Makyajın Akıyor Hayat

5.1K 514 38
                                    

Hanne'nin Dilinden...

Şaşkınlık azgın bir canavar misali tüm bedenimi ve ruhumu hapsetmişti. Azra Demirhan şuan herkesin gözü önünde haftaya nişanlanacağımı söylüyordu ve benim bundan henüz haberim oluyordu.

Hayretten iki kat büyümüş gözlerle anneme! bakarken, sanki bütün vücudum tutulmuş gibi hissediyordum. Yahut benim dışımda bedenimde hakim olan bir güç, kaskatı kesmişti beni.

Henüz olayları idrak edememişken, Azra hanımın yanına takım elbiseli bir adam yaklaştı. Üzerindeki lacivert takım saçlarının karasını daha bir koyultmuş, mavi gözlerini ortaya çıkarmıştı. Feci derecede karizmatik duran adam, gülümsüyor ve güldüğünde pürüzsüz yüzünde elmacık kemikleri baş gösteriyordu. Bu adam yine bir kokteylde Azra hanımın beni tanıştırdığı kişi değil miydi? Neydi ismi? Ah! ARDA!!

İnsanları yalnızca bir kez gördüğüm halde net bir şekilde hatırlamak gibi lanet bir kabiliyetim vardı. Kahretsin daha az zeki olamazmıydım. Bir ara gidip zekamın birazını ihtiyaç sahiplerine falan dağıtmalıydım.

Arda'nın yüzündeki arsız gülümsemeye daha fazla dayanamıyor ve ikimiz yanyana gelince alkış tutan kalabalığın arasından sinirlerimi salıveriyorum.

-'Sen ne dediğini farkında mısın? Anne!!'

Bağırmamla herkes alkışı kesmiş , adeta film izler gibi istiflerini hiç bozmadan dikkat kesilmişlerdi, meraklı gözlerini üzerimde sabitleyerek.

-' Sesinin tonuna dikkat etsen iyi olur' kulağıma eğilip fısıltı halinde kurduğu cümleden sonra herksin duyabileceği bir şekilde sesini yükseltti.

-' Biliyorum tatlım. Beklemediğin bir şeydi. Ama biz babanla sana süpriz yapmak istedik.' Derken gözlerini eşinin üzerinde beklettikten sonra ikaz edercesine bakışlarını gözlerimde kilitledi.

Konuşmalarıma, ağzımdan çıkacak her bir kelimeye dikkat etmemi tehdit vari bakışları ile anlatırken, elimlerimin buz gibi olduğunu fark ettim. Ne zaman sinirlensem ellerim soğurdu.

Dişlerimi sıkarak, öfkem belli olur derecede tıslarcasına bir cümle zorla çıkmıştı ağzımdan.

-' Böyle bir şey asla olmayacak!'

Daha sonra ardıma bile bakmadan kendimi dışarıya atmıştım.

Arkamdan Azra Hanımın -'Hemen buraya gel Hanne!' diye bağırışına ve hatta Merissa'nın peşinden koşarken -'Hanne bekle lütfen' deyişine bile aldırmadan , evin önünden geçen ilk taksiyi durdurup, bu ismi ev olan tımarhaneden uzaklaştım...

Sinirden sıktığım dişlerimi gevşetirken 'Nereye gidiyoruz abla' diyen taksi şoförüne devam etmesini söyledikten sonra, ellerimi saçlarımda gezdirip, at kuyruğumun bağcığını çözüp saçlarımı serbest bıraktım.

İçimde tarifsiz bir ağlama isteği vardı. Fakat o da ne ah ne güzel, ağlayamıyordum bile. Gözlerim yaşarmamıştı dahi. Oysaki şimdi bağıra bağıra ağlamak, tüm kuvvetimle bir şeyleri tekmelemek istiyordum.

Evden yeterince uzaklaştığımı fark edince taksiciye durmasını söylüyorum ve çantamdan parayı uzatıp, üstü kalsın dedikten sonra indim.

Telefonum bilmem kaçıncıya çalıyordu ve ben en nihayetinde dayanamayıp açtım.

-'Ne var ne! Ya sen nasıl bir arkadaşsın ya. Nasıl benim arkamdan böyle bir iş çevirirsin? Merissa?'

-'Hanne gerçekten böyle bir şeyden haberim yoktu. Azra teyze arayıp ne zaman eve döneceğini sordu, sana bir süpriz hazırladığını ve bundan senin haberin olmamasını rica etti. Ben hoş geldin partisi falan sandım. İnan ki bende seninle beraber öğrendim bu durumu.'

Ona inanmasamda inanmış gibi yaparak, geçiştirdikten sonra yanıma gelme tekliflerini şiddetle reddederek teledonu kapattım.

Alışkanlık haline dönüşmüştü bu bende 'mış' gibi yapmak. İnanmış gibi yapıyordum, sevmediğim arkadaşalarımı seviyormuş gibi yapıyordum. Hepsinden de mühimi , MUTLUYMUŞ gibi yapıyordum.. Ne yapacağımı bilemez bir halde dolaşırken, işte kendimi yine burada bulmuştum. Kapıyı çalıp bekliyorum bir müddet. Güler yüzü ile Elif açmıştı kapıyı.

-'Hoş geldiniz'

Bütün sinirime rağmen onun gülümseyen çehresine hitaben bozuk bir tebessümle karşılık verdim.

-' Benim yaramaz ne alemde?'

Ah bu kapıdan adımımı atar atmaz, o eski tanıdık huzur okşar kalbimi her zaman. Şimdide öyle olmuştu hiç şüphesiz.

Az sonra arkamdan gelen o ışıl ışıl, hayat dolu ses ile başımı çeviriyorum ;

-'Miraaa ablaaaaaaa! Hoş geldinnn.!'

Yanıma kadar hızla koşan bu dünyadaki bütün her şeyden çok daha gerçek olan kız çocuğu kucağıma atlamış, ellerini boynuma dolamıştı bile, her zamanki tavrı ile. Kim ne derse desin, burada olmayı seviyordum. Burada bu çocuklarla birlikte olmayı, kolları boynuma dolanmış bu masum yürekli kızı, Zeliş'i seviyordum.

Bana dünyanın gerçek yüzünü gösteriyorlardı. Yaşadığım zengin hayatın, makyajı akıyordu buraya geldiğim zaman ve işte makyajsız ne denli çirkin, ne denli kötü olduğunu fark ediyordum.

Burası bana dünyadaki yerimi hatırlatıyordu...

VÂYE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin