Noktalama ve yazım yanlışları için afolla
İyi okumalar...
_____________İkinci kez bu kadar dikkatsiz iş yaptığımı fark ediyordum. Mert'in kalktığını duymamıştım ve görmemiştim. Bir dakika bir dakika, Mert beni vurdu. Gözlerim nereden vurulduğuma baktı. Bu piçi öldüreceğim, daha düzgün bir yerden vuramaz mıydı! Şehit olmamı engelliyor! Mert'in üstüne atladım.
"Lan şerefsiz! Önünde hareket etmeden duruyorum. Ve sen bir kurşunu daha tehlikeli bir yerime isabet ettiremedin mi? Karın boşluğundan vurmak ne demek! Bu kurşunla ölebileceğimi mi düşündün lan." Mert'in yüzü, gözü kan içinde kalmıştı. Alnımın ortasından veya göğsümden vuramaz mıydı? Bu kesinlikle vurulmak istediğim için değildi.
Arkadan bir ses duydum, Burak alkışlıyordu. "Helal olsun komutanım, Aras komutanımdan sonra ki ilk deli sizsiniz."
"Komutan mı?"
"Deli mi?"
Mert'le aynı anda konuşunca koluna sert tekme attım. "Kes lan sesini! Konuşma!" Burak'a döndüm. "Sen bana deli mi dedin az önce?" Emek, Burak'ın ensesine vurdu. "Ciddiyim, malsın."
Burak ensesini tuttu. "Affedersiniz komutanım. Ve acıdı." Gözlerimi devirdim.
"Ayça iyi misin? Kurşun çok derinde mi?" Elimle yaraya baktım. Elbise olmasa iyiydi.
"Evet ve iyiyim," Herkes bana 'Gerçekten mi?' der gibi bakıyordu. "Hadi gidelim." Dedim elimi sallayarak. Aras kafasını sağa, sola salladı.
Berkay ve Emek, Mert'i kollarından sürükleyerek, "Hadi lan hızlan, seni mi bekleyeceğiz." Dediklerini duydum. Mert'i gelen diğer askerlere vermiş arabaya binmiştik. Arkama yaslanarak gözlerimi kapattım. Kurşunun hala içimde olması kötüydü, acıyordu.
"Komutanım iyi misiniz? Yaranız enfeksiyon kapmış olabilir." Bu çocuk ne zaman sizli konuşmayı bırakacak? Sizli bizli konuşulmasından pek hoşlanmam. "Önemli bir yara değil Emek ama hastaneye gideceğim, beni hastaneye bırakın." Dedim. Yanıma ne diye yedek kıyafet almadım. Elbise giymeyi severim ama bu elbise beni çok boğuyor.
"Komutanım geldik." Hiç bir şey söylemeden arabadan indim ve yürümeye başladım. Arkama döndüğümde kapının açıldığını duydum.
"Sen neden geliyorsun? Yaralandın mı?" Kaşlarımı çatarak Aras'a baktım. Yaralansaydı bunu söylerdi.
Söylerdi değil mi?
Hiç sanmıyorum.
"Yanında biri olsun. Seninle geliyorum." dedi
"Tek gidebilirim."
"Biliyorum ama geliyorum." Kolumdan tuttu ve hastaneye girdik. "Boloyorom omo goloyorom." Diye taklit ettim, adımları durdu.
"Ne?" Şaşırmış olduğu yüzünden okunuyordu, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Koridorları geçtikten sonra bir kapıdan girmiş ve sedyeye oturmuştum.
"Doktor çağırmaya gidiyorum. Burada bekle." Dedi ve çıktı. Bir kaç süre bekledikten sonra odaya bir kadın girdi. Beyaz önlüğünde ki yaka kartına baktım. Doktor Ezgi Baysel yazıyordu, doktordu.
"Merhaba, vurulduğunuzu duydum. Nasıl hissediyorsunuz?" Yaraya baktı ve uyuşturmaya başladı. "İyiyim, alışık olduğum durumlar." Doktor gözlerime baktı.
"Kurşun hala içinde, sana hayran kaldım." Kurşunu çıkarmaya başladığı an inledim.
"Ne yaptım da hayran kaldın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt'un Pençesi
AksiOn kişilik bir timde altı şehit çıkmıştı. Ama geride kalan dört askerin'de ruhu ölmüştü. Yeni şehre, yeni time atanan ve yeni timin'de tim komutanı olan Yüzbaşı Ayçanın ruhu yaşayacak mı? Ayça Güçlüer...