BEDIR'E KAYAN AKLIM

7.1K 564 20
                                    

Behre'nin Dilinden;

Ah zaman ne de çabuk geçiyordu böyle. Yaz tatili gelmiş çatmıştı. İzmir' de son aylarımı yaşıyordum. İçim kıpır kıpırdı. İki ay sonra bu vakitlerde sevemediğim İzmir'den, bilhassa üvey kardeşim ve Sevilay hanımdan kilometrelerce uzakta olacaktım. Olmalıydım en azından ama yine de Bedir'in dediği gibi her şeyin hayırlısı olsundu. Rab inşallah benim için güzel bir yol çizmişti ve ben el mecbur yine onun çizdiği yoldan gidecektim çünkü benim için en hayırlı olanı O' muhakkak biliyordu. Dua ediyordum artık.

Duanın gücünü tecrübeyle sabitlemiş ve o günden sonra avuçlarımı, gönlümü, duaya rabt etmiştim.

Halen fazlaca eksiktim biliyorum. Namaza başlayamamış, örtü ile şereflenememiştim henüz. Çünkü hazır hissetmiyordum kendimi. Yanlış bir karar alıp sonra çok daha pişman olacağım şeyler yapmak istemiyordum. Her şeyin bir vakti zamanı olduğunu biliyordum artık. Sabırlıydım. Sabrın sonu selametti elbet.

Bedir'i tanıdıktan sonra tamamen farklılaştım adeta. Sakin ve olabildiğince naif birine dönüştürdü beni. Olaylara bakış açımı değiştirdi. Meğer insanı içinde bulunduğu duruma hapseden, kör kuyulardaymışçasına hissettiren sadece kendisiymiş. Farklı bir tarafından bakınca aslında yaşadığın olayın ne kadar da ufacık olduğunu, onu devleştirenin kendinden başka kimse olmadığını fark ediyordun.

Kimsenin beni değiştirebileceği aklıma düşmezdi daha önceleri. Agresif, depresif acıya bağımlılığı olan, mutsuz bir kızdım, ta ki Bedir Allah tarafından kurtarıcım, kahramanım, dostum, sırdaşım, yoldaşım, danışmanım, öğreticim olarak hayatımın ortasına düşüverene kadar.

Şimdi yeni bir şey daha fark etmiştim işte, Bedir kısa sürede hayatımda önemli birçok role sahip olmuştu. Birden fazla şeydi benim için. Her biri içinde koskocaman minnettardım ona.

Neden sonra Ediz ve Mira düştü hatırıma. Bedir'i kendime dost edinmiş olmama kırılar mıydı acaba? Onlardan başkasına arkadaşım dememiştim ki böylesine. Zaten arkadaş, dost tanımı bir Ediz ve Mira'nın bir de Bedir'in üzerinde hakkını verirdi.

Öyle çok özlüyordum ki onları. Beraber yaptığımız muziplikler, kahkahalarımızın birbirine karışışı Şimdi hissettiğim, yalnızlıktı işte. Fakat Bedir yalnızlığa da iyi tarafından bakmayı öğretmişti bana. Allah muhafaza ya yalnız dahi kalamasaydım?

Bedir ile yollarımızın tesadüf ettiği uçurumun kenarındaydım bir kez daha. Zaten o gideliden beri kaç defa geldim buraya Allah bilir. Buraya gelince sanki kendimi onun yanında gibi hissediyordum ve yalnızlığıma ilaç gibi geliyordu bu his.

''Yaralarını saracak kimse kalmadıysa, kendi kendine yaralarını sarmayı öğrenmelisin.'' demişti bir mektubunda. Bende buraya gelerek onun dediğini uyguluyordum kayıtsız şartsız. Telefonumun bilmem kaçıncı çalışıydı kim bilir ve ben henüz düşüncelerimden sıyrılabilmiştim. Ekranda yazan

Baş belası Sakın açma! yazısını görünce yüzümü buruşturdum memnuniyetsizce.

Kerem aklıma her gelişinde içimde bayatlamış bir şeyler varmış gibi hissediyordum . Bu sene musallat olmuştu başıma. Dediğine göre lisenin başından beri beni seviyordu, ama ben Bora ile çıktığım için sesini çıkarmamış kendini göstermemişti hiç.

Zaten Bora pisliğin tekiymiş, zaten beni hiçbir zaman hak etmemişmiş. Bora'nın en yakın arkadaşım Füsun ile çıktığını biliyormuş ama ben inanmam diye bana söyleyememişmiş... bla bla bla.... Ah sanki kendisinin Bora'dan çok bir farkı varmışçasına.

Günde en az beş kere arıyor, eğer hiçbir açışına cevap vermediysem ardı ardına bir sürü mesajlar atıyordu. Numaramı nereden bulduğu konusunda hiçbir fikre sahip olmadığım bir gerçek. Musallat olup, adeta fukara sümüğü gibi yapışıp kalan Kerem'e bile Bedir sayesinde sabrediyor, sesimi çıkartmıyordum.

VÂYE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin