Baştan söyleyeyim ilk kez hikaye yazıyorum, yazım ve noktalama yanlışlarım çok olur.
Şarkı: Ceza - Med Cezir
Teoman- Kupa kızı ve sinek valesi
Yorum ve oylarınızı bekliyorum:)
***** İyi okumalar. *****
O günden beri 6 ay geçmişti. Ve ben şimdi yeni atandığım askeriyenin önünde durmuş o günü düşünüyordum. Ama sırası değildi, biliyorum.
Girişte bekleyen nöbetçi askerin yanına gittim. İlk başta beni süzdü ve "Hanımefendi burası herkesin girebileceği bir yer değil, burası askeriye, girmek yasak." Dedi. Dudağıma bir gülümseme kondu ama hemen söndü. Cebimdeki kimliği çıkarıp gösterdiğimde karşımdaki genç er tekmil verdi, tabi şaşırmayı da geçmedi. Kafamı salladım rahat olması için ve albayın odasını sorarak, oradan uzaklaştım ve odasına gittim. Tabi koridordan geçerken askerlerin bana uzaylıymışım gibi bakmalarını söylemiyorum. Hep ön yargı vardı, nefret ediyorum.
Karşımdaki albay postası kim olduğumu öğrendikten sonra içeri girip albaya beni bildirmiş ve çağırmıştı. Vakit kaybetmeden içeri girdim ve her zamanki sert ifademle albayın karşısına geçip, "Yüzbaşı Ayça Güçlüer, İstanbul, emredin komutanım." dedim.
"Rahat yüzbaşı, ben albay İbrahim Kılıç. Namını çok duyduk. Ve başın sağ olsun asker, acısını en derinimizde hissettik." Dedi İbrahim albay. Hissedemezdiniz, hissedemezdik, hiçbirimiz hissedemezdik.
"Vatan sağ olsun komutanım." Dedim ifadesiz bir şekilde. Ben çok kişiyi kaybetti, askerlerimi, ailemi ve kardeşlerimi. Bunları kaldırabilmek çok zordu. Evet. Ama biz bunları bilerek, bu yola girmiştik.
"Senin için burada bir oda hazırladık, kalabilirsin. Yarın yeni timinle tanışacaksın. Şimdi git ve dinlen, uzun yoldan geldin." Dedi, evet yorulmuştum ve kendimi yatağa atıp bu gerçeklikten koparmalıydım. Evet gerçeklik dedim. Bu benim kendimi bir kaç süreliğine hayattan koparma kelimemdi.
"Komutanım, ben gelmeden önce lojmanda ev tutmuştum. Şu an hazır, izninizle çıkıyorum." Dedim ve izinle odadan çıktım. 1 hafta önce tüm her şeyi zorda olsa hazırlamış ev tutmuştum veya tutturmuştum. Tabi birazda Kağanın yardımı dokunmuştu. Kendisi buradaki bir hastanede doktordu, o da 6 ay önceki olanlardan çok etkilenmişti. Ve benim Hakkâri'ye ye geleceğimi öğrenince, doktor Ali amcanın yani babasının yardımıyla burada, Hakkari'de işe başlamıştı.
Askeriyeden çıktığım gibi havanın soğukluğu ile ürpermiştim. Burası Hakkâri, bide kışa girdi, hava soğuk. Montumun fermuarını boynuma kadar çekmiştim. Ne yani askeriz diye bu havada üşümeyelim mi? O sadece dağlarda olur.
Gelen taksiye binerek lojmana geldim. Lojmanları aslında sevmezdim ama karargâha en yakın ve boş yer burasıydı.
Yine bir nöbetçi asker vukuatından sonra binama girmiştim. Evim 2. Katta olduğunu bilerek çıktım. Yeni evimin içine girdiğimde odaları göz gezdirdim. Gayet güzel temizlenmişti. Odamı bulup içeri girmiştim, havanın soğukluğu sanki benim odamda toplanmış gibi buz gibiydi. Valizimdekileri çıkarmadan eşofman takımını giydim. Uykumun gelmesiyle de kendimi direkt yatağa attım. Alarmı kurduktan sonra kafamı yastığa gömdüm ve kendimi gerçeklikten kopardım. Yeni bir başlangıç mıydı, bu yaşadıklarım? Bilmiyordum. Ama sanırım yavaş yavaş alışacaktım, bu duruma.
*******❕Flashback ilk
"Selin sevgilin çayları döktü." Dedi Ateş'im, kardeşim.
"Kes lan sesini!" onun sesi... Benim yakışıklı, bazen sinir eden, gıcık abimin sesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt'un Pençesi
ActionOn kişilik bir timde altı şehit çıkmıştı. Ama geride kalan dört askerin'de ruhu ölmüştü. Yeni şehre, yeni time atanan ve yeni timin'de tim komutanı olan Yüzbaşı Ayçanın ruhu yaşayacak mı? Ayça Güçlüer...