Multimedya: Sertab Erener ~ Olsun
Bölümü şarkı eşliğinde okuyun...
Kulaklıkla dinlemeniz tavsiye edilir...
Kapıyı açtım ama açmaz olaydım! Kapıda Can değil bir kaç adam vardı! Kesin onları babam göndermişti. Hemen geri gidip kapıyı kapatacaktım ama tuttular.
Hemen içeri koşup elime bıçak aldım. Adamlar geldi. Bıçağı rastgele salladım. Ve bir tanesine sapladım. Evet ben birini bıçakladım!
Hemen geri çekildim. Çok korkuyordum. Adamlar üzerime gelip beni tuttular. Tam o sırada Can geldi.
"TUANA NEDEN KAPI ARDINA KADAR AÇIK? TUANA! BENİ DUYUYOR MUSUN? TUANA NERDESİN?"
Ona cevap vereceğim sırada adam ağzımı kapadı. Ellerim ve ayaklarımı hareket ettiremiyordum. Can'a çok kez 'gelme' demeyi denedim. Ama olmadı.
Beni tutan adam diğer adamlara işaret verdi. Can'ın yanına tam 6 adam gönderdi! Can'ın hepsi ile baş etmesi mümkün değildi.
Bir kaç ses geldi. Can galiba adamları dövüyordu. Ama hepsi ile baş edemezdi. Çünkü hepsi birden saldırıyordu.
En sonunda Can'ın 'ah' sesini duydum. Ve ardından yere yığılma sesi geldi.
Artık gerçekten öleceğim. Bu kesin. Beni tutan adam yanındaki adama bıçağı ver diye emretti.
Adam bıçağı verdi. Beni tutan adam bıçağı boynuma bastırdı. O yüzden öleceğime eminim...
Hayatım buraya kadardı. Gözüm açık gideceğim artık. Yavaşça boynumdan akan kanları hissediyordum. Diğer adam konuştu:
"Kes artık. İşini yavaş yapma! Alt tarafı bıçağı saplayacaksın!"
Yaa kesin alt tarafı! Ben burada ölüyorum. Allah'ın belası!
Bazı anlar olur ya artık öleceğinizden emin olursunuz. Ama hala içinizde tamamlanmayan bir şeyler vardır. Sanki yapbozu yapıp bir taşı yerleştirmeden tekrar bozmak gibi.
Ölüm böyle bir şey galiba. Adam bıçağı kaldırdı. Bıçak hızla boynuma doğru geliyordu. Tam o sırada bir el bıçağın yönünü değiştirdi. Ve bir kemik kırılma sesi.
Adamın kolu büküldüğü için kırıldı. Ve bıçak hızla adama saplandı. Görüntüler hiç hoş değildi. Hemen gözümü kapadım.
Etrafımda bir şeyler oluyordu. Ama ben gözümü açamadım. Öleceğimi biliyordum.
Artık gözlerimi sıkmaktan gözlerim yoruldu. Hala dövüşüyorlardı. Öleceğini bilip boş boş beklemek iğrenç bir his. En sonunda gözümü açtım.
Gözlerim tanıdık elalar ile buluşunca içimde bur şey koptu. Yere çöktüm. Çağan dönmüştü. Ağlamaya başlayacaktım ama o an garip bir şey oldu. İçim öfke ile doldu. Hırsla ayağa kalkıp bağırdım.
"ÇABUK ÇIK EVİMDEN! HEMEN, ŞİMDİ!"
"Naz sakin ol."
"OLMUYORUM. ÇABUK ÇIK EVİMDEN YOKSA POLİSİ ARARIM."
"Naz, kendine gel."
"SENİ İLGİLENDİRMEZ. ÇIK DEDİM!"
Çağan'ın elindeki bıçağı alıp kenara fırlattım. Çağan konuştu:
"Tuana canını acıtacaksın."
"Hİİ CAN!"
"Ne Can?"
"Can'ı içerde unuttum."
Deyip hızla içeri koştum. Yerde yatıyordu. Ve kafasından kan akıyordu!
"Çağan. ÇAĞAN BURAYA BAK!"
"Ne oldu Tu- Can!"
"Çabuk hastaneye gidelim. Hemen!"
"Durduğumuz kabahat! Hemen arabayı hazırla. Ben Can'ı alırım."
Koşarak arabanın yanına gittim. Kapıyı açtım. Can'ın yatacağı şekilde hazırladım. Çağan Can'ı yatırdı. Hızla hastaneye gittik.
Yol boyunca ikimizde konuşmadık. Hastaneye varınca Çağan hemen görevli hemşireleri çağırdı. Can'a ilk müdahaleyi yapıp yoğun bakım ünitesine aldılar...
Bugünlük yine yeterr.
Aklımda iki seçenek var acaba hangisini yapsam?
Ama mutlu son mutsuz son diye baktığımızda 4 seçenek var.
Çok kararsızım.
İyi geceler... 🌙🩵🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Seçimle Gelen Mutluluk
General Fiction"Onu seçmem yanlış olabilirdi. Ama bana mutluluk onunla gelmişti."