9.Bölüm -SONUNA KADAR GELDİM AŞKIN-

24 2 0
                                    


Terapistime gitmek istiyordum. Ama tıpkı Aras gibi onu da kaybetmiştim. Aras'a olan hislerim donmuş bir gölün üzerindeki incecik bir buz tabakası gibiydi. Tabaka baştan sona bölük pörçük olmuş ve ben gölün buz gibi sularını boylamıştım. Kan akışım durmuş, nefes alamıyordum adeta. Boğulma hissim o kadar yoğundu ki boğazımda geçmek bilmeyen bir yumru varmış gibi hissediyordum. Ve en kötüsü ağlayamıyordum. Son yaşlarımı Cunda'da akıtmışım gibi İstanbul'a, eve döndüğümden beri tek bir damla göz yaşı akmıyordu.

Odamın kapısı açılıp annem içeri girdiğinde yatağımın üzerinde bacaklarımı altıma alarak oturmuş, bedenimi ve başımı duvara yaslamıştım. Kucağımda bir yastık duruyordu gevşek bir şekilde.

''Hayırdır?'' dedi annem elleri belinde. ''Karadeniz'de gemilerin mi battı?''

''Hayır,'' dedim ona bakmadan, daldığım yerden bakışlarımı kaldırmadım. ''Cunda'da battı.''

''Ne?'' derken bakışlarım yüzüne döndü. Gözlerime ulaşamayan bir gülümseme dudaklarıma yayıldı. ''Ne oluyor kız?'' dedi. ''Ne bu hal?''

''Bir şey yok anne.'' dedim iç çekerek. Biraz doğruldum. ''Cunda'daydım bu hafta içi.''

''Neredeydin?'' dedi kaşlarını kaldırarak.

''Balıkesir'de.'' dedim. ''Öyle biraz kafa dinledim birkaç gün.''

''Kimle gittin?'' derken sorgulayıcı bakışları bende yoğunlaşmıştı.

''Yalnızdım.'' dedim.

''Kızım sen manyak mısın?'' dedi koluma bir tane geçirerek. İstifimi bozmadım. ''Ne diye yalnız gidiyorsun? Ya başına bir şey gelseydi?''

''N'apayım anne?'' dedim bağdaş kurarak. ''Feride beni oyalayıp durdu. Ben de sinirlenip gittim.''

''Neye sinirlendin?'' Sesi hala öfkeliydi. ''Bekleseydin o müsait olunca giderdiniz!'' Gözlerimi yumup ağzımdan bir soluk verdim. Normalde anneme Feride'yle olanları anlatırdım ama şu an bu konu hakkında en ufak bir kelimeyi ne duymak ne konuşmak ne düşünmek istiyordum.

''Sen bu Ozan konusunda son kararını verdin mi şimdi?'' Gözlerimi devirdim. Neden odama geldiği belliydi.

''Anne bilmiyorum farkında mısın ama Ozan da istemiyor bu işi!''

''Sen öyle san...'' derken kaşlarını kaldırmış çenesini bana doğrultmuştu. ''Görüyor musun onu hiç oralarda?''

''Yok,'' dedim. ''Kimseyi gördüğüm yok.'' Bana düz, ters bakışlarla baktı. Sandalyemdeki poları alıp kirliye atmak üzere dışarı çıktı, çıkmadan hemen önce de gürültülü bir şekilde yarı açık dolap kapağımı kapattı.

Olduğum yerde geriye doğru uzanarak kendimi yatağıma bıraktım. Aras'tan geriye kalan boşluğu dolduracak bir şey yoktu. O boşluk ondan önce de oradaydı ama ya peki Feride'den kalan boşluk? Ben bu işin sonunda sadece hiç yaşamadığım bir aşkı geride bırakmak zorunda kalmamıştım ki bir de kaybettiğim bir arkadaşlığım vardı. Yaşlar gözlerimden kulaklarıma doğru akarken kucağımdaki yastığı yüzüme bastırıp sessiz bir çığlık attım. Vücudum sarsılırken yaşlar yastığı nemlendiriyor, yüzümde dağılıyordu. Canım çok acıyordu ve bunu anlatmak istediğim arkadaşım bu acının bir parçasıydı. Bununla ne yapacağımı bilmiyordum.









Sabahları uyandığımda aklıma Aras gelirdi, onunla birebir tanışacak olmanın, ona ulaşmanın hayalini kurar ve çoğu zaman bu hayale sığınırdım. Hayallerimde onunla milyonlarca kez tanışmış, onunla sohbet etmiş ve ona sarılmıştım. Ancak gerçek hayatta basit birkaç karşılaşmadan öteye gidememişti. Hiç yaşamadığım ve yaşayamayacağım bir aşkın acısını çekiyordum. Dolayısıyla hiçbir şarkı gerçekten hissettiğim şeyi anlatamıyormuş gibi geliyordu.

PAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin