Multimedya; Çay toplayan babam ve sırtlarında yük taşıyan nineler .. İkisi de benim kadrajımdan yani tamamen gerçek. Bölümü okurken gözünüzde daha rahat canlanmasına yardımcı olur.
Bir günlük çay nasıl toplanır öğrenmeye, farklı bir macera ve atmosfere var mısınız? *_*Ayrıca bazı konuşmalar da şive bulunmakta anlamanız için hafife indirdim. İnsaAllah beğenirsiniz keyifli okumalar :)
Hırçın dalgalarını seyrettim sahilden
Maviyle dansetti takalar, vira vira...
Gezdim sahil boyunca soludum havasını
Bir başka güzelsin Karadeniz!...Gözlerimin 'artık yeter' dercesine sızlamasıyla birkaç saattir daldığım kitaptan kafamı kaldırdım. Ne zaman saat bu kadar geçmişti?. Nasıl böyle hızlı akıp gidebiliyordu?. Neden ben kendime bu kadar soru soruyordum?
Gözlerim haklıydı. Artık onlara bu kadar eziyet etmek kendime zulümdü. Allah'ın verdiği bu bedenden de hesap sorulacaktık sonuçta.
Düşünmeyi bırakıp kitabı kapattım. Yatağımın içine iyice sokuldum. Tamam. Yarı ölüm olan uykuya kendimi teslim etme vakti...
~~~~~~~~~~~~~~
-Kizum kalk hade namaz geçecek ! Ben sana demedum mi akşam erken yat diye ?
Annemin kulağımı tırmalayan sesi, sabahın bu sessizliğinde bütün odayı dolduruyordu. İyiydi, hoştu ama böyle aniden parlardı. Biz de onu bu haliyle kabullenmiştik.
Her zamanki anne atasözüyle (!) devam etti;
- Akşam yatmazsunuz, sabah kalkmazsunuz !
Daha fazla azar yememek için üzerimdeki yorganı kaldırdım. Evet daha yazın başındaydık, belki de diğer yerlerde sıcaktan kavruluyorlardı ama burada Karadeniz havası vardı. Rize'de yazın bile yorganı kaldırmadığımız olurdu. Denizi gibi havası da asiydi, gündüz dört mevsimi yaşamak mümkündü. Nemi de çok yüksekti.
Gökyüzünde bulutlar bütün ahenkiyle öfkeli Karadeniz misali bir anda belirir, bardaktan su boşalırcasına yağmur yağabilirdi. Bana da dış kapıyı açıp merdivenin başında bu eşsiz, alabildiğine yeşil manzarayı Allah(c.c)'ın bereketi ve hikmetinin göstergesi olan, herbirini meleklerin taşıdığı sağanak yağmuru izleyip tefekkür etmek düşerdi.
Ardından toprak ve dalındaki yeşil çayın kokusu burnumu okşar yine Allah (c.c)'a şükretme sebebi sunardı. Sonra biranda yağmur yok olur güneş tüm sıcaklığıyla bize bulutların arasından gülümserdi...
Düşüncelerimden sıyrılıp yatağımdan kalktım. Bizim köyün adeti; edebinden lavaboları evin en uzak köşesine yaparlar, oraya gidene kadar uyku dostu olan ben mecburen soyutlanırdım bu halden.
Şu an içinde bulunduğumuz bu ev aslında dedeme ait, bu yüzden evin planı onun istediği gibi yapılmıştı. Çok kullanışlı degildi ama köydeki diğer evlere kıyasla daha moderndi. Dış yüzeyi beyaz olması da ona ayrı bir güzellik katıyordu. Etrafı tamamen yeşillikle çevrili bu iki katlı ev ne anılar geçirmişti, dili olsa neler anlatırdı neler...
Abdestimi çabuk almalıydım. Evimizde tek hela olduğu için sıraya girerdik. Kardeşlerim ve annem Rizeli olmanın hakkını verircesine pratiklerdi, çabucak abdestlerini alıp namaza dururlardı.
Babam ve ben onların aksine daha ağırdık. Bu yüzden bizi sona bırakırlardı. Babaannem de çabuktu ama dedem benden önce başladıysa eyvah. Bekle dur...
Bu yüzden elimden geldiğince çabuk olup abdeste niyet ettim. Soğuk olan suyu yüzüme çarpınca artık tamamen açılmıştım. Rize'nin suyu diğer sulara benzemez. Tertemiz ve berrak..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARADENİZ RÜZGARI
Teen FictionO da ne kafayı mı yemiştim yoksa? Çölde değilim ki serap olsun.Ruhumu okşarcasına bir ses geliyordu aşağıdan. Önce (her zamanki gibi)donup kaldım. Sonra kendime gelip sese kulak kesildim.Bu İnşirah Suresi idi. Türkçe manası geldi hemen aklıma; 1)B...