Gecenin bir karanlığında ormanın derinliklerinden garip sesler yükseliyordu. Mezar Tepesinde ise hummalı bir çalışma vardı. Mezarların etrafına yerleştirilmiş yüzlerce tılsım vardı. Yüzünde maske olan adam, giydiği kıyafeti ve altın işlemeli kapşonlu cübbesi ile saraydan biri olduğu belli oluyordu. Sinirli bir şekilde yandaşlarına emirler yağdırıyordu.
"Biraz daha acele edin." dedi adam mezarların etrafında dolanarak.
Ağzıyla da melodiye benzeyen garip bir dilde mırıldanıyordu. Bir müddet sonra mezarların içinden, oval taşa benzeyen yumurtalar, toprağın üzerine çıkmaya başladı. Fazla zamanları olmadığı için ortaya çıkan beş böcek yumurtasını aldıktan sonra hepsi birden gecenin karanlığında aniden kayboldular.
Sabah maoshí* saatinde Yibo'ya acil bir telefon geldi ve hemen Özel Anti-Böcek Birimine çağrıldı.
Maoshí, iki saatlik bölümler sistemine göre sabah 5 ve 7 arası demektir.
Yibo hızla hazırlanıp aceleyle evden ayrılıp birime doğru yola çıktı. Dün akşam yazdığı mektubu çalışma masasının üzerinde unuttuğunu o an fark etmedi bile.
Gece nöbetinde devriye gezen acemi askerlerden biri Birimin arka tarafında, aurasından kötü birşey olduğu belli olan birşey buldu. Onu avucunun içine alarak Birimin içinde bulunan askerlerin toplanma yeri olan odaya getirdi. Cam bir kavanozun içine koyarak, beş, altı asker masanın etrafına toplanarak bulunan gizemli şeyi inceliyorlardı.
"Sabaha karşı devriye gezerken buldum. Bu şey tüylerimi diken diken ediyor." dedi acemi asker, eğilip cam kavanozun içindeki gizemli şeye bakarken.
"Anlıyorum." dedi yanındaki arkadaşıda hafif bedenini titreterek.
"Bu şeyin ne olduğunu buradakilerden birinin bileceğini düşündüğüm için buraya getirdim." dedi acemi asker.
Beş, altı acemi asker masanın etrafına doluştu ve iyice yaklaşarak, kavanozun içindeki gizemli şeyi incelemeye başladılar.
"Böyle bir şeyi daha önce hiç görmedim." dedi askerlerden biri, gözlüğüne dokunarak daha yakından bakmak için eğilirken.
Cam kavanozun içindeki parlak siyah taşa benzeyen şey birden çıldırmış gibi hareket etmeye başladı. Cam kavanoz sağa sola sallanırken kapağı gevşemişti. Kavanozun içinde siyah dumanlar oluşmaya başladığında, kavanozun kapağı fırlayarak açıldı. Siyah dumanlar büyüyerek dağılmaya başladığında, acemi askerler korku ve şaşkınlıkla ne yapacaklarını bilemeyen askerler, telaşla bağırmaya başladılar. Acemi askerlerden biri inisiyatif alıp dağılan siyah dumanların üzerine ateş gücünü aktifleştirerek fırlattı. Gizemli şeyle beraber masa da yanmaya başladığında siyah dumanlar daha da büyüyerek genişlemeye başladı.
Komutan Yibo, daha Birimin kapısından içeri girmeden bir şeylerin ters gittiğini anladı. Gözleri mavi rengine döndüğünde hızla yukarı kata koşarak çıktı. Komutan Yibo, askerlerin toplanma yerine ulaştığında, Yubin de hemen onun ardından gelmişti.
Kapıya ulaştıklarında, yanmaya devam eden masanın etkisiyle cam kavanoz büyük bir gürültüyle patladı. Siyah duman, havada hortum oluşturarak dönerken büyümeye devam ediyordu.
Patlamanın etkisiyle masanın etrafındaki askerler geriye doğru savruldu. Yere savrulan askerlerden biri savrulduğu yerden belini doğrultup eliyle havada dönen siyah dumanın üzerine ateş gücüyle saldırmaya devam etti ama bu bir işe yaramıyordu.
"Salaklar! Ateş güçlerinizi odanın içinde kullanmayın!" diye bağırdı Yubin, gözlüklü askeri geriye doğru çekerken.
Komutan Yibo, tüm soğuk kanlılığıyla sol elinin işaret ve orta parmağını birleştirerek ateşle kaplı olan siyah dumanların olduğu tarafa kolunu uzatarak, ateşle beraber hortum gibi dönen siyah dumanları bariyer kurup onu içine hapsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET / YIZHAN /
FanficBinlerce yıl önce Yiling patriği olarak bilinen isimsiz bir kahraman Yürüyen Cesetleri, Mezar Tepesine mühürleyerek hapsetmişti. Ama mühür zamanla zayıfladı ve kötü niyetli insanlar tarafından mühür kırıldı. Günümüz, talihsizliğin ortasında, Gökler...