Elimdeki hamilelik testi ile oturmuştum yatakta. Jungkook ile konuşmamızdan sonra kırıldığı için gitmişti. Ama ne yapabilirdim ki? Şu an olmazdı. Ortalık karışıkken bebek olması sıkıntıydı. Ben de istiyordum baba olmak ama şu an değil.Kapımın açılmasıyla yaşlı gözlerimi çevirdim kapıya. Taehyung'tu gelen. Neler olduğunu soracakken elimdeki testi görünce o da gülümsedi. Mutlulukla bana neler yapmam gerektiğini anlatırken hıçkırık bırakmıştım ortaya. Elimdeki testi duvara fırlattım.
" Ben baba olmak i-istemiyorum!!!"
Taehyung dediğim şeyle şaşkınca bakmıştı. Haklıydım. Sonuna kadar haklıydım. Şu zamanda nasıl Jungkook yanaktan öpmemden dolayı çıkan tartışmada şu an olmaz diyip haklı çıkıyorsa ben de aynısı böyle yaparak haklı çıkardım, ki burada cidden haklıydım. Bebeğe bakardık, ona bir şey demiyorum. Ama ya yaralanırsam? Ona zarar gelirse? İkimiz de ölürsek? Bu ihtimalleri kimse düşünmüyordu. Koşullar iyi değilken olamazdı bebek. Olmamalıydı. Şimdi onun kaygısıyla işimi de yapamayacaktım. Jungkook bir şey yapmama izin vermeyecekti. Daha Min Yoongiyi alt edemeden neden oldu bu?
Taehyung bana sarılmaya çalıştığında onu ittirdim. Taehyung sakin olmamı sürekli söyleyip dursa da duramıyordum. Ağladıkça ağlıyordum.
Jungkook
Jimin'in dedikleri beni o kadar kırmıştı ki bana seslenişini umursamadan evden çıkmıştım. Nasıl olmak istemezdi? Nasıl bizim bebeğimizi kabul etmezdi? Benim hayalim o şerefsiz babam gibi olmak değil ondan daha da iyi bir baba olmaktı. Jimin'in istememesi beni cidden sinirlendirmişti. Baba olmak kadar güzel bir duygu var mıydı? Evde gezen küçük bir beden, tatlı gülücükler bırakan bir can, bizden bir parça olan çocuğumuz olması kadar güzel bir şey var mıydı? Neden istemiyordu ki?
Kırmızı ışıkta durmuş ve dışarıda yapan yağmura bakmıştım. Ağlama isteğim olduğunu sanki bulutlar bilmiş gibi benim yerime ağlıyorlardı. Pencereden şemsiyenin altında baba oğulun gülerek yürüdüklerini görünce gülümsedim. Ben de oğlumla ya da kızımla böyle olmak istiyordum. Üçümüz birlikte piknik yapabilirdik ya da parkta oyunlar oynayabilirdik.
Yeşil ışık yanınca arabayı sürmeye devam ettim. Birden önüme geçen arabayla şaşırıp korna çaldım. Kuralları bildiğinden emin değildim. Silecekleri çalıştırdığımda plaka gözüne takılmıştı. Bu plaka resmen MİN YOONGİ'NİN ARABASININ PLAKASIYDI!
Onun hızına ulaşıp takip etmeye başladım. Fareyi bulmuşken yakalamamak olmazdı. Gittiği yere kadar takip ettikten sonra arabayı kenara park etmişti. Çalıların arkasında bir park yeri görünce arabamı oraya koydum. Arabadan inenin Hoseok olduğunu görür görmez ben de Arabadan indim ve montumun şapkasını taktım. Hanhyung Oteline girince kaşlarımı çattım. Ben de hemen onun arkasından girdim içeri. Asansöre bindiğini görünce kenara geçip kaça bastığına baktım. Altıya basmıştı. Merdivenlerden hızlıca çıkmaya başladım altıncı kata kadar. Çıktıktan sonra nefes nefese kalmış ve görünmeyeceğim yerden Hoseok'u bekledim. Asansörden çıktığı an arkasına düştüm. 1025 numaralı odaya girdiğinde telefonumu çıkarıp Taehyung'u aradım. Ulaşılamıyordu. Muhtemelen Jimin ile birlikteydi. Namjoon'u aradım. Hemen açmıştı.
" Jungkook? Ne oldu?"
" Yoongi ile Hoseok burdalar."
" Şüphelerinde haklısın o zaman."
" Hanhyung Otelindeyim. Buraya gel."
" Geliyorum. "
" Silah da getir yedek. Ben almadım yanıma."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN BÜYÜK SUÇUM / JİKOOK
Fanfiction" Baksana bize. Çok yakışmıyor muyuz?" " Bir suçlu ve bir polis. Yakışmamız imkansız. " " İmkansız diye bir şey yok Komiserim. " " Konu sen ve bensek her şey imkansız Jeon Jungkook."