"Derviş ağam bu odada tek acılı biziz, Gül Hanım'ın gönlü bizim Akın'a çoktan kaydı. Biz kendi derdimize yanalım." Diyen adamın sözleriyle nerede olduğunu bile unutan Gül, ortadaki büyük yanlış anlaşılmayı aydınlatmak için söze girecekken aklına onun daha önce evli olduğu gelince sözlerini yutmuştu. Adam belki de acılı derken ölen karısından dolayı böyle söylüyordu. Gözleri dolu doluyken içine çektiği derin nefesler eşliğinde Derviş Ağa'ya bakmıştı.
"Ben gitsem iyi olacak." Dediğinde Osman kıza öyle bir bakmıştı ki korkan Gül, farkında olmadan hasta adamdan medet umarmış gibi yatağa yaklaştığında araya yaşlı adam girmişti.
"Kızı korkutuyorsun Osman, sevda bu kime kayacağını kim ne bilsin! De git şuradan, yataktayım demem temiz bir dayağımı yersin!" Dediğinde Gül adama acı içinde bakarken, "Hayır!" Diye bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Öyle bir şey yoktu ve olamazdı. Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını anlayarak kimseye bir şey diyemeden koşar adımlarla odayı terk ettiğinde arkasından bakan iki adamın neler konuştuğunu belki de hiçbir zaman bilemeyecekti.
"Aptalsın be oğlum." Diyen babasına bakan Osman başını sallayarak kabul etmişti.
"Aptalım tabi baba, yoksa bakmaya kıyamadığım kızı kendi ellerimle başkasına nasıl vereyim?" Diye sorduğunda Derviş umutsuzca başını sallamıştı.
"Herkese yara bandısın oğlum, kendine gelince yaradan hallice. Ne diyeyim oğlum sana? Aha kırk yaşına ne kalmış şurada, aklını başına alsana!" Diye sorduğunda Osman kızın daha yeni kalktığı koltuğa geçip oturduğunda ellerini de yüzünü gömmüştü.
"Alamam baba, anla beni nasıl alayım? Gül'ü gördün, minnacık yavrucak! Nasıl kıyayım?" Diye sorduğunda Derviş acımasız olacağını bilse de vazgeçmemişti. Oğlunun gözünü açması şarttı.
"Akın ne yapacak kızı? Oyun mu oynayacaklar? Tövbe tövbe, oğlum aç gözünü! Kadın milleti güven duyduğu yerde gül gibi açar. Korkma sen, gerisi gelir." Dediğinde Osman başını sallayarak reddetmişti.
"Geç kaldım baba, şimdi ne Akın'ın ne de Gül'ün günahına girebilirim. Yaradandan hayırlısını dilemiştim, meğer hayırlısı buymuş der geceleri her gün ölür, sabahları yaşar giderim." Dediğinde yaşlı adam ağrıyan kalbine nazaran gülmüştü.
"Yaşıyorsun evlat ama gerçekten yaşayabiliyor musun orası muallak." Dediğinde Osman çaresizce babasına bakmıştı.
"Ne yapmamı istiyorsun baba?" Diye sorduğunda Derviş Ağa yanıt dahi verme gereği duymamıştı.
"Onu da sen bileceksin evlat, hadi git de kızın gönlünü al." Dediğinde Osman ayaklanarak odayı terk etmişti. Bir sonraki durağı da odası olmuştu. Gece gözüne bir dirhem bile uyku girmemişti. Deniz havası solumaktan ciğerleri artık acıdığından çıkıp eve gelmişti ama evde de duramayacağını anlamıştı. Bu nedenle kısa bir duş alıp üzerini giydikten sonra aşağıya inip evi tekrar terk edecekken kulağına çalınan hıçkırık sesiyle bacakları hareket etmeyi kesmişti. Kaşlarını çatarak sesin geldiği yere gittiğinde Gül'ün koltukta tartop olmuş halde ağladığını görünce içine oturan öküzle dizleri kızın yanında çökmek zorunda kalmıştı. Ne diyeceğini bilemeyerek kızın yanındayken, Gül de adamın yanında olduğunu anlayarak ağlamaktan kızarmış gözleriyle ona baktığında Osman acı içinde inledikten sonra eğilerek yaş akan gözlerin üzerine öpücük kondurup kıza bakmıştı.
"Ağlama tamam, kimi seveceğini nereden bilecektin ki? Hadi kendine gel!" Dediğinde Gül tam gerçeği anladığını sanarken duyduğu sözlerle tekrar ağlamaya başlamıştı. Osman ise ağlamaya devam eden kızı susturmak için saçmasapan konuşmaya devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezar Gülü
RomansaSonların yazıldığı mezarlıklar bu sefer başlangıçlara ev sahipliği yapmıştı. Şahinoğlu, ölen karısının mezarında son dualarını ederken arkasında kalan kızı görmese bile sesini ilk duyduğunda kararını vermişti. Alemde kimsesizlerin babası olarak bili...