Bölüm 13 HAPİSHANE

300 27 0
                                    

Multimedya:Hanna

Sadece bekledim.

Bana ne yapacaklar?

Polis yanıma yaklaştı.

"Acıdım ya. Boşver bir şey yapmaya gerek yok. O anladı hatasını. Andrew'den birilerine bahsederse artık daha sert davaranmak zorunda kalırız."

Tuttuğum nefesi dışarı verdim ve hızla atan kalp atışlarımı yavaşlatmaya çalıştım.

Hayır olmuyordu. Korku ve heyecanım dinmek bilmiyordu.

Büyük bir fırtına beni içine çekmişti. Bu fırtına büyük. Oldukça büyük ve kuvvetli. Beni sürüklüyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor.

Çabuk korkan, endişeli ve bir o kadar da duygusal bir insanım.

Yaşadığım tramvalar ve korkularım ne zaman dinecek?

Polis kollarımdan tuttu. Ardından beni aşağı götürdü.

Dışarıyı ne kadar da özlemişim.

Dümdüz bir çayır ve çelimsiz ağaçlar var. Çevre çöp dolu. Ortama cırcır böceklrrinin sesi hakim. Akşam olmak üzere ve güneş batıyor.

Tamam dışarıya çıkmak, o rezil içeriden kurtulmak iyi hoş.

Fakat neredeyim ben?

Az önce çıktığım yerin kırık camından bakan Andrew'i gördüm.

Yüzüne ben kazandım edasını yerleştirmişti. Sert, soğuk ve ukela bakışları her zamanki gibi benim üzerimdeydi.

Arabaya bindim.

Dikiz aynasına baktığımda gözlerimin ağlamaktan kanlandığını ve perişan bir şekilde göründüğümü fark ettim.

Saçlarım birbirine dolanmış,makyajım akmış..

Derin bir iç çektim.

Şu an hapishaneye gidiyorum. Bu şekilde görünmem oldukça normal.

Evet, kendimi aynen bu şekilde avuttum.

Telefonumu da anneme vermek zorunda kalmıştım.

Bir dakika bu olmadı.

Polisler zoruyla telefonumu anneme vermek zorunda kaldım.

İşte şimdi oldu.

Caleb benim karakolda olduğumu nasıl ögrenmişti?

Telefonumu aradı. Telefonum annemde olduğu için, annem olan biteni anlattı.

Evet bu olabilir. Ben öyle düşünüyorum. Yani gerçeği bilmiyorum. Maalesef!

Yarım Saat Sonra

Attığım adımlar bu karanlık hapishane içinde büyük bir yankı oluşturuyor.içerisinin soğuk olması beni titretiyor ve yürümem zorlaşıyor.

Gardiyan parmaklıkları açtı.

İçeride küçük ve oldukça eski bir yataktan başka hiçbir şey yok.

Yatağın üstündeki ince beyaz örtü güveler tarafından yenmiş ve iplik kısımları sökülmüş.

Örtünün beyazlığı bile kalmamış. Âdeta griye dönmüş.

Yansıyan ışık ile yerdeki tozlar dikkat çekiyor. Duvarlara kazınmış yazılar var.

Bulunduğum yer çok küçük ve insanı daraltıyor.

Yatağa yatmaktan, uyumaktan veya gelen geçeni izlemekten başka yapacak hiçbir şey yok.

Gözlerimden akan yaş süzülde ve yere düştü.

Ben suçlu değilim.

Gardiyan geldi ve bana hapis kıyafetlerini verdi.

Onları giyindim. Kendi kıyafetlerimi uzatıktan sonra ''Ne kadar burada kalacağım? Burası çok sıkıcı.'' diye haykırdım.

Gardiyan bana ters bir şekilde baktı ve konuşmaya başladı.

''Burada belirli bir süre kalacaksın. Yarın davan var. Eğer suçlu olduğuna yargıç ve juri üyeleri de karar verirse başka yere aktarılacaksın.''

''Nereye?''

''Herkesin bulunduğu hapishane koğuşlarına. Bu arada uyarmadı deme; orada çok belalı var.''

Yutkundum ve korkak sesimle ''Tamam'' dedim.

Eğer suçlu tutulursam üniversite hayatım mahvolur.

O sırada kelepçe sesleri duydum.

Hapishanede artık sıkılmam galiba. Bir tanıdık olması gerçekten iyi. Ama sevmediğin birisi ise bu gerçekten zor.

Unutulmaz Kalpler (Pretty Little Liars)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin