MANTIĞIM

3.5K 287 186
                                    

Bölüm ithafı desteklerinden dolayı ozlemtngl kardeşime.

Multimedya; Burak'ın evi..

Bu bölüm Hilal ve Burak'ın gerçek düşüncelerini öğrenmek açısından önemli. Geçiş bölümü olduğu için sıkılabilirsiniz. Olaylar artık bundan sonra başlıyor. Çenem düştü iyice...

Keyifli okumalar:)

Gecenin karanlığında odadaki tek ışık, telefonun ekranından yüzüme yansıyan ışıktı. Okuduğum mesajla birlikte birkaç dakika kapsama alanı dışına çıkmıştım. Kolay değildi bir gün içerisinde iki şok edici durumla karşılaşmak. Kendimi 500 Watt elektrik yemiş gibi hissediyordum. Burak'da aşık olmayabilirdim ama onunla bir gelecek düşünürken bu, bu cok onur kırıcıydı. Neden bana bu kızdan hiç bahsetmemişti? Benimki de soru işte, bahsetse nasıl büyük tepki vereceğimi biliyordu. Benim değer yargılarıma aykırı olan geçmişini bana anlatsaydı onu kabul etmeyeceğimi elbette iyi bilirdi.

Peki benim sonsuza kadar öğrenmeyeceğimi mi sanıyordu? Bu saçmalıktı. Belki de zaman ilerledikçe onu seveceğimi, bunu duysam da ondan vazgeçmeyeceğimi, bu yüzden ne kadar geç öğrenirsem o kadar kâr olacağını düşünüyordu.

Cesaretimi toplayıp diğer mesajlara da baktım ve hepsinin hakaret içerikli olduğunu gördüğümde gözlerimi koca koca açtım. Bu kız hiç ahlak dersi almamış mıydı? Burak onda ne bulmuştu? Nasıl olur da benim Burak'ı ayarttığımı düşünebilirdi ? Gerçi kız beni tanımıyor bile, kendi gibi sanmış olabilir. Tanısa bu cümleleri yakıştıramazdı bana. İşin aslını öğrenmeden saldırıya geçmişti dişi bir arslan gibi. Ama ben farkımı gösterecektim. Onun gibi olmadığımı gösterecektim ona.

Burak ile konuşmadan fevri hareketlerde bulunmayacaktır. Eminim ki mantıklı bir açıklaması vardı. Fakat sabahı beklemeliydim. Çünkü bu sinirle yazarsam çok ağır şeyler yazabilirdim Burak Efendi'de. Dahası beni mesajla inandıramazdı. Gözlerinin içine bakmalıydım samimiyetini görmek için. Nitekim gözler kalplerin aynasıdır. Şu ana kadar günah dolayısıyla dikkatle bakmadığım, her defasında gözlerimi kaçırdığım maviliklerde yarın nasıl bakacaktım o da ayrı bir konu tabi.

Gözlerim artık isyan bayrağını çekmiş, yatsıyı kılmış olmanın verdiği huzurla kendini uykunun serin kollarına bırakma kararını bana sormadan almıştı. Her ne kadar bana sormadığı için kızsam da hak verdim ve bana hükmetmelerine izin verdim. Beynim ise gözlerime 'bu diyarda benim borum öter, ben izin vermeden uyuyamazsın' sinyalleri yolluyordu. Gün içinde olanları yoğurmakla meşguldü kendisi çünkü. Ayrıca üzerine yarın neler olacakları da ekleyip dosya yığını oluşturmuştu. İsyan eden işçiler gibi hepsini bir kenara fırlatıp dua dosyasını açtım önüme;

"Sayısız alemlerin Rabbi olan Allah'ım, İnşirah Sure'ndeki 1.Ayette Peygamber Efendimiz(s.a.v)'e bildirdiğin gibi benim de göğsümü genişlet. Musa (a.s)'ın Taha Sure'ndeki duasında olduğu gibi göğsümü aç, genişlet." Çok çok amin.

* ** ** ** ** *

Uyananları Felâh'a, uyanmayanları azaba çağıran o muhteşem davetin sesiyle uykumdan uyandım. Ezana hürmeten doğrulup oturarak bir sünneti de yerine getirmiş oldum. Tekrar bir sünnet daha işlemek geldi aklıma; "Musa İbni Cafer'in dedesinden (radıyallahu anhüm) rivayetinde Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:Her kim müezzini ezan okurken duyduğunda Merhaben Bi-l Gâiline Adlen, Merhaben Bi-s Salativ ve Ehlen (doğruyu söyleyenlere merhaba, namaza da Ehlen ve merhaba) derse, Allah Teala(c.c) ona iki milyon sevap yazar, iki milyon günahını siler ve onu iki milyon derece yükseltir" (Hatip el-Bağdadi, Râmûzu'l-Ehadis, s.435, no:5426) hadisini uygulandı. Sevap işlemek ne kadar kolay Ya Rabbim, oturduğum yerden iki cümleyle ne mükafatlar kazanıyorum. Bir de İslam dini zor derler, asıl zor olan paylaşmış nefisleri yenmek.

KARADENİZ RÜZGARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin