03

16K 1.6K 692
                                    

Merhabaaa nasılsınız vanilyalarım?

Bugün yeni bölüm atacağımı söylemiştim.

Geçen bölüm yaptığınız yorumlar beni çok mutlu etti. Hepinize cevap vermeye çalıştım. Yorumlarınız için teşekkürlerr

Neyse o zamaaaaan

Size iyi okumalarrr

¤¤¤¤

Jungkook’un gözleri kapanmak üzereydi, ama arkasında inip kalkan göğsü, beline sarılan kollar ve kalçasına yaslanan birinin varlığıyla bir anda açılıverdi.

Bulundukları durumdan dolayı yanakları istemsizce kızarmış, kalbi hızla atmaya başlamıştı.

Diğer yandan Taehyung, omuzları göğsüne denk gelen bu çocuğun neredeyse tamamen arkasına gizlenmiş olduğunu fark etmişti.

Kapının kenarında dururken, odada koşturan iki kişiyi görmüştü. Onlar onu fark etmemişti ama Taehyung, gülüşleri ve enerjileriyle özellikle de o gencin gülümsemesine takılı kalmıştı.

Az önce tanıştığı bu çocuk, halıya takıldığında refleksle uzanıp onu yakalamıştı. Ve şimdi bu haldeydiler.

Bir süre sonra Jimin’in boğazını temizleyen sesiyle Jungkook irkilmiş, adamın kolunu belinden çekmiş ve gözlerini utangaç bir şekilde etrafta gezdirmişti.

“Hyung, sen niye geldin?” diye sordu.

Jimin bu garip atmosferi dağıtmak için konuşmuştu.
Taehyung ise umursamaz bir tavırla omuz silkerek, “Burası kısa süreliğine de olsa benim odam. İstediğim zaman gelirim,” demişti.

Jimin gözlerini devirerek, “Kurabiyeler güzeldi bu arada,” diyerek Jungkook’a dönmüştü. Bu, çocuğun tamamen unuttuğu kurabiyeleri hatırlamasını sağlamıştı.

Jungkook tam "Afiyet olsun" diyecekken, Jimin kaşlarını çatarak sordu:
“Hepsini bitirdin mi yoksa?”

Taehyung hemen ellerini kaldırdı. “Hepsini ben yemedim, annem de yedi!”

Beyaz tenli çocuk araya girerek, “Sorun değil Jimin, sana yine getiririm,” dedi ve gerginliği yatıştırdı.

Taehyung, odadaki tekli koltuğa geçerken sırıttı ve Jungkook’a göz kırptı. Jungkook’un irileşen gözlerini görünce, alaycı bir kahkaha attı.

Jungkook, bu adamın her hareketine neden bu kadar heyecanlandığını anlayamıyordu. Utançtan eve gidip yastıklarını yumruklamak istemesi de cabasıydı.

“Jimin, geç oldu. Ben artık gideyim,” dedi, yanakları kırmızıya dönmüştü. Bugün çok şey yaşamıştı ve kalbinin deli gibi atmasına anlam veremiyordu. Gözleri yine istemsizce delta'ya kaymıştı.

Çok yakışıklıydı.

Ama gereğinden fazla gergindi de. Belki de bayılmanın etkisiyle hâlâ bitkindi.

Jimin onun hâlini fark etmişti.
“Tamam, sana kapıya kadar eşlik edeyim,” dedi.

“Yok, gerek yok. Ben giderim,” diye itiraz etti Jungkook ve sözlerini desteklemek için ellerini havaya kaldırıp iki yana salladı.

Sarı saçlı çocuk, “Peki sen bilirsin,” diyerek ona sarıldı. Ardından kulağına eğilip fısıldadı:
“Bugünü hiçbir zaman unutmayacağım. Unutmana da izin vermeyeceğim.”

Jungkook’un yüzü bir ton daha kızardı. Ne demek istediğini çok iyi anlamıştı.
Ve odaya yayılan bu sözleri duyan sadece o değildi. Delta da duymuştu. Telefona bakıyor gibi görünse de, yüzünde oluşan hafif gülümseme her şeyi belli ediyordu.

Full Moon Night Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin