***
Yeni bölümle karşınızdayım.
Oy ve yorum bırakmayı unutmayın.
Şarkı: Boy Epic-Vampire Sunrise.
İyi okumalar Avcılar.
***
Bomba sesleri arka planda müzik gibi kulağımda çalarken, ateşin yansımaları önümdeki kraliçenin yüzüne yansıyordu. Ayaklarını salladığında rahat tavırlarına kaşlarımı çatmıştım. Sanki bahçe gezisinde rastladığı bir böceği izliyordu. Bacağına bağladığı silahları ortaya çıkardığında eliyle hızlı bir şekilde silahları almış birkaç şekil değiştirene ateş etmişti ve ben hala yerde ona bakıyordum. Gece bile yeşil gözlerine gölge düşürememişti. Uzun siyah saçları etrafında uçuşurken sağ elini kaldırdığı dizinin üstüne koyup, yüzünü eline yaslamıştı.
Dudakları yukarı kıvrıldığında hala toprakta halı gibi yeri süslüyordum. Yine bir patlama sesi daha kulağımı istila ettiğinde yüksek sesle inledim. Sesler kafamın içinde yankılanıyordu. Algılarımı kontrol edemiyordum. Görüşümde netleştiğinde nefesimi tutmuştum çünkü irislerim zoom yapmışım gibi vampirin gözlerinin irislerine sıçrayan mavilikleri fark etmişti. Üstelik onun irislerinden de kendi beyaz irislerime sıçrayan yeşillikler vardı ama sanki nokta gibiydi. Ben bunu fark edememiştim. Görüşümün bir anda insanüstüne geçmesinden dolayı mı acaba?
Korkuyla yutkunduğumda başını sağ yana iyice kırmıştı. "Savaş meydanında yerde yatmayı seveni ilk defa görüyorum." demiş yine birkaçına ateş etmişti. "Ah, şey. Senin ne işin var burada?" beynimin bulanmasıyla düşüncelerimde karışmıştı. Yıldırım düştüğünde beynimi fena kızartmış olmalıydı. Güldüğünde ne var dercesine baktım.
"Komiksin!"
"Anlamadım?"
Sinirlerim gittikçe bozuluyordu. Hey, bir dakika zaten az önceye kadar fena halde sinirliydim. Karşıma vampir çıktığında bir anda sakinleştim sonra yine sinirlerim gerildi. Yine anlam karmaşasından dolayı kaşlarımı çattığımda "Sen kimsin? Ne istiyorsun benden?" dedim.
"Baban eve giriyor." başıyla ileri işaret ettiğinde evin içine giren şekil değiştirenleri haklamaya çalıştığını gördüm. Bomba yüzünden sıçrayan topraklar yağmur gibi üstüne yağıyordu. Bedeni yaşlı olmasına rağmen çevik hareket ediyordu. Nefes nefese kaldığını deli gibi göğsünün inip, kalktığını ise süper gözlerim sayesinde anlayabilmiştim. Sınırına gelmiş olmalıydı.
"Şey biraz el atar mısın, öylece izlemek için gelmedin değil mi?" diye vampire döndüğümde yine dudakları yukarı kıvrılmıştı. "Önce teyit edeyim, sonra el atarım." diye sağ kaşını indirip, omuz silktiğinde gözlerimi kırpıştırmıştım.
"Haa? Neyi teyit edeceksin?"
Bağırdığımda yine sesim çatlamıştı. Nasıl bir yıldırım çarpmışsa artık hala üstümdeki etkileri sürüyordu. "Senin hayatını kurtardığım gece..." sözünü hemen kestim.
"Yanlışın var, sadece el attıktan sonra çöp gibi fırlattığım gece demek istiyorsun sanırım."
Göz devirdiğinde bende devirmiştim. "Seni yanımda götüremezdim. En azından emin olmam lazımdı."
Alaylı bir sözle söze girdim. "Oldun mu bari?" kafasını salladığında ağaç yaprakları rüzgarla hışırdamıştı. Eliyle beni gösterip, "Oldukça eminim Bekçi." demişti. Bedenime baktığımda daha da saydam beyazlığına ulaştığını fark ettim. Casperdim, sevmediğin hayalet burnun dibinde bitermiş. Daha ne kadar sürecekti bu değişim sanki kuluçkaya yatmış gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ BEKÇİ
Fantasy**TANITIM VİDEOSU VARDIR.** Binlerce yıldır, nesilden nesile aileye geçen bir lanet. İki dünya arasındaki kapının koruyucusu olmaya zorlanan bir Bekçi. İki dünyayı birbirinden ayıran perdeyi korumak zor olamazdı değil mi? Tabii yaklaşan bir savaş ol...