Bölüm 24 PARİS

196 18 0
                                    

Veee yeni bölüm geldi. Kısa bir ara sonrasında sonunda sizlerleyim. Bölüm biraz kısa olabilir. Ama yinede beğeneceğinizi düşünüyorum. Belki de en sevdiğiniz bir bölüm olabilir. Bölüme bir müzik ekledim. Onunla birlikte okuyun. Gelecek bölümde görüşmek üzere. Sakın bir yere ayrılmayın.

Multimedya: Hanna ve Caleb.

Uyandığımda çok heyecanlıydım. Dün akşam bavulumu hazırlamıştım. Bugün Paris'e gidiyoruz.

Telefonuma baktım.

6 cevapsız arama.

Caleb.

Onu aradım ve henüz yeni kalktığımı yarım saat sonra gidebileceğimizin uygun olup olmayacağını sordum. O da uçak kalkış zamana 2 saat olduğunu ve acele etmemi söyledi.

Ben de hemen banyoya gittim. Tuvalet ihtiyacımı giderdikten sonra elimi yüzümü yıkadım.

Üzerime kırmızı şık bir elbise giyip mutfağa geçtim.

"Kızlar nasıl olmuşum?"

Hepsi de gülümsedi ve kafalarını onaylayarak salladılar.

Gülümseyip kapıya doğru yöneldim.

Kahvaltı yapmamıştım.

Heyecandan olsa gerek aç değildim.

Çantamı alıp siyah topuklu ayakkabılarımı giydim.

Aynaya bakıp son rötuşlarımı yaptıktan sonra gülümseyip kendimden emin bir şekilde dışarı çıktım.

Caleb gelmişi.

Taksiye bindim.

"Çok güzel görünüyorsun."

"Teşekkür ederim." dedim ve onu öptükten sonra derin bir nefes aldım.

"Neden bilmiyorum. Ama çok heyecanlıyım."

Elimi tuttu ve "Seni seviyorum." dedi usulca.

"Bende seni."

Kısa bir süre sonra havaalanına ulaştık.

Uçağa bindiğimizde onun gözlerine baktım.

Onu seviyordum.

***

Yolculuğumuz kısa ve keyifli geçmişti.

Bavullarımızı aldık.

O anda aklıma ilk tanıştığımız an geldi.

Bana karşı bir sevgi hissetmemişti. Onu Andrew görevlendirmişti. Karşıma bir anda çıkıp ertesi gün beni sevdiğini söylemişti. Bunların hepsi bir düzmeceydi.

Ama sonunda bana gerçekten âşık olmuşu. Bunu hissedebiliyorum. Her ne kadar ikimizin de hatası olsa bile affediyorum.

Seven her insan sevdiği insanı affetmeli. Herkes bir şansı daha hak edebilir.

Havaalanıdan çıkıp bir taksiye bindik.

Caleb Fransızca konuşarak adama bir yeri tarif etti.

"Fransızca biliyor muydun?"

"Evet. Lisede dersini görmüştük." dedi ve elini karnıma koydu.

"Bu bebeği istediğine emin misin?"

Yutkundum ve hafifçe gözlerimi kırptım.

"Bilmiyorum. Ben istesem bile senin için zor olmaz mı? Sonuçta bebek senin değil. Onun babasi Andrewdi."

Unutulmaz Kalpler (Pretty Little Liars)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin