KAFESTEN UÇAN KUŞ

2.7K 242 145
                                    

Hızlı davranıp dışarıya çıkmakta olan Serkan ve Aylin'e yetişmeye çalıştım. Ne yazık ki ben yetişemeden çıkmış ve demir kapıyı üzerime kapatmışlardı.

Kapıyı açmak için zorlamaya çalışırken anahtarın kilit içinde dönme sesiyle bir umudun kalmadığı gerçeği de beynime iletiliyordu. Çaresizce sırtımı kapıya yaslanarak yavaşça çömelmeye başladım. Akmak için hazır olan yaşlar da hava sahası olan gözlerime doluşmaya başlamıştı çoktan.

Başımı yukarı kaldırıp yaşları geldikleri yere geri göndermeye çalışırken kapının diğer tarafında bulunan Serkan'ın sesine kulak kesildim. Daha rahat duyabilmek için yan dönerek kulağımı demir kapıya iyice yasladım.

-"Sen ne yaptığını sanıyorsun, her şeyi berbat edeceksin! Planımıza sadık kalman gerek. Kız bunu haketmiyor. Bu işe sırf senin için girdim, benim sabrımı zorlama istersen!"

-"Aman Serkan ya bu kadar yufka yürekli olma. Sen benim tarafımda mısın, yoksa onun tarafında mı? "

-"Saçmalama tabi ki senin tarafındayım. Bu eziyetlere, bunca entrikalara senin için katlanıyorum. Can dostuma kırk tane yalan söyledim senin yüzünden."

Kapıdan uzaklaştıkça seslerini duymam da gittikçe zorlaşıyordu. Ayaklarım uyuştuğu için dinlemeye ayakta devam ettim.

-"Sen hep benim en sadık arkadaşım oldun Serkan, iyi ki varsın. Burak ne alemde istediğimiz kıvama geldi mi?"

-"Şüphe kıvılcımı onu yakıyor bitiriyor. Yarın sen giriyorsun devreye, şimdi benim Burak'ın yanına gitmem gerek. "

Neler diyordu bunlar? Burak sana neler söylüyorlar, ne komplo kurdular ikimiz için? Ben burada çaresizlik içindeyken seni neye inandırdılar? Hiçbir şey anlamıyorum. Allah'ım yardım et, bizim arkamızdan çevirdikleri oyunları ellerine yüzlerine bulaştır. Hakikati tez zamanda ortaya çıkar...

Artık dizlerim bedenimi ve manevi ağırlığımı taşıyamıyordu. Yediğim maddi ve manevi darbeyi kaldırabilecek takati kendimde bulamıyordum. Kalbim merdivenden düşerken çizilen bacağım gibi sızlıyordu.

......

Saatler geçmesine rağmen yerimden kıpırdamadan oturuyordum. Güneş ışığı yerini ay ışığına bırakıyordu usulca.

Midemden gelen garip seslere bakılırsa açlık artık hat safhaya çıkmıştı. Geldiğimden beri bir şey yetmemiş olduğumu yeni idrak ediyordum. İstemsizce elimi karnıma götürüp bastırdım, şimdi bunla uğraşamazdım bu kadar derdin arasında.

Peygamber Efendimiz(s.a.v) ve güzel ashabı savaşlarda ne açlıklar çekmişlerdi.

Ebû Talha -radıyallâhu anh- diyor ki;

"Resûl-i Müctebâ Efendimiz'e açlıktan şikâyet ettik ve karınlarımızı açıp gösterdik. Herkes karnına bir taş bağlamıştı. Resûlullâh da karnını açtı. Baktık ki onda iki taş vardı."

Bunlar aklıma geldikçe ne kadar az zorlukta, ne kadar çok mızmızlandığımızı düşündüm. Tamam şu anki durumum hiç de kolay değildi, ama katlanamayacak kadar zor da değildi.

Birkaç konuya açıklık getirmemiştir gerekiyordu zihnimde. Beni buraya getiren Aylin ve Serkan'dı, telefonum da onlardaydı. Peki beni nasıl böyle kandırdılar?

Beynimi zorlayıp duruyordum. Düşün Hilal düşün..

Tabi ya.. Bana mesajları atan Burak değil Serkan olmalıydı. Asıl soru şu ki; bunu nasıl başarmıştı? Direkt olarak Burak'tan telefonu istese şüpheleri üzerine çekerdi, bu yüzden farklı bir plan uygulamış olmalıydı.

KARADENİZ RÜZGARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin