Sevgili okuyucularım. Ramazan ayında bulunuyor olmamız hasebiyle, böyle bir bölüm yazmak istedim. Aranızda kitapta bu bölümün gereksiz olduğunu düşünenler olabilir fakat ben bu bölüm ile İmanlı bir gençle İmandan nasibini alamamış gencin arasındaki farkı ortaya koymak ve namaz, oruç gibi rabbin emirlerinin ehemmiyetinden bahsetmek istedim. Umarım beğenir ve votelerinizi eksik etmezsiniz. Hepinize Hayırlı Ramazanlar diliyorum. Rabbim bu ramazan ayını hakkıyla ihya edenlerden eylesin inşaAllah. :)
Multimediada güzel bir ilahi var umarım dinlersiniz :)
*******
Bedir'in Dilinden...
On bir ayın Sultanı gelmiş evlerde tatlı telaşlar baş göstermişti. Bu akşam ilk teravihimizi kalmıştık ve ben sahura kadar uyumamak üzere odama çıktım.
Nenem ve dedem saat 11 de çoktan uykuya teslim olmuşlardı. Ben ise evin bu sessiz halinden fırsatla odamda şirketin bir kaç dosyasını incelemeye koyuldum.
Dayı kızım Sahra sahur vaktinin yaklaşmasıyla, mutfağa geçmiş sahurluk hazırlıyordu. Mutfaktan gelen sesler bunun habercisi idi.
Perdemi kaldırıp evimizin bulunduğu sokağa baktım. Dinine bağlı insanların oturduğu bir muhitteydi evimiz. O sebepledir ki komşu evlerinde lambaları yanmış herkes aynı sahur sevinci ile hazırlıklara başlamıştı. 'Elhamdulillah' diyorum. 'Bu ramazan ayına çıkmayı da nasip ettiğin için çok şükür Allah'ım'
Az sonra kapım vurulmuş , dayı kızım kahvaltının hazır olduğunu haber veriyordu..
Nenem, dedem ve Sahra ile oldukça guzel bir sahur yaptıktan sonra sabah ezanını da bekleyip hep beraber saf olarak namazımızı eda ettik.
Allah'ım ne büyük saadetti. Sevdiklerinle namaza durmak. Bütün kalplerin hep birlikte atması...
Koca evde, imanın varltigi, imanın yaşantısı....*****
Elimden geldiğince dedemi evde dinlenmeye ikna ediyor, sirketteki işlerle bizzat ben ilgileniyordum.
Tabi ki bir de Furkan vardı bana çoğu şeyde yardım eden. Geldiği günden itibaren tuhaf bir şekilde iyi anlaşmaya başlamıştık ki, kendisinin söylediğine göre insanlarla iletişimi çokta kuvvetli olmayan biriydi.
Özellikle arkadaşlık konusunda, henüz bir ay kadar kısa bir süredir birbirimiz tanıyor olmamıza rağmen 'senin gibi bir arkadaşım olmamıştı daha önce, senin kadar iyi yürekli, senin kadar samimi' demişti ve ben her ne kadar yüzüme karşı övülmekten pek haz etmesem de şimdi düşündüğümde yüzümde tebessümler oluşturuyordu kelimeleri...
Öğlen arası gelmiş çatmıştı bile çoktan. Her zamanki gibi masamı toparlayıp, Furkan'ın yanına gitmeye hazırlanırken, çoktan o benim odama gelmişti bile.
-'Hazırsan çıkalım mı abi? Feci halde acıktım..'
Ah! bu cümleyi karşımda kurmasaydın iyiydi be kardeşim. İçerimde bir yerde fena bir acı hissettim. Furkan'ın bilinçsiz yüreğine acıyordum.
-' Ben orucum Furkan. Bugün ramazanın ilk günü.'
Geldiğinde yüzünde yer eden tebessüm bir anda solmuş yerini utanca ve kızarıklığa devrediyordu.
Keskin yüz hatlarından pişmanlık ve hüzün damlıyordu adeta.Ah! tanıştığımızdan beri ona İslamı anlatmaya, öğretmeye çalışıyordum elimden geldiğince, lakin anlattıklarıma inansa dahi , henüz teslim olabilecek bir yüreğe sahip değildi ne yazık ki..
Bundan haftalar öncesi iş çıkışı beraber ayrılmıştık Holdingden. Araba ile giderken, gözüm arabnın saatine kayınca akşam namazının neredeyse geçmek üzere olduğunu fark etmemle, en yakındaki Mihrimah camiine hızla sürdüm. Camiye geldiğimizde tuhaf gözlerle bana bakarken,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VÂYE
Spiritual-'Bu arada siz kimsiniz?' Sorusu ile zapdetmekte zorlandığım gözyaşlarım usulca intihar ettiler. ' Kusura bakmayın, doktorun söylediğine göre hafızamı kaybetmişim. O yüzden sizi tanıyamadım. Affedin beni. ' diye sürdürdü konuşmasını. Sevdiğim adam...