15~Sinirli Zach vs Atar Zoey

52 5 0
                                    

Kısa bir yolculuktan sonra eve geldik. Yukarı çıkıp ayağımdaki topukluları çıkardım. Peruk artık kaşındırmaya başlamıştı. Üstümü falan çıkardım. Duşa girdim. Çıkınca üstüme tayt ve uzun bol t-shirt giydim ve aşağı indim. Herkes üstünü değiştirmiş oturuyordu. Dayım annemi  arayıp durum bilgilendirmesi yaptı. Şimdiye kadar her şey normal ve iyi gözüküyordu. Isaac Victoria'yı izliyor. Victoria arada çaktırmadan ona bakıyordu. Nick ve Clara koltuğa sinmiş suçlu gözlerle etrafa bakıyorlardı. Zach ise sinirli sinirli bir onlara onlara bir bana bakıyordu. Bir dakika ne! Niye sinirli ki bu şimdi. Kesin duyduğumu öğrendi. Ay bu sinirli sinirli bana patlamasın bir de. Sağına soluna belli olmaz bunun. Aman canım o sinirli Zach'se ben de atar Zoey'im. Size bizimkilerin bana taktığı asıl lakabın atar Zoey olduğunu söylemiş miydim? Her neyse de bu hâlâ tip tip bakıyor lan.  Kathrina yanıma geldi biraz da onunla konuşmaya başladım. Eski günlerden bahsetmeye başladık. Benim aklım hâlâ o konuşmada kalmıştı. Of acaba kimi seviyor ya ben şimdi uyuyamam ki. Ben bunu nasıl öğreniceğim ya. Vivi durgunluğumu farketmiş olacak ki kaş göz yaptı. N'oldu dercesine. Boşver anlamında bakış attım. O da hadi lan oradan der gibi baktı. El mahkum kalktım yerimden mutfağa ilerledim. Peşimden de Victoria geldi.

Vivi"dökül yoksa ben öğrenmesini bilirim." Dedi ben de her şeyi anlattım.

"İşte anlayacağın kızı sır gibi saklıyorlar ve ben öğrenemezsen bu gece uyuyamayacağım."

Vivi"Bana bak yoksa sen kıskanıyor musun?"

"Yok canım daha neler "

Vivi"Ne bileyim böyle bir üzgün gördüm seni. Sanki Za-"derken lafını kestim.

"Yok canım ne üzülmesi . Üzülmedim ben niye üzüleyim ya. "Dedim

Vivi"İyi bakalım" dedi. Yutmadım saksıya döktüm dercesine bakarak. Ben de daha fazla konuşmadan mutfaktan kaçarcasına çıktım. Kendimi bahçeye attım. Ağaca yaslanıp geceyi izlemeye koyuldum. Ne kadar oturdum bilmiyorum. Ama sonra yanımda bir hareketlilik hissettim. Baktığımda yanımdakinin Zach olduğunu gördüm. Elinde iki tane içki şişesi vardı. Birini bana uzattı. Aldım.

"Bardak?"

"İhtiyacın olduğunu pek sanmıyorum."dedi

"Haklısın"dedim. Şişeyi kafama dikledim. İnsanlar genelde sorunlarından kaçmak her şeyi unutmak için içer. Ben ise sorulardan kaçıyordum. Çünkü cevaplar duymak istemediğimiz daha doğrusu duymaktan korktuğunuz kelimelerde, cümlelerde gizlidir. İnkâr etmek duymaktan daha kolay geliyordu. Çünkü duymak her zaman çözüm değildir. İnkâr etmek daha iyi gelir insana. O cevabı duymaya hazır değildir. Ve beyin, insan duymaya hazır olana kadar kaçmayı, inkâr etmeyi seçer.

Bazen kaçmaktan yorulur insan inkâr etmek artık çok kolay gelmemeye başlar. İşte o an gerçekler sert esen bir rüzgar gibi çarpar insanın suratına.  Korku başlar bu sefer kaybetme korkusu ancak yine de değer kazanmak için kaybetmeye.

İyice efkârlandım akşam akşam haa. Oha lan şişenin yarısı gitmiş. Ne ara içtim ben bunu. Başım da dönmeye başladı hafiften. Ben böyle dururken Zach n'apıyordu. Dur bir bakayım. Ohoooo dalmış gitmiş benim kafamın arkasındaki bir yere. Yok lan dur bir bakayım. Bana mı bakıyor yoksa. Gözünün içine bir bakış attım. Aa ben. Cidden bana bakarken dalıp gitmiş. Ne düşünüyor acaba. Hüzünlü hüzünlü bakıyor. Acaba sevdiği kız mı aklına geldi. Birazını daha içtim şişenin. Normalde bu kadar içmezdim.

"Gerçekten seviyor musun onu?" Peltek konuşmaya başlamıştım bile.

"Evet. Seviyorum." Bir damla yaş...

"Bazı aşklar vardır ya onun için herkesi karşına alırsın. Seni ki de öyle mi?"

"Evet." Ve bir damla yaş daha aktı gözümden. Tek bir kelime bile insanın içini parçalamaya yeter bazen.

"O nasıl biri?"dedim.

"Kahverengi saçları var, yuvarlak kahverengi gözleriyle masum bir yapısı var. Gözlerini büyütünce insanların ona hayır demesi çok zorlaşıyor. Fazla çok fazla masum. İnatçı bir kişiliği var."

"Ç-çok se-viyorsun onu" Sanki kendime açıklamak ister gibi söylemiştim.

"Her şeyden çok." Bir damla daha düştü yere.

"Ağlıyorsun"dedi.

"Ne, yok hayır gözüme biraz umutsuzluk kaçtı sadece"dedim. Saçmalarken hıçkırmaya başlamıştım bile.

"N'oldu?" Dedi. Yarın bunları hatırlamayacağımız geldi aklıma. Söyle dedi kalbim daha fazla ne kaybedeceksin ki? Haklıydı. Kaybetmiştim çoktan.

" Sanki kalbime bostan korkuluğu saplamışlar gibi hissediyorum. Saplandığı yerden çıkmıyor. Böyle daha fazla acıtıyor."dedim.

"Neden?"dedi. Soruyu anlamıştım. Neden daha fazla acıtıyor?

" Çünkü asla iyileşmiyor. Gün geçtikçe büyüyor. Yaşamak için iki seçeneğin var."

"Ne?"dedi.

"Ya acıyla yaşamayı öğreneceksin ya da merhemi başkalarında arayacaksın. Ben ilkini yapıyorum. Çünkü ikinci imkansıza yakın. Bulamadıkça daha çok acıtacak."

"Seni bu hale kim getirdi?"dedi. Keşke söyleyebilsem.

Zach'tan;

Karşımda o kadar zararsız görünüyordu. Sorduğu sorulara aldığı cevaplarda sanki içi parçalanıyordu. N'olmuştu ona böyle. En son dayanamadım onu böyle görmeye sonunda içimi kemiren o soruyu sordum.

"Seni bu hale kim getirdi?" Cevap vermedi. Aslında cevaptan korkuyordum. Başkası için bu denli tükendiğini görmek beni de bitiriyordu. Beni asla sevemeyecek çünkü başkasını seviyor. Sonunda ağzını açtı ve cevap verdi.

" Beni asla sevemeyecek çünkü başkasını seviyor." Dedi. Düşündüklerimi benim söylemediklerimi o dile getirmişti. Kendi şişesi bitmiş olmalı ki benimkini dikledi. Ben sadece yarısını içmiştim. Bir soru daha sordum.

"Nasıl biri?"

"Tek bir şey söyleyebilirim. Öküz mavisi gözleri var." Ha?

"Ne olurdu ki azıcık da beni sevseydi?" Dedi. Sonrada güldü ve bakışlarını bana çevirdi.

"Ne olurdu ki azıcıkta beni sevseydin?" Bir dakika doğrumu duymuştum. Bu akşamdan beri o göz yaşları benim için miydi yani?

"Seviyorum" Dedim. Anlamazca baktı. Çok aşırı bir şekilde zararsız görünüyordu. Bu haline gülümsemeden edemedim.

"Kimi?" Diye sordu. Normalde olsa anlardı. Ama sanırım kafası fazla karışmıştı.

"Seni." Diye cevap verdim.

"A-ama sen başka bir kı-" Derken onu susturdum. Nasıl mı tabiki öperek. İki saniye sonra geri çekildim. Olayın şokuyla ve sarhoşluğun etkisiyle bön bön suratıma bakıyordu.

"Ne yani şimdi sen ?" Dedi.

"Evet. Yarım saattir sana seni anlatıyorum." Dedim.

"Uykum geldi" Dedi. Güldüm. Utanmışa benziyordu. Ayağa kalktım. Sonrada onu kaldırdım. Fakat bu halde yürüyebileceğe benzemiyordu.

"Bu halde yürüyemezsin bücür"diyip kucağıma aldım.

"Hey ben bücür değilim. Sadece azıcık kısayım." Dedi. Atarlandı hemen. Joseph bahsetmişti gerçek lakabından Atar Zoey.

"Atarlanma bücür" dedim. Demez olaydım. Kafama olağanca gücüyle vurdu.

"Ben Atar Zoey' sem sen de Sinir Zach'sin."dedi.

"Evet."dedim. Kaldığı odaya gittim. Dün çaktırmadan baktığımda Zoey'in yattığını gördüğüm yatakta şimdi Ian yatıyordu. Çift kişilik yatak yani Ian'ın yatağı boştu. Zoey'i oraya yatırdım. Kolumu tutmuş bırakmıyordu.

Uykulu bir sesle "gitme" dedi. Macbur olarak kaldım yanında ve konuşmayı unutmamak için açtığım ses kaydını kapattım. Kokusunu içime çekerek uyudum.

~Sabah~

Yere uçmamla gözümü açmam bir oldu.

"N'oluyor lan?!"



Gizemli AkademiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin