Binlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı.
***
Bu ülkede çok eski zamanlardan beri, korkudan doğan iblisler ve ruhlar, Yürüyen Cesetler olarak adlandırılırdı ve insanlara talihsizlik getirirdi. Talihsizliğin ortasında, Gökler tarafından, en güçlü yeteneğe (hediyeye) sahip olan İmparatordur ve onun soyundan gelenlerdir. Kehanet, 'İlahi Vahiy' geleceği tahmin etme yeteneği (hediyesi) verilerek ülkeyi yönetmekten sorumludur. İmparator, Yürüyen Cesetleri bastırmak için, çeşitli yeteneklere (hediyelere) sahip olan aileleri yönetiyordu.
Gelişen bu yetenekli aileler, nesillerdir İmparatora hizmet ediyor ve ülkeyi Yürüyen Cesetlerden korumaya devam ediyorlardı. Mezar Tepesinin girişindeki mühür kırıldı ve Yürüyen Cesetler bir bir mezarlarından çıktı. Büyük savaş başladı. Sonra günler ilerledikçe, talihsiz bir sonla karşı karşıya kalan Yürüyen Cesetler, Mezar Tepesine geri püskürtüldü ve her bir Yürüyen Cesetler teker teker tekrar mühürlendi.
Bir kaç ay sonra, kötü niyetli insanlar tarafından mühür tekrar kırıldı ve tek tek mühürlenen mezarların içinde bulunan Yürüyen Cesetlerin mezarlarının içinden 'Böcek' olarak tekrar gün yüzüne çıktılar.
Böcekler; İnsan kafatasını andıran ve göğüskafesi kemikleri dışta görünüyordu. İki kolu insanların kolları gibiydi ama daha uzundu. Üç parmağı vardı ve tırnakları çok uzundu. Üst bedeni bir insana benzese de alt gövdesi bir sürüngeni andırıyordu. Birçok küçük ayakları vardı. Bu 'Böcekler' yerde sürünebiliyorlar ve havada da uçabiliyorlardı.
İmparator ve önde gelen aileler sayesinde, bu böceklerle daha büyük olası felaketleri önlemek için tekrar savaşmak zorunda kaldılar. Bu yaratıklarla 'böceklerle' olan savaşı da İmparator kazandı. Böcekler daha güçlü tılsımlarla mühürlenerek Mezar Tepesine hapsedildiler. Ama savaş çok çetin geçmişti ve Wang ailesi ağır bir şekilde yaralanmıştı. İmparator doktorları, şifacılar ve bilimle uğraşan insanlar, müdahale etsede başarılı olamadı. Böcekler etrafındaki siyah dumanlarla saldırdıklarında karşısında ki insanları lanetliyorlardı. İnsanlar bu böceklerin siyah dumanına maruz kaldıklarında ruhları bedenlerinden çekiliyor ve boş bir kabuğa dönüşüyorlardı.
Baba Wang ve Anne Wang'ı kurtaramadılar. Bu hazin sonla dünyadan ayrıldılar.
'Böcekler' Yürüyen Cesetlerin yol açtığı talihsiz geçmişin bir mirasıydı... İmparator hayatta olduğu sürece bu dünya artık huzur içinde.
***
Günümüz;
Bu dünya pek çok farklı aile, yeteneklerle bahşedilmiş çeşitli hediyeleri var. Her ailenin kendine özgü bir kan soyu vardır. Çeşitli aileler bu yüzden sürekli birbirleriyle evlilik yapıyorlar.
Xiao Zhan'da bu hediyelerden miras alan ailenin en büyük oğlu olarak doğdu. Xiao ailesinden biri olarak. Zhan'ın annesi ve babasının evliliği politikti. Henüz Zhan iki yaşına girmemişken annesi hastalıktan vefat etti. Babası eski sevgilisiyle evlendi ve Zhan'ın bir kardeşi oldu. Kardeşi Zhan'dan bir kaç ay küçüktü. Zhan'ın aksine, gökler tarafından hediye edilen bir yeteneği vardı. Ruhları görme yeteneği. Zhan'ın bir hediyesi (yeteneği) olmadığı için gözden çıkarıldı ve on sekiz yaşına girince, Komutan Wang Yibo'ya görücü usulu olarak ailesi tarafından verildi.
Komutan Wang Yibo, en önde gelen ailelerden biri olan, Wang ailesinin ikinci oğludur. Wang Yibo, birden fazla yetenek kullanabiliyor. Komutan Yibo, 24 yaşında... ve yetenekli insanlardan oluşan bir ordu birliğine liderlik ediyor. Bu yaşına kadar yanına görücü usülüyle giden nişanlıları -kız olsun, erkek olsun- ona bir kaç gün bile tahammül edemeden kaçıyorlardı. Buz gibi görünüşü, soğuk bakışlarıyla, sert sözlerini esirgemeyen katı bir adamdı. Bakalım Zhan, Komutan Wang Yibo'nun davranışlarına katlanabilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET / YIZHAN /
FanfictionBinlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı. Günümüz, talihsizliğin ortasında, Gökler...