Camelot mücadele ediyordu. Geçtiğimiz kış herhangi bir yaşlının hatırlayamayacağı kadar soğuk geçmişti. Yaz kurak geçmişti ve güneş mahsullerin çoğunu yakmıştı. Krallık açlık çekiyordu, hayvanları ülkeyi terk ediyordu ve sakinleri tahılları saklıyordu. Kale birçok aydır ziyafet düzenlememişti.
Şövalyeler, dört ayağının üzerinde zar zor duran atların çoğunun acısına son vermek zorunda kalmıştı. Su azalıyor, hastalıklar yayılıyor ve bütün ümitler tükeniyordu.
Taht odasında Uther, durumun daha kötü olmasa da aynı olduğu ülkenin her yerinden gelen raporlara göz gezdiriyordu. Ancak Doğa Ana'nın öfkesine kolayca direnen Marcia'dan sözler duymuştu. Söylentilere göre, Cenred'in emri üzerine büyücüler ve cadılar güçlerini birleştirip hünerlerini yaşamı geri getirmek için kullanmışlardı.
Uther çenesini sıktı.
"Bu krallığımıza yönelik bir saldırıdır. Acımızın temelinde büyücülüğün yattığı sonucuna varabiliriz." Kral, yanında oturan herkese bakarak konuştu. Başka bir söylemesini umarak oğluna baktı.
"Gerçekten talihsiz bir durum baba ama sebebinin büyücülük olduğuna inanmıyorum." Arthur sonunda başını hafifçe eğerek konuştu. Odanın köşesinde Merlin başını salladı ve sessizce prensle aynı fikirdeydi. Geçtikleri ay boyunca genç büyücü hayatın toprakları terk ettiğini hissetmişti, toprağın kuruduğunu hissetmişti ama işin içinde hiçbir sihir yoktu. Ülke acı içindeydi ama bunun nedeni, bizzat kralın eylemi olmasa da doğal görünüyordu.
Kraliyetin birçok av kampanyası sonucunda tüm geyikler kaçtığı için orman sessizdi. Tavşanların da onları takip etmesi uzun sürmemişti. Et azaldıkça, kral buğday ve kök sebzelerin, çoğunlukla da lahananın daha çok üretilmesini emretmişti. Krallığı ayakta tutacak ve birçok mevsimi kaldırabilecek bir şeydi. Ve böylece halk itaat etti. Ancak kısa sürede tartalar kısırlaştı ve son aylarda ağaç dalında tek bir elma bile görünmedi.
Gaius, kral bunu yapamadan, "Efendim, prens Arthur'un gerçekten haklı olduğuna inanıyorum. Pek çok araştırma yaptım ve kötü niyetli bir büyücülüğün söz konusun olduğuna dair hiçbir işaret yok. Şunu da belirtmek isterim efendim, ne yazık ki bu durumdan mustarip olan tek yer Camelot değil. Bizim sefaletimiz komşularımıza eşittir." dedi.
"Mercia dışındaki komşularımız." Uther raporları işaret etti. Sandalyesinde geriye yaslanmıştı, zayıflı. Bu zor zamanlarda ilk acı çekenler yaşlılar ve çocuklar oldu ve kral da bir istisna değildi. Gaius bir tür enerji verici içecek hazırlamak için yeterli bitki ve su bulmayı başarmıştı ama bunun karneye bağlanması gerekiyordu. Büyük bir kısmı darbe ve saldırı durumunda orduya dağıtılmak üzere güvende tutuldu.
"Baba, eğer bu durumun sorumlusun Cenred olsaydı, halkını beslemek için neden büyüye güvenmek zorunda olsun ki? O acımasız bir kral ama ben bile onun tüm adaya ölüm getirmek için halkını tehlikeye atacağına inanmıyorum. Son rapora göre büyüyü yalnızca dolunay döngüsü boyunca kullanıyor. Madem ne olduğunu biliyordu, neden bu kadar bekledi?" Arthur hızla elleri arkasında duran uşağına baktı. Dökülecek şarap yoktu. İki genç adam önceki akşam konuyu uzun süre tartışmışlardı. Merlin, Cenred'in büyülü yardım çağırmadan önce beklemesinin mantıklı olduğuna dikkat çekti: Eper ilk ay içinde büyücüye gitseydi, bu sadece komşularını şüphelerini arttıracaktı çünkü bu veba artık bir yıldan fazla süredir devam ediyordu. Cenred'in bu kadar uzun süreceğini bildiği kolayca tahmin edilebilirdi. Merlin'in zihninde Mercia kralı da diğerleri gibiydi: umutluydu, her şeyin bir an önce normale dönmesini diliyordu. Ama olmamıştı. Ancak o zaman Mercia sihir kullanmıştı. Ve Arthur kabul etmişti.
Uther pek homurdanmadan konseyi dağıttı. Arthur, uşağıyla birlikte odadan çıkarken içini çekti. Geriye Gaius kaldı ve kralın sağlığını kontrol etti.
"Yaşlı bir adama göre oldukça iyi duruyorsun, Gaius." Kral, doktor gözlerini incelerken dedi.
"Bir krallık efendisini yönetme stresine sahip değilim." Uther yalnızca başını sallayarak yanıt vermekle yetindi.
Arthur kale koridorlarında elleri kalçalarında volta atıyordu. Aşırı egzersizler su ve yiyecek açısından çok maliyetli olduğundan artık şövalyeleri eğitemezdi. Kafesteki aslanlar gibi çıldırıyordu.
"Eğer Mercia büyü kullanarak hayatta kalabiliyorsa o zaman büyü kesinlikle o kadar da kötü değildir, değil mi Merlin?" Arthur parmağını genç adama doğrulttu. "Elbette Camelot, halkın hayatta kalması için aynısı yapılmalı. Benim halkımın!"
"Camelot'ta büyücülük yasak." Merlin'in cevap olarak verebileceği tek şey buydu. Arthur'un omzuna bir ceket koydu ve sempatik bir şekilde elinin sırtında daireler çizmesine izin verdi. Gaius'u güçlerini kullanmasına izin vermesi için defalarca ikna etmeye çalışmıştı. Geceleri odasında sık sık bir tohumu avucunun içinde tutar, bu tohumun Gaius'la paylaşacağı sulu olgun bir meyveye dönüşmesini sağlardı. Sayısız gece burnu kitaplara dalmış halde yağmur büyüsü ya da işe yarayacak herhangi bir şeyi aramakla geçirmişti ama hiçbir şey yapamamıştı. Ancak büyüsü derisinin altında geziniyor ve dışarı çıkmak için çığlık atıyordu. Yardım etmek için çığlık atıyordu.
***
Bir ay daha geçti. Cesetler diyarın dört bir yanında yığılıyordu. Arthur kalenin balkonunda duruyordu. Gözleri tepelerden düzinelerde duman sütununun bulutlarla bütünleştiği tepelere kaydı. Halkı küle dönüşüyordu. Ölüm herkesin yoldaşı olmuştu. Gözyaşlarını zar zor tutarak arkasını döndü. Kalenin çanları saatlerdir çalıyordu. Araba her küçük ara sokaktan geçerken aşağı kasaba hıçkırıklara boğuluyordu. Köylüler önlerinden geçen solgun, hareketsiz bedene bakarak ağlıyorlardı.
Kral ölmüştü.
Gaius ölüm saatini gecenin erken saatleri olarak belirlemişti. Kirli su tüketimi ve yeterli yiyeceğin bulunmaması kralın çöküşü olmuştu. Birkaç yıl önce eski bir bıçak yarası kralın böbreklerine zarar vermiş olmalıydı ve bu koşullar altında düşüşünü hızlandırmaktan başka bir işe yaramamıştı.
Merlin her zaman Arthur'un yanındaydı. Birçok kez ona babasını kurtarmak için büyüyü kullanıp kullanmayacağını sormuştu. Merlin birçok kez cevabın evet olmasını beklemişti. Ama sonuna kadar cevap sadece sessizlikti.
Son birkaç gündür Arthur babasını sevdiğini söyleyemezdi. Ne zaman Merlin büyüden bahsetse, Arthur sadece önündeki soğuk bedene bakıyordu. Gaius, kralın vefat ettiğini açıkladığında Arthur, babasıyla birkaç dakika yalnız kalmak istemişti. Uther son nefesine kadar oğluna bakmış ve tekrar tekrar 'lütfen' diye içini çekmişti. Yaşlı adam ölmek üzere olmasına rağmen sağır değildi ve iki genç adamın kraliyet odalarında bir büyücü çağırmayı düşündüklerini duymuştu.
Böylece babasının cansız bedeniyle karşı karşıya kalan Arthur sonunda konuşmuştu.
"Halkınızın ölmesine izin verdin. Camelot'un ölüm tarafından parçalanmasına izin verdin. Seni kurtarmak için büyü kullanacağımı hiç düşünmedin mi? Sen de onlar gibi ölmeyi hak ettin; acı ve sefalet içinde."
Odadan çıkmış, çılgınca taht odasına yürüyordu. Bütün başlar ona dönmüştü. Mahkeme huzurunda bu iki kelimeyi yüksek sesle ve net bir şekilde söylemişti; öfke ve üzüntü onu ele geçirmişti.
"Kral öldü." Sör Leon'a döndü ve sadece ne yapması gerektiğini bildiğini belirtmişti.
Ce balkonda böyle durmuş, halkın krallarına son bir kez veda etmelerine izin vermek için aşağı şehrin sokaklarında dolaşan arabayı izlemeye başlamıştı. Merlin elini şimdiki kralın omzuna koydu. Arthur derin bir nefes aldı ve elini Merlin'in elinin üzerine koydu.
Devam edecek...
*09.02.2024*