Xiao Malikanesi
Enjie, Jiang Min ile olan telefon görüşmesinden sonra, onların nişanını nasıl bozabilirim diye planlar kurmaya başladı. Akşam babasının çalışma odasında evrak işleriyle ugraştığını bildiğinden doğruca babasının çalışma odasına gitti. Düşündüğü gibi babası masanın üzerindeki kağıtlarla uğraşıyordu. Sevimli bulduğu gülümsemesi ile babasına selam verip masanın önünde bulunan koltuğa oturdu.
"Baba, Zhan ve Komutan Wang'ın nişanını bozmalısın." diye söze başlı.
"Hayır." dedi babası, gözlerini ilgilendiği kağıtlardan çekmeden.
"Neden?" diye sordu Enjie, sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak.
"Nedenini boş ver. Zhan'ı unut." dedi babası hâlâ kızına bakmamıştı.
Bay Huang, onların evliliğini, İmparator resmî bir mektupla bildirmemiş olasydı belki kızını dinleyebilirdi. Ama İmparatora karşı çıkmak ölüm fermanını imzalamakla eş değer olduğu için sadece sevgili kızını ve ailesini korumak istiyordu.
"Ama Komutan Wang ile evlenmeye en layık kişi benim." dedi bu sefer, pes etmeye hiç niyeti yoktu.
"Olmaz." dedi babası, kafasını kağıtlardan kaldırmadan.
"Neden..? Neden beni dinlemiyorsun?" diye sesini yükselterek konuştuğunda, babası elindeki kağıdı bırakarak kızına baktı.
"Enjie. Çok boş vaktin varsa iyi bir kız ol ve Cheng'e iyi bir eş olmak için çaba sarf et." dedikten sonra sandalyesinden kalkıp kapıya doğru gitti.
"Baba!" diye babasının arkasından bağıran kızına bakmadan odadan çıkarak yatak odasına doğru gitti.
Bu güne kadar bir dediği iki edilmeyen kız, oturduğu yerde sinir ve şok içinde kalakaldı. Kafasının içinde durmadan annesinin sözleri tekrar edip duruyordu. 'Sen ondan farklısın. Her zaman ondan üstün olmalısın.'
Dizlerinin üzerinde duran elleri yumruk şeklini alırken, birden ayağa kalktı. Derin bir nefes aldıktan sonra, yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirerek, Cheng'in odasına doğru gitti.
"Cheng." dedi Enjie, kapıyı tıklatırken, sevimli olduğunu düşündüğü yüz ifadesiyle içeri girdi.
"Ne?" dedi masa lambasının ışığının önünde kitap okuyan Cheng, onu bu saatte odasında görmeyi beklemiyordu. "Bu saatte burada ne işin var?" diye sordu, okuduğu kitabı masaya bırakıp, Enjie'ye bakmaya başladı.
Enjie, yüzündeki gülümsemeyi silmeden, Cheng'in yanına yaklaşarak sandalyenin arkasına geçti ve sol kulağının yanına eğildikten sonra konuşmaya başladı.
"Dinle, Cheng. Zhan'ı sevdiğini biliyorum." dediğinde, Cheng tam ona itiraz etmek için kafasını ona doğru çevirdiğinde, Enjie'nin dudakları kulağına değdiği için aniden kafasını önüne çevirmek zorunda kaldı. Tekrar kulaklarında hissettiği nefesle irkildi. "Benim yerime Zhan'la nişanlanmayı tercih etmez miydin? Bay Jiang yardım edeceğini söyledi. Sen de babana yardım edersin, değil mi?" diye devam etti Enjie, kulağına fısıldayarak.
Cheng, daha fazla konuşma gereği duymadı. Ne kadar Zhan'ı kardeşi gibi gördüğünü söylese de, şu anda Enjie'nin onu dinlemeyeceğini bildiği için susmak zorunda kaldı.
Enjie, Cheng'in sessizliğini iyiye yorduğu için yavaşca eğildiği yerden doğruldu. Yüzündeki sahte olan gülümsemesi gerçek gülümsemesi olan sinsi sırıtışı ile odadan çıkıp kendi odasına gitti.
Cheng ise babasının ve Enjie'nin bir şeyler planladığını anlamıştı. Bunu en kısa zamanda çözmesi gerekiyordu. Yoksa Zhan'ın başına iyi olmayan birşey gelebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET / YIZHAN /
FanficBinlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı. Günümüz, talihsizliğin ortasında, Gökler...