Haruto kahvesini eline alıp balkonda oturan hwanın önüne oturdu.
Yine piç piç sırıtarak bininci flörtü ile konuşuyordu hwan.
Haruto gözünü dışarı çevirdi.
Şuan hava güzeldi ama akşam soğuyacaktı çok belliydi.
Dışarı dalmış iken hwanın telefon sesi ile dikkatini ona verdi.
"Alo, efendim"
Haruto kimle konuştuğunu anlamamıştı.
'Jihoon ile konuşuyordur' diye düşündü.
Hwanın telefon konuşması bitince haruto ya yönelip konuşmaya başladı.
"Yakın arkadaşım woo gelcek bu gün haberin olsun markete gidiyorum ben bir şeyler alcam"
Haruto kafa salladı.
Woo ismini bir çok kes duymuştu ama çok takılmamıştı.
...
Haruto sigarasını söndürür iken kapı çaldı.
Hwan olduğunu düşünüp 'ya bu niye anahtarını almıyor' diye içinden geçirdi.
Kapıyı açtığında orta boylu bir çocuk gördü.
Oldukça yakışıklıydı. Üstünde beyaz tshort onun üstünde kot ceketi vardı. Altında ise kot pantolon giymişti.
Harutonun dikkatini fazlasıyla çekti bu görünüşü.
Woo elini uzattı.
"Merhaba ben jeongwoo, junghwanın arkadaşıyım"
Haruto elini sıktı.
"Merhaba, hoş geldin bende haruto. Hwan markete gitti şimdi gelir gel içeri hadi."
...
Uzun bir sessizlikten sonra Woo konuştu.
"Şey sende mi hwan ve hoon ile yaşıyorsun"
"Yok hayır, çok yakın arkadaşız o yüzden sık sık geliyorum buraya. Ama burada kalmıyorum. "
Kafa salladı.
Fazlasıyla tatlı olduğunu düşündü haruto.
Çalan zil sesi ile haruto hemen kalkıp kapıyı açtı.
Junghwan hızlıca eve girdi ve elindekileri bıraktı.
Koşarak Woo'a sarıldı.
Onlar havadan sudan bahsederken haruto dikkatini fazlasıyla çeken jeongwoo'a bakıyordu.
Woo izlendiğini hissedip haruto'a döndüğünde ona hafifçe gülümsedi.
Tek bir gülüş bile olsa harutonun kalbini alevlendirmişti.
Woo hwana bakarak konuşmaya başladı.
"Ya doyoung bu sokakta oturuyor diye biliyorum."
Hwan kafa salladı.
" evet, evet hemen karşıdaki evde oturuyor."
Woo heyecanlanıp neşeyle konuştu.
"Ya hadi doyoung'uda çağıralım."
Haruto onları dinlerken hiç bir şey anlamıyordu.
"Ben hayatta çağırmam. "
"Nedenmiş o?"
Hwan saçlarını geri attı ve göğsünü kabartarak konuşmaya başladı.
"Şimdi bir havamız var bizimde. Ben bu havayı yok edip onu evime çağırmam amk"
"Hadi hwan fazla konuşma kardeşim"
Diyerek onu kapıya sürükledi Woo.
...
Hwan oflayarak kapıyı çaldı.
Kapının açılmasını beklerken bir yandan da bahçelerine bakıyordu.
Tarzına hiç uymuyordu.
Fazlasıyla renkliydi.
Kapı açılma sesi ile odağını kapıya çevirdi.
Kapıyı açan doyoung'u görünce konuşmaya başladı.
"Selam kanka, jeongwoo bize geldi dedi ki doyoungta gelsin falan filan o yüzden şey dıcektım. Müsaitsen gelsene"
Doyoung gözlerini kocaman açmış onu izliyordu.
Şuan kapısında ultra yakışıklı bir şekilde konuşan junghwan duruyordu.
Kafasını sarsıp olumlu anlamda kafasını salladı.
...
"Sıkıldım ya, herkes telefona bakıyor"
Junghwan kafasını telefondan kaldırmadan konuşmaya başladı.
"Hm kesin şarjın bitti, sende sıkıldın"
Woo hwana göz devirip harutoya döndü.
"Ya bir şey dicem, seni ilk gördüğümden beri tanıdık geliyorsun baya"
Haruto minik bir gülümseme ile konuştu.
"Evet daha önce karşılaşmış gibiyiz"
Doyoung telefonunu kenara bıraktı ve onların sohbetine dahil oldu.
"Belki başka bir evrenden tanışıyorsunuzdur"
Junghwan doyoungun cümlesini duyup gülmeye başladı ve telefonunu kenara koyup doyounga döndü.
"Ahah mal mısın oğlum başka bir evren diye bir saçmalık yok"
Doyoung dudaklarını büzdü ve kaşlarını çattı.
"Öyle deme ya, bence var. Mesela bence biz şu anı başka bir evrende de yaşadık."
Junghwan daha da sırıtıp alaycı bir şekilde konuştu.
"Bence sende başka bir evrenlerde de malsın"
Doyoung sinirlenip konuştu.
"Sende zorbasın o zaman"
Junghwan onun taklitini yapıp gülmeye devam etti.
Onları izleyen haruto ve Woo gülmemek için kendilerini tutuyorlardı.
Neyseki araya kapı sesi girmesi ile haruto kalkıp kapıyı açtı.
"Bro sanada kapıyı açtırıyoruz hep ama kusura bakma ya"
Junghwanın dalga geçtiği belliydi.
Haruto kapıyı açarken ona göz devirdi.
Kapıyı açtığında jihoonu görüp gülümsedi.
"Hoşgeldin hoon"
Jihoon yorgun bir halde içeri geçti.
Misafirlere selam verip yukarı odasına çıktı.
Hemen uyumak istiyordu.
Üstünü değiştirip yatağına uzandı ama gram uyuyamadı.
Güneş tam olarak batmadığı için uyuyamadığını düşündü ve odasının küçük balkonuna çıktı.
Hep yaptığı şeyi yaptı ve derin nefes alıp verdi.
Sigara onun rahat bir şekilde uyku çekmesine yardım edeceğini düşünüp sigara yaktı.
Sigaranın dumanını üfler iken babası ile kavgasını düşündü.
Babası fazlasıyla inatçı bir insandı, maalesef ki jihoon da inatçılığını babasından almıştı.
Jihoonun sigarası bitince yavaşça yatağına uzandı ve rahat bir uyku çekti.