-Buyrunuz beyefendi.
Sırıtarak yavaşça kapımı açtığında bende gülerek arabadan indim. Bu gecenin çok güzel geçmesini umuyordum. Onun yanında geçen her anım paha biçilemez ama dilerim ki bir aksilik çıkmaz ve bu gecenin güzelliği bozulmaz. Arabayı kilitledikten sonra yanıma gelip elimden sıkıca kavradı. Yüzüne bakıp gülümsedim. Ona bakarken gülümsememek elde değildi. Çok güzeldi.
Restorantın içine girdik beraber. Girer girmez klasik bir müzik doldurdu kulaklarımızı. Etrafta takım elbiseli garsonlar geziyor, duvarlardaki tablolar restoranta ayrı bir hava katıyordu. İçerisi güzeldi. Zevkli bir seçim diye geçirdim içimden.
Boş bir masa bulup karşılıklı oturduk. Masa denize bakıyordu. Ayın parlak ışığının vurduğu deniz karanlık bile olsa güzel bir görüntüye sahipti. Kokusu buram buram gelirken bu bana karşımda bana bakan adamı hatırlattı. Deniz bana onu, o bana denizi hatırlatiyordu. Gözleri, kokusu, duyguları her şeyiyle denizi andırıyordu. Deniz kadar bilinmez görünüyordu. Ki onun geçmişini hiçbir şekilde öğrenememiştim. Aklımdaki düşüncelere son vermek adına onun hakkındaki her şeyi öğrenmeyi aklıma kazıdım ve bu konuyu zihnimde şimdilik kapattım.
İkimizin önünede bir menü geldiğinde ne seçecegimi bilemedim. Her şey güzel görünüyordu. O da menüye bakarken arka sayfada bulduğum bir yemeği gösterdim. İyi görünen bir et yemeğiydi.
+Bu güzel gibi duruyor.
-Tavuğu tercih ederim.
Onun hakkında yeni bir bilgi daha. Et yerine tavuk seçmesi ne kadar vizyonsuz olsa da...
+Seçtin mi?
-Hm hm. Bundan istiyorum.
Menünün üzerindeki bir yemeğin üzerine tuttuğum parmağıma baktı. Sonrasında sırıtmasıyla çocukça bir tepki verdiğimi daha yeni yeni anlamıştım. Elimi cekmemle daha çok güldü.
-Niye çektin eline görememiştim ben ne istediğini.
+Tabi tabi. Kesin görememişsindir.
Gülerek az önce menünün üzerinden çektiğim elime minik bir öpücük bıraktı sonrasında geri yerine yaslandı. Gece güzel ilerliyordu.
Siparişlerimizi verdikten sonra beklemeye başladık. Arada bir göz göze gelsekte konuşmuyordu. Sadece beni izliyordu. Birkaç dakika sonra arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm. Fıratın bakışları zaten oradaydı ama bir sorun var gibiydi. Arkama baktığımda bu sorunu çabucak anladım. Hasan?
H:Barış, naber?
Yanımdaki sandalyeye kadar gelmesiyle kibarlıktan ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla dostça sarılmış, selamlaşmıştık. Henüz yerinden bile kımıldamadan sadece bize bakan fırata da ufak bir selam verip bana döndü tekrar.
H:Müsaitseniz size eşlik edebilir miyim?
Fıratın yüzüne bakınca tek kaşının kalktığını fark ettim. Hasan olmasa şuanda üstüne atlayabilirdim ama kendimi tutup tekrar hasana döndüm.
B:Tabi ki buyur otur.
Gülümseyip benim oturduğum sandalyenin yanına oturduğunda bende oturdum. Nereden çıkmıştı şimdi bu.
H:Siz sipariş verdiniz sanırım.
B:Ve-
F:Evet.
Sözümü sert ve soğuk bir lafın kesmesine fırata baktım. O doğrudan hasana bakıyordu. Bu adam niye böyleydi? Çok mu seviyordu yoksa güvenmiyor muydu? Eğer ikinci seçenekse ne kadar aşık olsamda, bu ilişki için ne kadar çabalasamda devam etmeye gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-FIRBAR
FanfictionAşk tanımsız bir kavramdır. Ne zaman oldu, nasıl oldu bilemezsin.