Sabah uyandığımda Robin'in göremedim. Erkenden işe gitmiş olmalıydı. Yeni romanım için sigaramı ve biramı alıp çalışma masama geçtim. Radyoyu açtım Ah favori şarkım Alta gracia. Şarkı bana ister istemez Lois'i düşündürüyordu. Onunla güzel anılar yaşama ihtimalim var mıydı acaba? Tanrım onun için çok sıradan bir insanım. Düşüncelerimden sıyrılıp romanıma odaklanmaya çalıştım. Benim sonsuz hayal gücüm diye adlandırdığım lanet olası psikologların ise şizofreni dediği o mükemmel yeteneğimle yeni bi korku romanı yazmaya başladım. Saatlerce yazdım. Yorgunluktan uyumuştum. Uyandığımda Robin ortalıklarda gözükmüyordu. Mesai saatleri değişmişti büyük ihtimalle. Koltuğa oturdum biraz televizyon izlemek kafamı rahatlatırdı. Roman yazmak tahmin edildiğinden zor bi iş. Hayali karakterle yaşamak gibi. Onları gözlemlemek çarpıcı hikaye bulmak. Dinlenmem en iyisiydi. Biraz televizyon izledikten sonra odama geçtim. Cam kenarına. Bi sigara yakıp Lois'i düşünmeye başladım. Aşırı derece çekici bi vücudu vardı. Bitmeyecek ateşli gecelere yol açacak bi kadındı. Ancak bunun yanısıra aşırı güzel bi yüzü vardı. Bakışları, kokusu. Tanrım bu kadın bi vücuttan daha fazlasıydı. Sadece izlemenin bile yeterli olabileceği nadir kadınlardandı. Onunla birlikte olmaktan daha çok onu seyretmek, bişeyler anlatırken onu dinlemek, onunla beraber şarkı söylemek, dans etmek istiyordum. Ondan hoşlandığımı düşünüyordum. Ama aşık olmak daha yoğun daha çok zaman alan bi duyguydu. Ona hissettiğim ya beğeni yada hoşlantıydı. Bundan eminim. Bunları düşünürken uyuyakalmıştım. Ardından bi kaç günüm daha böyle geçti. Lois'i düşünerek, roman yazarak, radyo dinleyerek...
Bir haftanın ardından Robin'i hiç görmeyişim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Tanrım bu adam hiç mi eve uğramıyordu. İş yerine onu ziyarete gitmeye karar verdim. Cinny Gaspub'gittiğimde yine Robin'i göremedim. Lois'e sormak en iyisiydi. Hem bu sayede yeni bi aşk başlardı belkide. Lois'in odasının üst katta olduğunu biliyordum sadece. Hem belki yukarı çıktığımda onun odasını mükemmel parfüm kokusundan bulabilirdim. Tebessüm ederek merdivenlerden yukarı çıktım. Düşündüğüm gibi değildi. Yoğun bi koku vardı. Bu lanet olası koku. Bu yoğun kokuyu en son aldığımda karşımda bıçaklanan bir adam duruyordu. Bilirsiniz klasik Abalama eyaleti yada klasik Amerika mı demeliyim. Bunları düşünürken bi anda Loisin sesiyle irkildim.
-Burada ne yapıyorsun sen?
+Size bakmaya gelmiştim. Robin bi kaç gündür eve uğramıyor. Alt kaltta da göremedim onu. Hangi bölümde çalışıyor? yada yanıma çağırma şansınız var mı acaba?
Diye sordum. Lois gergin bi şekilde bana bakıyordu. Onun gergin hali beni ürkütmeye yetiyordu. Ne oluyor tarzında sorgular bi şekilde ona baktım. Bi anda gülümsedi.
-Gelin bunu alt katta konuşalım bi kahve ikram etmek isterim.
Diye yanıtladı. Bu teklife asla hayır diyemezdim. Gergindim. Ama onunla konuşmak için gelen bu şansı kaçırmazdım. Gülümsemeye çalışarak ona baktım. Kabul ettim. Alt katta masaya oturduk.
-Robin 5 gündür işe gelmiyor. Chris onun buradaki tek arkadaşı. Sanırım ona sormamız en mantıklısı.
Kafasını çevirdi ve seslendi.
-Chrisi buraya yönlendirir misiniz.?
Bi kaç dakika sonra Chris geldi.
-Merhaba siz robinin ev arkadaşıydınız sanırım. Geçen hafta geldiğinizde duymuştum. Robin sizden çok bahsediyordu. Ah kendimi tanıtmayı unuttum ben Chris.
dedi el sıkıştık.
+ Merhaba Chris ben Jeff. Evet robinin ev arkadaşıyım. Bi kaç gündür eve gelmiyor, işe de gelmemiş. Bi fikrin var mı sana gitmeden önce birşey demiş miydi?
Diyerek sorgular gözlerle ona baktım. Chris biraz düşündü. Kısık sesle yanıtladı.
-Bana kendimi kötü hissediyorum. ailemi özlüyorum, odamdan çıkmak istemiyorum. İşe gelemezsem beni idare edebilir misin? diye ricada bulunmuştu. Sizinle bi düşüncesini paylaşmış, ona gülmüşsünüz. Dalga geçtiğinizi düşünüyor. sizinle bi süre konuşmak istemediğini söylüyordu. Dedi. Loisi suçladığında güldüğüm içinmiş saçma hareketleri. Ah Robin ne zaman gerçek bi adam olacaksın sen. Gülümseyerek chris'e baktım. +Teşekkür ederim dostum büyük ihtimalle bana kızgın bi kaç gün sonra gelecektir.
Dedim lois bana döndü.
-Ailesinin durumu gerçekten üzücü ama mazeret belirtmeden gelmemezlik yapamaz. Lütfen onu gördüğünüz yerde uyarın.
dedi. Vedalaşıp eve döndüm. Koltuğa uzandım. Tanrım şaka gibi. Onun için gerçekten korkmaya başlamıştım. Lois' hakkında saçma düşüncelerine güldüğüm için eve gelmemek. Robin tam anlamıyla bi çocuk gibiydi. Gerçi bu yeni olan bişey değildi. Karakteri öyleydi. Temiz kalpliydi. Çocuk gibiydi herşeye alınır, küser, küçük şeylere sevinir herşeyi abartarak yaşayan tiplerden. Bilirsiniz çevremizde bile vardır onlardan. Ben onlara "çocuk ruhlar" diyorum. Onlar için ürettiğim bi kelime çifti bu. Robin'in bu kadar hassas olmasının sebebi ailesini küçük yaşta kaybetmiş olması olabilirdi. Gerçi bende ailemi küçük yaşta kaybetmiştim ama onun gibi degildim. Bilemiyorum Robin garip, hassas fakat iyi birisi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇATI KATI
Mystery / ThrillerBu jeff'in hikayesi. Jeff Amerika'nın Amala eyaletinde arkadaşıyla yaşayan hayatını roman yazarak devam ettiren sıradan bir şizofreni hastası. Onun bu kitaba konu olmasını sağlayan şey ise beraber yaşadığı arkadaşı Robin'in gizemli bi şekilde ortada...