Zhan kahvaltıdan sonra odasına gidip randevu için hazırlanmaya başladı. Üzerindeki kıyafetlerini çıkardıktan sonra, Gusu'ya gelirken giydiği kıyafetini üzerine geçirdi. Pencerenin önünde bulunan orta büyüklükteki komodininin yanına giderek oturdu. İlkbaharın sıcak güneşi yüzüne vurduğunda, gözleri bir müddet kamaştığı için kapatmak zorunda kaldı.
Gözleri kapalıyken içinde küçük bir umut ışığı belirdi. Umut... umut etmeli miydi?
Gözlerini kırpıştırıp güneşe alışınca, annesinin kırık tarağını komodininin üzerinden alarak saçlarını düzgünce taramaya çalışıyordu. Kapısı tıklatıldığında, Ying teyzenin sesini duydu.
"Bay Zhan, gelebilir miyim?" diye sordu.
"Evet, tabii." dedi Zhan, elindeki annesinin tarağını komodinin üzerine bırakırken.
"Hazırlıklar nasıl gidiyor Bay Zhan?"
"Hazır sayılırım." dedikten sonra ayağa kalkacakken, Ying teyze onun kalkmasını engelledi.
"Lütfen bu aynayı kullanmaktan çekinmeyin." dedi Ying teyze, komodinin üstünde duran ve Zhan'ın geldiği günden beri hiç örtüsünü açıp bakmadığı aynanın örtüsünü kaldırdı.
Zhan, karşısında kendi yansımasına, çökmüş göz altlarına ve süslü kıyafetine bakarak, 'Bu kadar mı yakışmaz?' diye geçirdi içinden.
"Bay Zhan?" dedi Ying teyze, onun üzgün yüzüne aynadan görünce gülümseyerek devam etti. "Biraz makyaj yapmak ister misiniz?" diye sordu.
"Ben... Ama benim hiç makyaj malzemem yok. Olsa bile ben makyaj yapmayı bilmiyorum." dedi.
"Merak etmeyin. Bakın." dedi ve komodinin bir çekmecesini açıp, içinden küçük bir kutu çıkarıp komodinin üzerine malzemeleri çıkarırken devam etti. "O zaman bana bırakın. İhtiyacınız olan herşey burada var." dedi gülümseyerek. (Çeşitli büyüklükte fırçalar, renkli pudralar, boyalar, cımbız, makas...) "Bunlar yeni değil ama eminim size çok yakışır." dedi Ying teyze, kullanacağı malzemeleri eline alırken.
"Teşekkür ederim." dedi Zhan, tebessüm ederek.
"Önce pudrayı sürmeye başlıyorum, lütfen gözlerinizi kapatır mısınız?" dedi elindeki metal kutunun kapağını açtıktan sonra kalın yumuşak fırçayla yüzüne sürmeye başladı.
Renksiz olan yanaklarına ve dudaklarına da daha ince fırçayla renklilik katması için pembe rengini küçük kasenin içinde sulandırarak yüzüne ve dudaklarına sürdü. Belli olmayacak şekilde ince siyah kalemle gözlerini de belirgin hâle getirdi. Göz kapaklarınıda kıyafetine uygun renk olsun diye hafif kırmızı tonda sürdü.
Zhan, hâlâ gözlerini açmadan öylece bekliyordu. Ying teyze, uzun saçlarını da nazikce taradıktan sonra yanlarına bir kaç örgü yaptı.
"İşte. Bitti." dedi Ying teyze, yaptığı işten memnun bir şekilde.
Zhan, yavaşca gözlerini aralayarak açtı. Aynadaki yansımasıyla karşılaşınca gözlerine inanamadı. Ying teyze, gülümseyerek onun arkasına geçip omuzlarından tuttu ve aynadaki yansımalarına bakarak konuştu.
"Bay Zhan, Genç Efendim ne kadar güzel olduğunuzu görünce acaba nasıl tepki verecek?"
Zhan, tam itiraz edeceği sırada, Yibo'nun sabırsız sesi duyuldu.
"Hazır mısın?"
"Hemen geliyorum." dedi Zhan, telaşlanarak ayağa kalktı.
Sonra teşekkür ederek, eğilip Ying teyzeye selam vererek hızlı adımlarda odasından dışarı çıktı. Geniş holün önüne geldiğinde, kendisine sırtı dönük olarak bekleyen Yibo'ya;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET / YIZHAN /
Fiksi PenggemarBinlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı. Günümüz, talihsizliğin ortasında, Gökler...