Uzun zaman sonra yeni bölüm sizlerle bence kitabı baştan okumaya başlayın bir kaç değişikliklerde yapmış olabilirim.
Bu bölümü öncelikle T1Witra sunuyorum. Teşekkür ederim çoğu kişi bölümü atmadığım için hikayeyi siler giderdi. Sen hiç yılmadan, durmadan yeni bölümü beklediğini söylüyorsun ve bu yazma hevesimi daha çok getiriyor. Cidden çok teşekkür ederim ☺️ ♡
İyi okumalar...
_____________________________________
🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Bizler bu ayak bastığımız toprak, nefes aldığımız vatan için canımızı veriyoruz!
🇹🇷🇹🇷🇹🇷Herkes şaşkına uğramıştı ve ben gerçek aileme bir asker olduğumu işte burada söyledim.
Karşımda yıllardır birlikte çalıştığım, ailem gibi olan Tuğgeneral Hasan Korkmaz vardı, benim dedem Hasan komutanımmış. En son kardeşlerimin cenazesinde bir aradaydık.Vay anasını kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Hasan komutanım benim, onun torunu olduğumu bildiğini anladım. Şaşırmamıştı ama sinirliydi, bu siniri anlamıştım. "Komutanım." Dedim sesimi kısarak çünkü sinirliydi. Bana gözlerini kısarak, "Asker." Dedi. Bende "Komutanım." Dedim.
Ups! Sanırım kaçmam gerek! Hasan komutanı arkada bırakarak koltuk aralarından salonda koşuşturuyordum. Lan kaçacak yerde yoktu! Komutanım da arkamdan koşarak geliyordu. "Sen nereye kaçıyorsun? Benden öyle kurtulabilir misin he?! Ben sana vurulma demedim mi? Dur!" dedi.
"Olmaz komutanım, valla bilerek vurulmadım boşluğuma geldi!" dedim şu anda komutanım ile aramda sadece koltuk vardı. Salondaki herkes sanki filmin en heyecanlı yerini izliyormuş gibi izliyordu bizi, keşke gelip komutanımı durdursalar. Belli ki benim geçenlerdeki vurulmamı öğrenmişti, he sonuç olarak kızması normal, bana, 'görevlerde küçük bir sıyrık bile aldığını duymayacağım,' demişti ama ben vurulmuştum. Aslında o kadar bir şey olmamıştı, sadece bir kez vuruldum, çok kızıyor bence.
"Ulan sen ne hakla vurulursun! Onu geçtim bide bana söylemiyorsun, arkamızda birisi olmasa hiç öğrenemeyeceğim. Şimdi sana ne yapayım asker. Dur!" dedi. Daha fazla uzatmayalım diye durdum ve komutanımda durdu. Ne olur tüm dosyalara bana kitlemesin, ne olur, en nefret ettiğim iş!
Hemen komutanıma dönüp, "Aaa komutanım dedim ya yanlışlıkla vuruldum diye. Zaten geri zekalı beni düzgün vuramadı, hayır, malın tam önündeyim, gelmiş karın boşluğumdan vuruyor. Ya kafamın ortasından vursaydı, parçalayabilirdi ama geri zekâlı silah tutmayı bilmiyor. Bir şehit edemedi beni ya!" dedim hızlı ve nefessiz. Komutanımın yanında çenem düşüyor, evet. Çok konuştum sanırım bu gerçek aile ilk kez bu kadar konuştuğumu fark etti ama ne yapalım komutanım valla beni şehit etmeden öldürür. Tırstım, hasan komutanım kızgın şekilde bakıyordu.
Birden, "Gerçekten salakmış, ne güzel şehit olacaktın. Silah kullanmayı öğretsek mi ona?" dedi sıkıntıyla. Komutanımı bu yüzden seviyorum benim kafadan. Sonra etrafa baktığında görevimi herkesin içinde anlattığımızı fark etti ve bende fark ettim, valla boku yedik. Herkes bize delirmişiz gibi bakıyordu. Hasan komutanım ile birbirimize baktık. Gözlerim ile "komutanım size bırakıyorum her şeyi, konuşun." Dedim. Oda göz kırptı.
Herkese, "Hadi oturun anlatayım," Dedi ve tüm aile dediğini yaptı, bende dahil. Komutanımın yanına oturmuştum, hasret giderelim biraz. Kolunu omzuma attı ve konuşmaya başladı. "Evet Ayça'nın az önce söylediğine göre asker olduğunu bilmiyordunuz. Ayça benim yıllardır askerim, bir 13 yıl öncesinden beri tanışıyoruz. Aynı yerde çalışıyorduk sonra zaten buraya geldi." Gözlerini bana çevirdi. Timimi düşündü... bende... "Babası da benim oğlum sayılır. Oda asker."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt'un Pençesi
ActionOn kişilik bir timde altı şehit çıkmıştı. Ama geride kalan dört askerin'de ruhu ölmüştü. Yeni şehre, yeni time atanan ve yeni timin'de tim komutanı olan Yüzbaşı Ayçanın ruhu yaşayacak mı? Ayça Güçlüer...