Bar

110 6 7
                                    

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp sashayı bekletmemek adına yatağımdan dışarı adımımı attım. Bir kaç adımda dolabımın önüne geçtim. Bugün tamamen kendim gibi giyinmeliyim diye düşündüm ama sadece düşünmekle kalmıştım. Çoğu kıyafetim İstanbul'daki evimde kalmıştı. 19 yaşımda ailemden ayrılıp başka bir eve geçmiştim. Çok zengin bir aile sayılmazdık ama babamın şirketi sayesinde baya para kazanıyorduk. Babam çoğu iş adamının tanıdığı bir insandı. İyi bir insandı ama sadece dışarıya karşı.

Aile içerisinde değişiyordu. Bize karşı asla iyi niyetli değildi. Heleki bana karşı. Kendisi ikiz kardeşimi daha çok sever. Evet duydunuz ikiz kardeşim. Savaş...

Sevdiğim kadınla birlikte olan ve bunu bana söylemeyen ikiz kardeşim Savaş. Üniversite başvurusu için şuanki üniversitemi ziyaret etmek için evden birkaç günlüğüne ayrıldıktan sonra eve döndüğümde sevdiğim kadın Bügeyle sevgili olduklarını öğrendiğim ikiz kardeşim.

Bundan sasha harici tanıştığım kimsenin haberi olmamıştı. Fıratın bile. İkiz kardeşim olduğunu dahi bilmiyor. Bilmesine de gerek duymuyorum. Benim hakkımda her şeyi illaki öğrenecek. İsterse bizzat ben anlatacağım fakat geçmişin hiçbir önemi kalmadı benim için. Ailemi silip atabilirim. Değersizler benim için. Şuana kadar ruhumda büyük yaralar açmış insanlar onlar benim için. Ama o yaraları ilmek ilmek dikip kapatmaya çalışan bir de annem var. Şu günlerde aramayı da baya ihmal etmiştim. Kendime en çok kızdığım konu da bu olabilir. Zaten babamın baskıları yüzünden ne zorluklar çekiyor. Ben de bir anda buradaki her şeyi bırakıp gidemiyorum yanına. Şu üniversite bir bitsin ilk onu ziyarete gideceğim. Ellerinden öpüp sımsıkı sarılacağım canım anneme.

Üzerime geçirdiğim siyah kot pantolon ve beyaz kazağa aynadan baktım. Kazak normalden bol geliyordu ve bu kol kısmının avuç içlerime kadar ulaşmasını sağlıyordu. Pantolonda dar değildi. Güzel bir kemer takıp bir kaç tane de yüzük seçtim. Artık çıkabilirdim. Zaten sashayı baya beklettim.

Kapıdan çıktığımda duvara yaslanmış telefonla oynayan sashayı gördüm. Kapıyı kapatıp yanına gidecekken duyduğum seslerle kafamı sesin kaynağına çevirdim.

En sondaki odanın kapısının önünde iki koca valiziyle biri bekliyordu. Elini kaldırıp bir kez daha kapıya vuracakken kapı açıldı. Odanın içerisinden tanidık bedenin çıkmasıyla yüreğime bir bıçak saplandı sanki. En sondaki oda... fıratın odası.

Gelen kişi oda arkadaşı olmalıydı. Odasına ilk girdiğim zaman oda arkadaşının hasta annesini görmeye memleketine gittiğini söylemişti.

Fırat kapıyı açtıktan sonra gülümseyip oda arkadaşına sarıldı. Hayır, hayır bu görüntü beni sinirlendirmemeli. Daha dün gece adamı kıskançlığı yüzünden suçlamış bana güvenmediğini söylemiştim. Ama şuan bu görüntü gözümün seğirmesine sebep oluyordu. Daha yeni anlıyorum. Kiskançlığının güvenle bir alakası yokmuş. Çünkü ben fırata kendimden çok güveniyorum.

Gelen kişinin içeriye girmesiyle Fırat valizlerden birini eline aldı. Ben onu izlerken diğerinin de kulbunu kavrıyordu ki sashanın sesini duymasıyla bizim olduğumuz tarafa döndü.

Bana seslenmişti Sasha. Ama ben ona bakamadan Fırat bize baktığı için onunla göz göze gelmiştim. Ne kadar uzakta da olsak görabiliyordum o canımı verebileceğim mavi irisleri. Hissediyordum varlığını sonuna kadar. Yüzünü net göremiyordum. Ama o da çok bakmamaya çalışarak tekrar önüne döndü ve az önce eline almaya yeltendiği valizi sıkıca kavrayıp ikisini beraber içeriye taşıdı. Sonrasında bir kez daha bakmaya gerek duymadan kapıyı kapattı.

Arkasından kapattığı kapıya bakarken sashanın dürtüp seslenmesiyle kendime geldim. Kolumdan tutup çıkışa doğru götürmeye başladı. Bir yandan hazırlanmamin neden hep bu kadar uzun sürdügünden dert yanıyor bir yandan da kolumdan çekip gittiği yere beni de süruklüyordu. Bense sesimi çıkarmadan sadece yere bakarak düşünüyordum. Beni gördüğünde başını öne eğip bana bakmayı istemeyecek kadar kırgın miydi bana gerçekten.

Sashanın bir anda durmasıyla afallayip sıyrıldım düşüncelerimden. Yüzüme bakıp tekrardan konuşmaya başladı.

-Onu görmen hiç iyi olmadı ya. Ne güzel eğlenmeye gidecektik moralimiz düzelecekti.

+Ben gayet iyiyim baby. Hem belki onu görmek bana daha iyi gelmiştir hm.

-Öyle diyorsan bir şey diyemem. Neyse hadi toparlan biraz ya enerjik ol. Bugün çok eğleneceğiz.

Gülümseyip yürümeye devam edince o da peşimden geldi. Yan yana yürümeye başladığımızda aklıma gelen şeyle sashaya döndüm.

+Nereye gideceğiz.

-Diyorum kii barlara mı aksak bu gece.

+Olur da bilir misin buradaki en güzel mekanı.

-Tabi bilirim oğlum sen çok hafife almışsın beni.

Sashayla gülüp konuşarak bir taksi çevirip bindik. Takside biraz telefonla oynadıktan sonra aracın durmasıyla kaldırmıştım kafamı. Geldiğimiz yeri bilmiyordum. Sashanın zevkine güvenerek içeri adımladım. Girişte uzun bir koridor vardı. Koridor kırmızı led ışıklarla aydınlatılmıştı. Peşimden gelen sashaya bakıp onayladığını görünce neredeyse sonuna geldiğimiz koridorda duran kapıya götürdüm elimi. Kuvvetle ittirdiğimde kapı açılmıştı ve zaten dışarıya kadar ulaşan ağır basslı müzik sesini daha net işitmeye başladım. Ortam güzel gibi görünüyordu. Sahnede çoğu insan dans ediyordu ve yanlarda bir kaç bistro masa vardı. Arkalarda ise koyu renkli deri koltuklar bulunuyordu. Hafif bir mekan taraması yaptıktan sonra gözüme boş bir koltuk kestirdim. Sashaya işaret edip biri oturmadan hızla koltuğa oturunca Sasha da yanıma geldi. Memnun olmayan bir tavırla bana döndüğünde ne demek istediğini anlamıştım. Neden oturduğumuzu soracaktı kesin.

-Barış hani eğlenecektik neden oturduk şimdi düğüne gelmiş teyzeler gibi. Onlar bile senden daha enerjik yemin ederim.

+Baby çok kalabalık. Girmesek oraya.

-Barış neden ilk defa gelmiş gibi davranıyorsun ya. Hadi kalk gidelim dans edelim biraz.

+Baby ben sonra gelsem şu müzik falan da sarmadı. Sen git geleceğim ben.

-Bak Barış içeceklerimizi yaptırmaya gidiyorum geldiğimde ayaklanmazsan çok fena bozuşuruz.

Sasha sinir bozukluğuyla yanımdan kalkınca derin bir nefes çektim. Noluyordu bana böyle ya. Eskiden her evden kaçışimda barlara gidip içer eğlenirdim. Şuan ise sahnedeki kalabalık bana ağır geliyordu. İyice Fırata benzemeye başlamıştım. Kalabalıktan nefret ederdi. Çok sevdiği taraftarının tribününe bile gitmek istemezdi. Yüksek sese de asla tahammül edemez. Şuanki müzik sesini duysa kesinlikle çıldırırdı. Ben de tam da şimdi onun gibi davranıyorum işte. Ne eksik ne fazla aynı onun gibi. Yüzleştiğim gerçekle yüzümde bir tebessüm oluştu. "İnsan sevdiğine benzermiş"

Yanıma elinde içki dolu iki bardakla gelen sashayı görmemle ayaklandım. Biraz kendime gelmem lazım. Sonra çektiğim kadar acı çekerim. Sashanın elindeki bardaklardan birini kaptım ve sahneye ilerledim. Artık ışıklar sadece benim üzerime yanacak, sahne benim olacaktı. Gözlerimi kapatıp kendimi sahnenin ortasına attım. Bu gece benim gecem olacaktı.

.
.
.

Tahir sabah sabah yanında sinirle soluyan biricik arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyordu. Nereden düşmüştü bu belaya. Fıratın aşk yükünü çekmekten bir hayli yorulmuştu. Kafa dağıtmak için otelin kafeteryasına inmişlerdi. Bir şeyler yemesi için Tahir fıratı yalvar yakar getirmişti. Kaç gündür ağzını bıçak açmıyor gerekmediğinde konuşmuyordu. Gülmüyor, yemek yemiyor hareket etmiyordu. Bu durumdan zar zor kurtulmuş ve fıratı yatağından çıkarmayı başarmıştı ama bir sorun vardı.

Fırat kalabalık ortamdan sıkılıp kendini telefonuna kapattıktan hemen sonra gelen barışın bardaki storysi. Kırmızı ışıklarla süslenmiş mekanda bir elinde içkisi diğer elinde telefon, arkasında sashayla küçük bir selfie. Üstü başı dağınık, kafasın ekrandan bile anlaşılacağı üzere bir milyon. Küçük bir kare bile genç adamı sinir etmeye yetmişti. Bu kadar çabuk mu alısmıstı bu duruma Barış. Yoksa Fırat mı çok anlam yüklemişti. Fırat, barışın sadece bir eğlence aracı miydi?

AŞK-FIRBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin