5. bölüm

8 0 0
                                    

Yalçın kaşlarımı havaya kaldırdım "Yalçın" oda aynı şekilde "Nilsu" dedi Yalçın benim ilk okul arkadaşımdı ortaokulda annem ve babamı ikna ettik ve aynı okula yazdırıldık ama sonra Yalçının annesi vefat etti ve Yalçın okulu bıraktı Çağan şaşkınlıkla bize bakarken onları tanıştırmam gerektiğini hatırladım "Çağan bu ilkokul arkadaşım Yalçın" Yalçın elini uzattı Çağanın da elini tutması uzun sürmedi "Memnun oldum Yalçın" Çağanın yaygara çıkartmadığına içimden dua ederken Çağan ve Yekta kafeye doğru yöneldi "Bana bak Çağan Yalçın benim arkadaşım bu kadar yakın olamazsınız " ben bunları söylerken ikisi kafeye girmişti bile "Kime diyorum heyy alooo" benimde sabrım bir yere kadardı yani kafeye doğru koşmaya başladım kafeye girdiğimde Çağan ve Yalçın yan yana oturmuş sohbet ediyolardı yanlız sanki biraz yakındılar yanlarına gittim ve sandalyemi çekip oturdum "Çağan Gey misin" bu soruya karşılık Yalçın bir kahkaha patlattı Çağanın yüzü pembe nin her tonu olurken ben sadece sorumun cevabını bekliyordum Yalçının kahkahasını durduran şey Garsonun gelmesi oldu " Hoş geldiniz ne isterdiniz" "Üç çay bide past-" "Kurabiye" Diye atıldım "Üç çay ve üç kurabiye değil mi" Hızlıca başımı salladım garson gittiğinde Yalçın beni öldürcek miş gibi bakıyordu "Ne ya Kurabiye istedi canım" Yalçın gözlerini devirdi ve konuyu kapattı Elimi oturduğum sandalyenin yanına koydum " İki çay gönderin ablanıza lan" sadece ortamı neşelendirmek için söylediğim lafı Garson duymuş tu elinde Çaylar ve kurabiyelerle gelen Garsonu görünce Çağanın arkasına saklandım "Korkutmak istememiştim üzgünüm afiyet olsun" Garsonun dedikleriyle nefesimi tuttum Yalçın ve Çağan gülerken ben neredeyse utancımdan yerin dibine giricektim"Gülmeyin be gülmeyin" sonunda utancımı yenip Çağanın arkasından çıktım Çağan ve Yalçın artık gülmüyor du hatta çaylarını yudumlayıp başka bir konu hakkında konuşuyorlardı sanki ben tanıştırmadım da 10 yıllık arkadaş gibiler telefonuma gelen bildirimle irkildim

Ateş ismini Tuğra olarak değiştirdi

Tuğra : Ateş böceğimm yarın için heyecanlımısınnnn

Nilsu : Ya çok heyecanlıyım biliyor musun şuan ellerim titriyor

Tuğra : Hmm aslında birkaç dakika önce utancından o Yüzüne tükürdüğümün adamının arkasına saklanmıştın

Nilsu : Düzgün konuş katil

Tuğra : Sen nasıl diyorsan ateş böceği

Nilsu : Beni sinirlendiriyorsun

Tuğra : Beni güldürüyorsun

Nilsu : Katil

Tuğra : Ateş böceği

Nilsu : Bana neden Ateş böceği diyorsun

Tuğra : Ben bir katilim karanlık yolu seçtim benim karanlık yolumu aydınlatacak tek kişi sensin

Nilsu : Yani

Tuğra : Ateş böcekleride karanlığı aydınlatır ben karanlığım ve sende beni aydınlatansın

Nilsu : Cidden mi

Tuğra : Cidden Ateş böceği

Nilsu : Güzelmiş Katil

Tuğra : Senin gibi ateş böceği

Nilsu : Tamam bu kadar romantizim yeter yoksa birazdan Çağanın üzerine kusucam

Tuğra : Sevinirim

Tuğranın bu kadar sakin olması canımı sıkmaya başladı her yerdeydi gittiğim yerlerden kimle olduğum ne yediğime kadar herşeyi biliyor herkes kurabiyesini yedi ve çayını içtmişti yerimizden kalktık ve hesabı ödeyip kafeden ayrıldık Yalçının telefon numarasını aldım ve Yalçınla ayrıldık Çağanla eve gitmeden AVM ye gittik oradan çıktığımızda akşam olmuştu zaten fazla oyalanmadan eve geldik "Selamm" Bana bakan ilk kişi Selim olmuştu "Nerdeydiniz ya siz kaç saat oldu" Ben Çağana Çağan bana bakıyordu konuşan taraf Çağan oldu "Küçük bir kaçamak" İçeri geçtik ev halkına bir göz attım Alev ortalıklarda yoktu Su makyaj yapıyo ve Efede onu izliyordu Efe'nin kulağına doğru "Bu kadar belli etme bari" dedim Efe'nin suratı renk değiştirirken ben yukarı çıktım kimseyle konuşmak istemiyordum Küçükken gördüğüm bir katilin benim herşeyimi biliyo olması mümkün değildi Alevle o günden sonra hiç konuşmadık Damlayı sahiplenmiş gibiyim onu seviyorum onu ölen annesi kadar çok seviyorum elim bir an olsun telefona gitti ama sonrasında uykum geldiği için vaz geçtim kendimi uykunun sıcak kollarına bıraktım ve şu cümleyi tekrarladım Yakında kollarımda olucaksın

Uyandığımda bugün katille buluşcağımı düşündüm saatin 12:30 olduğunu görünce rahatladım yataktan kalktım ve lavaboya doğru ilerledim lavabo dan çıkan Alevi inceledimde ağlamışa benzemiyordu uykusuz da görünmüyordu peki o halde neden günlerdir odasında hapis hayatı yaşıyordu Alev bana bir bakış attı fakat kafasını hemen önüne döndürdü "Alev" diye seslendiğimde bana doğru gelmeye başladı önümde durdu "Bu kadar mı değerli senin için Damla" ben ağzımı açıcakken cümlelerimi yutmak zorunda kaldım
"1 haftalık Damlalar için vaz geçtin sen 4 yıllık arkadaşını sattın be 7 gün çokmu değiştirdi kör mü etti seni Ha Nilsu" gözleri dolmuş sadece bana bakıyordu "b-ben" bu sefer Damlanın sesi yükseldi "Sen evet tüm suç sende ama biliyor musun o parkta da ailem beni oraya bırakmamıştı Amcam benden kurtalmak için oraya bırakmıştı şimdi evim beni terk ediyo harika" giderken ben sadece onu seyrediyordum Gözlerimden akan yaşı sildim ve kendime " barışcaksınız " kelimesiyle kandırdım eski neşem saniyeler içinde kaybolmuştu Bugün katille buluşcaktım oysaki odama geri döndüm biraz daha zırladıktan sonra salya sümük ağlayan bu kızın kendisine gelmesini sağlayan bir makyaj yaptım neden olduğunu bilmesemde içimden bir ses sürekli kırmızı giyinmelisin diyordu kırmızı sana çok yakışıyo ateş böceğim Tuğranın bu sözleri aklıma gelince kırmızı giymek istemedim ve beyaz bir elbise giydim mesajı alır inşallah kapıyı çarpıp evden çıkarken aklımdaki tek şey Tuğraydı yürürken canım sıkılmasın diye dinlediğim istanbul beyefendisi şarkısı bir yerden sonra beni içine çekti ve şarkıyı söylemeye başladım taksilerin geçebileceği bir yolda durdum ve taksilere el kol hareketleri yaptım taksi durunca alel acele taksiye bindim sonunda bakmayı akıl ettiğim telefonuma baktığımda Tuğra dan bir mesaj olduğunu gördüm

Tuğra : Güandıııııın ateş böceğim bugün geliyosun değil mi

Nilsu kişisinden bir fotoğraf
Nilsu :Sen diyene kadar geliyordum şimdi geri dönücem

Tuğra : Sen yorulmasaydın hiç canım bizimkiler seni alırdı

Nilsu : Canım?

Tuğra : He sana o Yiğit denen karakter yoksunu da mı canım demedi canım kelimesini insan canı gibi sevdiği biri için kullanır

Nilsu : TAMAM KATİL

Tuğra : Hadi ama güzelim bekliye bekliye fidan oldum burda

Nilsu : He ben odun seviyorum ama o fidanın biraz daha fazla büyümesi gerek sen en iyisi biraz daha bekle orda

Tuğra : İşin sonunda sen varsan her zaman seni beklerim biliyorsun dimi Ateş böceğim

Nilsu : Ya çok teşekkür ederim sağol çok duygulandım şuan

Tuğra : Sakın Ağlama güzelim senin ağlamana dayanamam ben

Nilsu :Sevgili bile değiliz daha

Tuğra :Evet sevgiliyiz

Nilsu : Ya sen başka bir kadın bulsana böyle senin seveceğin tarzda

Tuğra : Annen çok güçlü kadınmış biliyor musun o kadar şey söyledik ona yinede hiç ağlamadı

Nilsu : Katil onun kılına zarar verirsen bende seni yaşatmam katil olmayı göze alırım ona göre

Tuğra :Of be yeri geldiğinde barbie yeri geldiğinde de harbi oluyosun ya bayılıyorum kızım sana

Bu mesajları atan kişiyi çok merak ediyordum taksi durduğunda taksi parasını verdim ve taksiden indim o minik kızın saklandığı ağacın oraya doğru yürüyordum o iki katilin iki masumu öldürdüğü yere yürüsemde ayaklarım sanki arkaya doğru beni çekiyordu sonunda benim yıllar önce saklandığım ağacın oraya geldim iki katilin durduğu yerde tanıdık bir süliet gördüm yeşil gözleri beni ilkbahar mevsimine götürdü kıvırcık kumral saçlarını gördüğümde büyülenmiş gibiydim Tuğra ismi çok güzeldi ve ona çok yakışmıştı "Evine Hoş geldin Ateş böceğim"

YAZARDAN

Ateş böceklerimm biraz gecikti sanırım ama attım sonunda daha fazla bişey yazmak istemiyorum çünkü çok büyük bir spolir vermekten korkuyorum o yüzden daha fazla yazmıcam şimdilik baysss

Ateş Böceği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin