Tanıtıma gelen ilk 10 vote ile yeni bölüm gelecek.
İlahi Bakış Açısı
O kadar çok koşmuştu ki ayaklarında derman kalmamıştı. Saatlerdir onunla beraber koşan Barlas'tan habersiz yol alıyordu. Durdu ve yere yığıldı. Dizleri bu kadar yükü kendine çok görmüş daha fazla dayanamamıştı.
Bulacaklarsa hemen bulamazlar diye içinden geçirdi. Sürünerek bir ağacın altına gitti. Sırtını yasladığı gibi göz pınarlarından yaşlar birer birer akmaya başlamıştı. Koşarken ağlamamaya dikkat etmişti fakat kendini daha fazla tutamadı.
Ceylin ağacın dibinde otururken Barlas koca koca taşların, çalıların arkasına gizlenmişti. Ah, ne zordu gidip sarılamamak. Bir süre ikisinden de ses çıkmadı. Sadece çaresizlik konuştu, onlar dinledi.
Ceylin biraz sonra cebindeki ufak avuç kadar telsizi çıkardı. Haftalardır olduğu gibi yine dudaklarına yaklaştırdı. Kısık sesi soğuğun da etkisiyle daha da kısılmıştı. Umursamadan telsize konuşmaya başladı.
"Ses... Ses deneme... Bir, ki."
Konuşurken hayli bir zorlanıyordu da.
"Komutanım, buradayım."
Sesi gitmemesine rağmen umudu kesmeyip devam ediyordu. Başlarda avuç kadar telsizden herkesin sesini duyabiliyordu. Ama telsizin ucundakiler onu duyabiliyor muydu? Orası muamma.
Berat, başlarda acı çektirebilmek için Ceylin'e dinletiyordu. Fakat sonra Ceylin'in umutlandığını hatta ekibinin yaşadığını bilmesinin verdiği huzuru, anlayıp sevincini kursağında bırakarak sesi kesmişti. Ne Ceylin askeriyeye ulaşabiliyordu ne de askeriye Ceylin'e.
"Komutanım... Tarif edeyim. Bu-burada çok fazla ağaç... Ve kaya var. Çok çok sessiz." Gözlerini yumup açtı ve devam etti. "Korkuyorum."
Ağlaması daha da şiddetlendi.Bir süre sessiz kaldı. Dudakları soğuktan ve yemek yemenin verdiği açlıkla çatlamıştı. Bir kaç hafta önceye kadar çok sağlıklı ve dinçti. Şimdi... Şimdi ise bir çöpten farksızdı.
Barlas'ın da ceylinden bir farkı yoktu. Ceylinsizlik onu mahvetmiş kendine getirememişti. Sessiz sessiz Ceylin'i dinliyor. Her bir kelimesinde yüreğine koca bir öküz oturuyordu. Ah ne zordu ona gidip sarılamamak.
Ceylin ağlarken bir yandan da sayıklıyordu.
"Kimse yok," durdu yutkunduktan sonra devam etti.
"Kimse yok." Dudaklarını telsize daha da yaklaştırıp fısıltıdan farksız sesiyle konuştu.
"Yalvarırım Barlas gel artık."
Barlas bu sözlerin üstüne hızla ayağa kalktı. Bu sefer tam onun yanına gitmek üzere kalkmıştı. Fakat aklına olacaklar gelince olduğu yerde durdu. Gözleri dolu dolu o da yere çömeldi ve oturduğu yerden sayıklamaya başladı.
"Ben varım, Ceylin. Ben varım güzelim."
Gecenin kör sağırlığı onlara da geçmişti ki duymuyorlardı birbirlerini.
Ceylin devam etti.
"Ölmedim yaşıyorum, de." Gözlerini bir kez daha yumdu.
"Yalnızım Barlas, çok yalnızım."
Bu sözlerle ikisinin de dudaklarından birer hıçkırık çıktı.
Ne zordu sevdiğine sarılamamak. Onu ısıtamamak. Çok zordu.
Barlas gözyaşlarını silerek devam etti.
"Ölmedim sevgilim." Ölmemişti Barlas yaşıyordu.
"Yaşıyorum hâlâ güzel karım, yaşıyorum..."
İkisi de bitik bir haldeydi. Ceylin kalkmayı denedi. Ama sadece demekle kaldı çünkü ayağa kalkacak gücü kendinde bulamıyordu. Ayağa kalkmayı biraz daha denedikten sonra başardı. Ama ne yürüyebilirdi ne de durabilirdi. Biraz daha durursa yakalanabilirdi.
Barlas Ceylin'in yürüyemediğini farketti. Yavaşça ona yaklaştı. Ceylin tam yere yığılacakken onu tutmayı başardı. Ceylin baygın haliyle Barlas'ın kokusunu soludu.
Çok geçmeden, Barlas, demeyi becerdi.
Barlas gözlerini bir an bile baygın karısından ayırmadan,
"Uyu güzelim, uyu." Dedi.
"Seni alacağım, söz veriyorum. Bu sondu."
Bir kaç dakika içinde gelirlerdi. Ceylin çoktan bayılmıştı. Ceylin'i kucağına alıp ağacın dibine bıraktıktan ve doyasıya öptükten sonra Ceylin'i her gördüğünde yaptığı gibi kıpkırmızı bir Şakayık çiçeğini baş ucuna bıraktı. Bunun anlamı ikisi içinde büyüktü. Fakat Ceylin kırmızı şakayığı göremeden adamları Berat'a yetiştiriyordu.
Berat çiçeğin anlamını çok iyi biliyordu. Barlas için bu renk Ceylin'e aşk, Berat'a kan kokuyordu. Her seferinde dökülecek kandan nisbet yapar gibi Berat'a, aşkı için Ceylin'e bırakıyordu. Çiçek Ceylin'in yanındayken aşktı. Ama Berat'a ulaşınca kandı. Çok kan dökülecekti, çok.
10 dakika sonra gelen beyaz araba farlarıyla geldiklerini anlamıştı. Kendi ekibinden Berat'a köstebek olarak giden Cenker ve Mirza'ya kısa bir bakış atıp oradan koşarak ayrıldı.
Mirza ve Cenker Yüzbaşını görünce çaktırmadan işaret verip Ceylin'i alıp arabaya bindirdiler, tabi Cenker gitmeden önce çiçeği almayı unutmamıştı. Her ne kadar köstebek olsalarda Ceylin ikisinide Berat'ın adamı sanıp asla bakmıyordu. Ceylin'i kurtardıklarında herşey açığa çıkacaktı zaten.
Farkettirmeden biraz da olsa Ceylin'i koruyorladı. Fakat Ceylin'in haberi yoktu. Sabah gözlerini yine aynı odada açacağını bilmeden bayılmıştı. Zor gün olacaktı yarın, çok zor...
Ceylin'i hizmetlilere teslim ettikten sonra çiçeği her zaman olduğu gibi Berat'a verdiler.
Berat artık şaşırmıyordu. Anlıyordu ne olacağını. Anlıyordu anlamasına ama dökülecek kanın tek taraflı olmadığını da biliyordu.
Çiçeği ellerinin arasında ezdikten sonra,
"Bu sondu Barçın. Bundan sonra ne çiçeği verecek karın ne de getirebilecek sen, kalacaksın. Bu sondu." Diye fısıldadıktan sonra odasına doğru yol aldı. Yarın büyük gündü. Erkenden kalkıp kaosu başlatacak ve oturup izleyecekti. Ya da kendisi öyle sanıyordu.
Sabah 9 suları vahşetin çağrısıydı.
Yakında sizlerle...
Vote sınırı koymak istiyorum.
10 vote gelirse yeni bölüm gelecektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şakayık Buketi
Genç KurguYanağımı göğsüne sürttükten sonra alttan alttan bakmaya başladım. Saçlarımın üstünden öptü ve beni nefessiz bırakan sözleri söyledi. "Sen çiçeksin Ceylin. Benim çiçeğim, benim güzelim. Senden önce kuru bir ağaçtım, senden sonra meyve veren bir ağaç...