Sevgili arkadaşlar bölüm biraz geç geldiği için özür dilerim. Bunun nedenlerinden biri, son bölümün okunmasının biraz düşmesi. Diğer nedenlerini hikaye bittikten sonra açıklayacağım. Bir de hikayeme belirli kişilerin yorumundan başka yorum gelmemesi. Sizden isteğim her satıra yorum yapmanız değil. Bende bazen hikaye okurken hikayeye dalıyorum ve yorum yazamıyorum. Ama en son yine de fikrimi düşüncelerimi paylaşıyorum. Yorum yapmayan okuyucularım sizde düşüncelerinizi paylaşsanız çok mutlu olurum. Her türlü yoruma açığım. Bu benim için sol köşedeki yıldıza basmanızdan daha önemli.
*
*
*Wang Yibo, şöförünün kapıyı açmasıyla arka koltuğa yerleşti. Birime doğru yola çıktılar. Sık ağaçlarla kaplı olan orman yolundan ilerlerken, bugün daha önce sadece telefonla görüştüğü özel dedektifle buluşacaktı.
Yibo, gergin olmadığını söyleyemezdi. Zhan'ın geçmişi ile ilgili bazı şüpheleri vardı ve bugün onlardan bazılarını öğrenecekti.
Orman yolunu geçtikten sonra pirinç tarlalarının ortasından ilerlerken, kafasını pencereye çevirip, bir müddet geniş ovayı izledi.
Arabasının hızının azaldığını fark edince, önüne döndü. Bu sırada da Birimin girişine yaklaşmışlardı. Kapıda nöbet tutan askerleri ona selam verip bariyeri kaldırmışlardı.
Şöför, arabayı her zaman park ettiği yere girip motoru kapattı. Hemen ardından hızla arabadan inip kapıyı açtı. Yibo, tüm ihtişamıyla arabadan ineceği sıra bir şeylerin ters olduğunu fark etti. Gözleri çoktan mavi rengine dönüşmüştü.
Gözlerini kapatıp, hiçbir şey belli etmeden, şöföre gitmesini emretti. Şöför zaten onun soğuk ve sert sesine alışık olduğu için, selam vererek oradan uzaklaştı.
Derin bir nefes alan Yibo, nefesini geri verirken gözlerini yavaşca açtı. Fark ettirmeden omzunun üzerinden sağ taraftan yukarı baktı. Görünmeyen kağıt kuşların kanat çırpma seslerinden orada olduklarını hissediyordu.
Aşağıda olan sol elinin işaret ve orta parmağını birleştirerek, kontrollü bir şekilde ateş gücünü aktifleştirdi. Olduğu yerde sabit bir şekilde duruyordu. Saniyeler içinde, sol elini, yukarı yüzüne doğru yaklaştırırken sağ eliyle sol elini birleştirdi. Bir adımla hızla arkasına dönerek, nefesiyle ateşi yukarı doğru üfleyip ellerini serbest bıraktı.
Görünmezlik büyüsüyle gizlenen dört, beş tane olan kağıt kuşlar yanarak, birimin koruma kalkanından içeri, ayaklarının yanına düştü. Bir iki adım da yanan kağıtların yanına gidip mavi aleviyle yanan kağıt kuşlardan birini botunun altına alarak ezdi.
"Ne ucuz bir numara. Bunu her kim yapıyorsa, aptal olmalı... Tam bir aptallık! Bunlar basit haber kuşları... Ama kim böyle birşey yapar?" diye mırıldandı dişlerinin arasından.
Gergin olan hali yavaş yavaş sinire dönüşmeye başlamıştı. Yibo, yanıp küle dönüşen kağıt parcalarının rüzgarda savrulup gitmesini izledi bir müddet.
Sonra kendinden emin bir şekilde dik durarak sert adımlarıyla, bastığı yerleri titretircesine, birimine girdi. Onun buz gibi olan aurasından korkan askerler hızla selam verip yanından uzaklaşıyorlardı. Zira adamın buz gibi soğuk olan bakışları onları dondurmak yerine cayır cayır yakacak cinstendi.
Komutan Yibo, düşüncelerinde az önceki gizlenen kağıt kuşlarla, evinin bahçesinde ondan gizlenmeyen hâtta gözlerinin içine bakan haber kuşunun farklı kişilere ait olduğunu anlamıştı.
İkinci katta bulunan odasına gitmek için, merdivenlere doğru ilerlerken düşüncelerine o kadar dalmıştı ki; "APTALLAR!" diye bağırdı.
Etrafında olan askerler bir kaç saniye korkudan donup kalsalarda sonra hızla yanından uzaklaştılar. Komutan Yibo, ne yaptığının farkına varınca kafasını iki yana sallayarak merdivenlerden çıkarak odasına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET / YIZHAN /
FanficBinlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı. Günümüz, talihsizliğin ortasında, Gökler...