O sabahın ilerleyen saatleri artık öğlen vaktine değdiğinde başını önündeki kitaplardan kaldırmak bile aklına gelmeyen Gül, ağrıyan boynunun acısıyla inlerken artık ders çalışmayı bırakmanın vakti geldiğini anlamıştı. Osman Bey ise hâlâ uyuyor olmalıydı. Adını bile düşündüğünde hızlanan ufacık kalbiyle gözlerini deviren Gül, elini de başına geçirmeden edememişti. Kalbine söz geçirmesi, gereksiz duygularla cebelleşmemesi lazımdı. Ama ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymuyordu. Ağrıyan boynunu rahatlatmak için başını sağ sola çevirirken kapısının tıklanma sesiyle irkilse de dikkatini kapının ardındaki sese vermişti.
"Gül Hanım, müsade var mıdır?" Diye soran Osman Bey'in bu saatte uyanık olmasından dolayı şaşkın halde odasına girebileceğini seslendiğinde her zamanki siyah renkli takım elbisesiyle kapının eşiğinde gözükmüştü Osman Bey. Yanaklarının kızardığından habersiz gülerek adama bakan Gül, onun her ders çalıştığını gördüğündeki tepkiyi vererek suratını ekşittiğini bir kez daha gördüğünde suratındaki gülümseme kaybolmuş gibiydi.
"Yemeği dışarıda yiyelim mi? Sana da değişiklik olur. Eve kapandın kaldın." Dediğini duyduğunda bu sefer Gül'ün suratı ekşimişti. Açıkçası bugün dışarıya çıkmak hiç istemiyordu. Hatta evde pinekleseler çok daha iyi olurdu.
"Teşekkür ederim ama ben evde kalsam daha iyi olur. Ama isterseniz siz dışarıda yiyin, size engel olmayayım." Diyen kızın yanıtını beğenmeyen Osman, kaşları çatılı halde yanına kadar ilerleyip bir sorun olup olmadığını sorduğunda kız gayet doğal bir sesle yanıt vermişti.
"Halim yok gibi, gerçekten onun haricinde bir sorun yok." Dediğinde Osman hâlâ diretiyordu.
"Yoksa biri bir şey mi söyledi ya da yaptı? Gerçekten sorun yok değil mi?" Diye sorarken bile sanki kızın içini görmek ister gibi dikkatlice baktığından dolayı utanmadan edemeyen Gül başını eğse bile yanıt vermekten geri kalmamıştı.
"Bir şeyim yok, sadece havam da değilim ama gerçekten size engel olmak istemem, siz çıkın." Diyen kızla gülmesine mani olamayan adam, kızın boynunun ağrıdığını anlasada şifa olamamaktan biçare yanıt vermişti.
"Biz de sonra çıkarız, şart değil. Canın bir şey istiyorsa söyle hanımlar yapsın." Diyen adama bakan Gül'ün aklında adeta bir ampul yanmıştı.
"Madem dışarıda yemeyeceğiz, yemekleri ben yapabilir miyim?" Diye soran kıza kaşlarını kaldırarak bakan adam, sakallarını ovuşturarak düzeltirken sadece oyalandığının farkında olsa bile yine de yanıt vermişti.
"Hayır, sabahları zaten yoruyorsun kendini. Akşamları bari mutfağa girme." Diyen adamın sözlerini ikiletmemek adına karşı çıkmasa da yüzü düşmeden edememişti. Bunu gören Osman ise pes etmiş bir sesle,
"Asma gül yüzünü, madem istiyorsun mutfak senindir." Diyen adama öyle bir gülmüştü ki, nefesi kesilen Osman kendisine yönelen sorunun çok sonradan farkına varmıştı.
"Sizde akşam yemeğinde evde olacaksınız değil mi?"
Bu da soru muydu? İki eli kanda olsa o masaya otururdu. Yine de yarenlik yapmadan duramamıştı.
"Ne yemek yapacağına göre değişir." Dediğinde kız bu sözleri ciddiye almıştı, hatta öyle bir ciddiyete almıştı ki ayağa kalkıp önünde dikildikten sonra direkt sormuştu.
"En sevdiğiniz yemek nedir? Onu yapacağım." Dediğinde Osman'ın içi bir tuhaf olmuştu. Şuncacık kızın onun için verdiği uğraşlar takdire şayandı.
"En sevdiğim yemek sen ne yaparsan odur. Kendini yormadan en kolayından bir yemek yaparsın, onu yeriz." Diyen adamın sözleri kalbinde öyle bir yere dokunmuştu ki eğer karşısındaki biraz olsun ulaşılabilir biri olsaydı hiç düşünmez ömrünü yoluna sererdi. Ama o yine susmuş, boynu bükülü başını sallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezar Gülü
Любовные романыSonların yazıldığı mezarlıklar bu sefer başlangıçlara ev sahipliği yapmıştı. Şahinoğlu, ölen karısının mezarında son dualarını ederken arkasında kalan kızı görmese bile sesini ilk duyduğunda kararını vermişti. Alemde kimsesizlerin babası olarak bili...