BÖLÜM 1

10 2 1
                                    

Ben jeff. Size Robin'in hikayesini anlatacağım. Robin benim en yakın arkadaşım tek arkadaşımda denilebilir. Ben 14 15 yaşlarındayken Robin ailesini bi trafik kazasında kaybetti. Sonrasında beraber yaşamaya başladık. Ben roman yazıyordum gerçi roman dediğime bakmayın 15 20 sayfayı aşmayan roman özetleri de denilebilir. Onları ünlü yazarlara satıyordum o yazarlar ise romanlarımı geliştirip, betimleyip kendi eserleri gibi yayınlıyorlardı. Yasal değildi gerçi bu benim pekte umrumda olmadı. Geçimimi sağlamak zorundaydım. Robin ise kulağa hoş gelmeyen hiç bir işe bulaşmaz genelde garsonluk yapar boşta kaldığında da bi kaç günlüğüne büyük mekanların temizliğine yardım eder 3 - 5 kuruş kazanırdı. Sıradan Bi hayat yaşıyorduk bişeylerin değişeceğini ikimizde tahmin edemezdik. Robin bi gün Abalama eyaletinin en lüks yerlerinden biri olan Cinny Gaspub lokantasında işe başladı. Orada iyi para kazanıyordu.. Ancak garip giden bişeyler olduğunu hissediyordum. Son bi kaç gündür garip davranıyordu. Oldukca sessizdi. Durgunlaşmıştı. Eve geldiğinde bırakın sohbeti dogru düzgün bir kaç cümle bile kurmuyordu. Yine öyle olduğu günlerden birinde işten geldiğinde koltuğa oturdu. Duvara bakıp sanki çok önemli bişey izliyormuş gibi sabitlenmiş. Yorgunluğundandır diye düşünerek çalışma masama oturdum. Çalışma masası dediğime bakmayın ayağı sallanan eski bir masa. Çöp kenarından bulduğum bir sandalyeden ibaretti. Okuduğunuz o gerilim romanlarının bi kaçının temelleri bu masada atılmıştı. Yeni romanımın konusunu düşünürken gözüm Robin'e ilişti. Normal değildi. Bize birer içecek alıp biraz sohbet etmeye karar verdim. Elma şarabını bardaklara doldururken gözüm tezgahta buzları arıyordu.
+ Hadi ama Robin. Anlatacak mısın artık neyin olduğunu? Günlerdir garipsin. Tanrı aşkına ne oluyor sana böyle?
Ürkek bi şekilde bana baktı. Konuşmaya niyeti olmadığı açıkca belliydi. Sigarasını yaktı aniden bana dönerek ;
- dinle jeff cinny Gaspub. Cinny Gaspub' da garip bişeyler dönüyor. Bundan eminim. Yönetimiz o çok garip bi kadın.
Aniden durdu göz bebekleri büyümüştü. Uzakta bir yere odaklanmış gözlerini kırpmadan bakıyordu. Yaklaştım.
+ Robin lütfen anlatmaya devam eder misin?
Gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı.
- odasından garip sesler geliyor. Çığlık sesleri gibi. Küçük bi kızın çığlık sesleri sanki. Odasına kimsenin girmesine izin vermiyor sürekli kilitli tutuyor. Odasının kapısından boya dediği ama asla boyaya benzemeyen daha çok daha çok kana benzeyen bi sıvı aktığı oluyor. Hiç kimse sorgulamadan hemen temizleyip oradan uzaklaşıyor. Sanki anlarsın ya farklı şeyler var ama her susuyor gibi jeff. Sanki herkes bişeyler biliyor gizliyor gibi.
Umursamaz bi tavırla ona baktım. Tanrım bu çocuk gizlice benim romanlarımı okuyup korkmuş olabilir mi?
+Robin yöneticinin aynı zamanda ressam olduğunu biliyorsun demi? Birmingham sanat müzesinde sergilenen resimleri var kadının. Hem kapısından akan kan olsa bile belki sert fantezileri vardır Ha?
diyip gülerek omuzuna vurdum.. Şarabında etkisiyle rahatlamış hissediyordum. Robin'in haline gülerek odama geçtim.
Bir kaç gün sonra Robin benimle konuşmayı tamamen kesmişti. Garip tavırları vardı. Sohbet etmiyor, yemek yemiyor hatta televizyon bile izlemiyordu. Geldiği gibi odasına geçiyor kapısını kilitliyor kalan bütün günü orada geçiriyordu. Kapı sesi geldiğinde odasından çıkıp etrafı kontrol ediyor geri hemen odasına dönüyordu. Birşeyler korktuğu yada aklını kaçırdığı tamamen belliydi. Bi kaç gün sonra yeni bitirdiğim romanımı yazara satmak için robinin iş yerinde buluşmayı planlamıştım. Hem robini kontrol edecektim hemde oranın meşhur karamelli elmalı crostata'yı denemek istiyordum. Oraya gittiğimde etrafı gözlemledim. Oraya ilk gidişim değildi tabi ama dekorasyonu değişmişti. İki katlı lüks bi restorant. Ancak sadece alt katı müşteriye açık. Klasik dokunuşları olan hoş ve geniş bi mekan. Tabi etrafı incelediğim de gözüme çarpan başka şeylerde vardı. Robin' in, yöneticisi gibi. Lois, Lois Harmon. Aman Tanrım bu kadın harika. Sarı uzun saçları, sesi etrafı saran topuklu ayakkabıları, dik ve dolgun göğüsleri, kalçasının hemen altında biten mini eteği ve kendinin farkında olduğunu belirten iddialı kırmızı ruju. Bu kadın bi harika. Sadece çalışanlarını degil onu gören herkesi kendine itaatkar edebilecek bir kadın. Şairlerin klasik betimlemeleri vardır ya " Onu gördüğümde içimde baharlar oluşuyor" diye işte onun tam tersi bi kadın düşünün. Onu gördüğümde bahar değilde onun, asi duruşunun sert rüzgarları sarıyor beni. Güçlü görünüşü bi çok erkeği kendisine çekebilecek cinsten. Onunla tanışma isteğime engel olamadım.
+Merhaba lois hanım ben, ben jeff. Robin'in arkadaşıyım. Resimlerinizi yakından inceledim, sizinle bir süredir tanışmak istiyordum.
Kendinden gayet emin bi şekilde saçlarını geriye attı. Hafif bi tebessümle yanıtladı.
-Memnun oldum Jeff. Robin hakkında bir sorun yok degil mi? Bir kaç gündür garip davranıyor. sebebi hakkında bi fikriniz var mı?
+Aa hayır sanırım biraz kafası dalgın. Ailesi aklına gelmiş olabilir. Onları anımsadığında bazen biraz farklı olabiliyor.
-Ailesi...
Dedi kaldı. Merak ettiği açıkca belliydi.
+Ailesini yıllar önce bi trafik kazasında kaybetti. Onları anımsatan birşey gördügünde biraz degişiyor.
Diye yanıtladım. Hüzünlü bi sesle
-Anladım üzgünüm. Şimdi gitmem gerek bi kaç işim var.
dedi. Bu kadın gerçekten mükemmel. Güzelliği kadar da duygusal olduğunu fark etmiştim. Gerçekten büyüleyici bi kadındı. Onu düşünürken asıl geliş amacından uzaklaştığımı fark ettim. Silkenelip Robin'in nerede olduğunu düşünmeye başladım. Etrafa bakıyordum ancak görünürde değildi. Yanımdan geçen garsonu durdurdum.
+ Merhaba. Ben Jeff. Robin'in arkadaşıyım. Onu göremedim ama nerede olduğunu biliyor musunuz acaba?
Garip bi şekilde bana baktı. Gözlerimden ayak ucuma kadar süzdükten sonra cevapladı.
- Memnun oldum Jeff. Robin bu gün mutfak kısmında çalışacak. Üzgünüm onu göremezsin.
Diye yanıtlayıp yanımdan ayrıldı. Fazlasıyla soğuk birisi olduğu belliydi. Böyle çalışma arkadaşı olduğunu düşününce Robin'in garip tavırları mantıklı gelmeye başlamıştı. Cam kenarında bi masayı seçip yazarın daha doğrusu benim romanımı kendi romanı gibi pazarlayacak olan sahtekarın gelmesini bekledim. Romanımı ona sattıktan sonra yol üzerinde bi bira alıp eve geçtim. Aklım Lois'teydi. Tanrıça gibi bir kadın. Aynı zamanda sanatçı ve yönetici her alanda mükemmel biri. Güçlü dik duruşu, kendinden emin oluşu onu bilmeyen birinin bile çok yetenekli olduğunu anlamasını sağlayabilirdi. Bunları düşünürken uykuya dalmıştım.

ÇATI KATIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin