Gerçekler ¹

178 13 3
                                    


~ Çağan Efe Ak'tan

Tuana'yı eve bırakmış, annesi gelene kadar onunla kalmıştım. Ara sıra beni bırakma Efe, ben sensiz yaşayamam gibi şeyler sayıklasada en sonunda uyumuştu. Leya ve Ülkü perişan halde oldukları için evlerine gitmişlerdi.

Bu olaylardan sonra daha da tedirgin olmaya başlamıştım. Ve evet başka sorunlar da var. Birileri ile konuşmam lazımdı, sonuçta on yedi yaşındayım ve tek başıma altından kalkamam. Yağız'a danışmalıydım. Şu an sahilde Yağız'ı bekliyorum. Geldiğinde yanıma oturdu, önce kafamı sonra vücudumu ona çevirip gözlerinin içine baktım. Anlamıştı, ve endişe onu da içine çekmişti.

" Çağan, en baştan başla anlatmaya. Anlat ki birlikte atlatalım. Kaybedersek de birlikte kaybedelim kardeşim."

" Biz bir gün Tuana ile sahile gelmiştik, onu eve yolladıktan sonra biraz oturdum, hep yaptığım şey zaten biliyorsun. Bir anda biri beni kenarı çekti, sahil zaten açık ama çektiği yer tenhaydı. Beni tehdit etti. Eğer Tuana'yı terketmez isem Tuana'yı öldürecek miş. Önce inanmadım ama öğrendiğim şeyden sonra olayın ciddiyetinin farkına vardım. Yağız, adam Tuana'nın babasıydı. Kimliğini gösterdi bana, Tuana'nın doğum belgesini. Ve şimdi de bu. Yağız ben çok korkuyorum."

~ 26.11.23 tarihi ~

Tuana'yı eve yolladığım da ben biraz daha sahilde kaldım. Sahilin sonlarına doğru açık ama tenha bir yer var, orda oturmuş düşünüyordum. Bir anda biri beni kenarı çekti. Adamın yüzü çöküktü, gözleri bitik bakıyordu. Saçları ve gözleri Tuana'nınkiler ile aynıydı, hatta Tuana'ya çok fazla benziyordu.
Adam beni duvara yaslayıp etkisiz bıraktığında konuşmaya başladı, sakin ve alaycı bir sest tonunda konuşuyordu. Aynı Tuana'nın ilk günlerde Yağız'la konuştuğu gibi.

" Çağan, Efe, Ak. Nasılsın nasıl gidiyor? Gerçi sormaya pek gerek de yok gibi, sonuçta hayatının aşkı ile kavuştu. Boncuk gözlü, kahve saçlı o kızla. Neydi adı? Tuba mıydı yoksa."

" Tuana'nın adını ağzına alma! Sen kimsin ayrıca bırak beni, seni var ya yaşatmam dünyayı zehir ederim sana. Bırak beni!"

Debeleniyordum ama fayda etmiyordu. Çok güçlüydü.

" Ah doğruu, Tuana. Yada şöyle mi demeliyim; Tuana, Naz, Tiryaki? Kendini ezdirmeyen, lafları ile dize getiren, mükemmel çizip harika paten kayan, aynı zamanda şiddet hakkında her şeyden korkan o masum minik cam kuşu."

Cam kuşu mu? O nerden biliyordu? Tuana'yı nasıl bu kadar iyi tanıyabilirdi ki? Akrabası falan mıydı. Yoksa peşine takılmış bi' sapık?

" Bunları nerden biliyorsun bilmiyorum, ama o kızın kılına zarar verirsen seni dört yüz on dört parcaya boler hepsini köpeklere yediririm!"

" Hayır, hayır, hayır, ben zarar vermiyeceğim küçük Naz'ım, cam kuşuma. Sen vericeksin. Onu kendine daha da fazla bağlayacaksın, onda olan benim eksikliğimi yamayacaksın. Ardından onu terk edeceksin, bir kez daha bir erkek tarafından terkedilecek. Onu kahredeceksin."

Duyduklarım karşısında nefesim kesildi. Oydu, Tuana'nın babasıydı, yıllar sonra gelmişti. Bütün vücudumu korku ve nefret esir almıştı. Nasıl gelebilirdi tekrar, bunca şey çektirdikten sonra. Bir yanım bunları düşünürken diğer yanım inanmak istemiyordu, inkâr ediyor çığlıklar atıyordu.

" Beni öldürsende, işkence etsen de böyle birşeyi asla yapmam. Ben ona söz verdim, ve bu söz için herşeyi feda ederim, herkesi."

" Evet bunu yapmazsan biri ölecek, ama bu sen olmayacaksın. Bu kişi uğruna öleceğin o kız olucak. Hemde senin kucağında, senin yüzünden ölecek. Sen yapacaksın bunu. Bir de eğer gerçek Kerem Tiryaki olduğuma inanmazsın diye."

DüğümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin