Sergi

110 10 14
                                    

Sabah alarmın bir anda çalması ile sıçrayarak uyandım. Esneyerek kalktım. Biraz gözlerimi ovduktan sonra etrafa göz gezdirdim. Sashanın yatağı topluydu. Çoktan sergiye gitti herhalde. Yorganımı üstümden atıp çıplak ayaklarımın soğuk zemine basmasını sağladım. Ürpermiştim ama bu beni bir nebze kendime getirmişti. Lavaboya ağır adımlarla girdim ve soğuk suyu açıp yüzüme vurdum. İyi gelmişti. Yüzümü kurulayıp aynadan yansımama baktım. Saçlarım yağlı gibi duruyordu. Yıkanmam gerekiyordu. Saat erkendi zaten zamanım vardı. Kıyafetlerimi çıkartıp suyu ayarladım ve kendimi suya bıraktım. Bittiğinde bornozumu alıp lavabodan çıktım ve üstüme beyaz bir sweat ve siyah kot pantolon giyindim. Sonbahar mevsimindeydik ve hava yeterince serindi. Kurutma makinesini kavrayıp saçlarımı da hızlıca kuruttuktan sonra geceden hazırladığım çantamı ve yanındaki tuvalide alarak odadan çıktım.

Koridora çıktığımda aklıma firat geldi. Benle gelecekti ama uyandı mı  bilmiyordum. Oda numarasıda yoktu elimde. O sırada çaprazımdaki odanın kapısının açıldığını gördüm. Uzun, kumral bir çocuk çıkmıştı odadan. Üstünde beyaz bir gömlek altında ise mavi kot pantolon vardı. Saçları ortadan ayrılmıştı ve ona farklı bir hava katiyordu. Tanıdık gelmişti gözüme. Fıratın takımındandı. Gidip oda numarasını mi sorsam ki. Arkadaşı olduğundan biliyordur belki. Aman nolacak Gidip sorayım bilmiyorsa otobüse giderim.

+Pardon, Fırat bulutun oda numarasını biliyor musunuz?

-Evet arkadaşıyım ama neden söyleyeyim ki?

+Birlikte sergiye gidecektik ama uyandı mı bilmiyorum.

Elimdeki çantaya ve tuvale göz gezdirdi. Yalan söyleyip söylemediğini test ediyordu aklınca.

-457 numara en köşede solda.

+Peki teşekkür ederim.

Teşekkür edip söylediği odaya ilerlediğimde o da alt kata ilerlemişti. Teker teker tüm oda numaralarına göz gezdirirken son odaya gelmiştim. Kalbim resmen yerinden fırlayacakmiş gibiydi. Neden hep böyle oluyordu ki?

Kapıyı yavaşça çaldım ve biraz bekledim. İçeride ses yoktu ve kimse kapıyı açmamisti. Tekrar ve bu sefer daha sert çaldım. İçeriden ayak sesleri geliyordu. Devamlı sesler yaklasiyordu ve bu beni daha çok geriyordu. Yavaşça kapı açıldı. Fırat açmıştı kapıyı. Uykulu gözleriyle bana bakıyordu. Altında siyah şort üstünde beyaz bir tshirt vardı. Kafasını kapıya yaslayıp bana daha  doğru düzgün açamadığı gözleriyle baktığında erimiştim. Kafamdaki tüm düşünceler susmuş, tüm stresim gitmişti.

-Barış...

Uykudan kalktığı için boğuklaşmış sesiyle adımı fisildayınca ismim ilk defa kulağıma bu kadar güzel geldi. Yüzümde istemsiz bir tebessüm oluşurken konuştum.

+Sergiye gelecektin benimle. Uyandın mı diye bakmak istedim iyi ki de istemişim yoksa geç kalacaktık.

-Biliyorum, kusura bakma uyanamamışım. Gelsene içeri kimse yok.

+Kimse yok mu? Oda arkadaşın nerede?

-Birkaç günlüğüne ailesinin yanına gitti. Annesi hastaymış. Sen gel içeri. Ben de hazırlanınca çıkarız.

İçeri geçmem için geri çekildiğinde yavaşça odaya girdim. Odalar çoğunlukla aynı olduğu için çok fatk yoktu. Yine iki yatak ve iki çalışma masası vardı ama fıratın o masallardan birine oturduğu şüpheliydi. Yataklardan Firatin olduğunu düşündüğüm hala dağinikti. İçeride bulunan sandalyelerin birini göstererek

-Sen otur ben hazırlanıp geliyorum.

Dediğinde başımla onayladım ve çantamı ve elimdeki tuvali masanın üstüne koyup sandalyeyi çektim. Oturduktan sonra fırata dönerek ne yapacağını izledim. Hala yeni uyanmişliğin verdiği sersemlik üzerindeydi. Saçları dağılmış gözleri yarı açıktı ve bu hali kesinlikle gördüğüm her şeyden daha güzel, daha tatlıydı.

AŞK-FIRBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin