Bir türlü anlamıyordum.Yüzümdeki şaşkın ifadeden kurtulup,
"Şey, Derya hanım çok özür dilerim . Biliyorum yaptığım doğru değil, fakat o an düşünemedim bunu. Birden çıkıverdi ağzımdan bende anlamadım. Lütfen kusuruma bakmayın bir daha sizi bu duruma sokmam" diyerek pişmanlığımı dile getirmiştim.