1 - "çiçekler, kar ve merdiven"

546 45 64
                                    

"Bölüm 1: çiçekler, kar ve merdiven"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bölüm 1: çiçekler, kar ve merdiven"

🤍

Üşüyen ellerimi birbirine sürtmek istedim. Kucağımdaki zambak buketi buna izin vermiyordu. Neden eldiven takmadığımı sorgulayarak yürümeye devam ettim. Ayağımın altında bembeyaz bir halıyı andıran kar adımlarımı yavaşlatsa da temkinli bir şeklide ilerliyordum. Düşmek, en büyük korkularımdandı. Aslında o kadar kötü düşmelerim olmuştu ki ufak bir ayak kaymasının sebep olacağı kaza bana atlatılabilir geliyordu.

Elimdeki çiçekleri kurtaramazdım. Zamanında nasıl kalbimi, bir yumak ipe takılan ve onu alağaşı eden bir çocuk gibi, koruyamamıştım. Yine yapamazdım. Kırılan kalpler ve ezilen çiçekler eskisi gibi olamazdı. Biliyordum, bilmemek için her şeyimi verebilecek durumdaydım ama verememiştim. Yaşanmış, ezmiş ve soluk bırakmış anılar karşıma dikilmeye niyetlendiğimde başımı iki yana sallayıp bundan kurtulmaya çalıştım. Yıllardır onlarla beraber yaşadığım için anca halının altına itelemeye gücüm yetiyordu. Olası bir dip köşe temizlik anında önüme dökülüveriyorlardı.

Daha temkinli birkaç adım attım. Aksi gibi hafif topuğu olan bir bot giyesim tutmuştu. Etrafta bağıra çağıra kar oynayan ufaklı büyüklü insanlara yüzümdeki minik tebessümle bakıyordum. Her şeye rağmen yaşadığımız bariz belli oluyordu onları izlerken. Her şeye ve herkese rağmen yaşadığımız.

“Öğretmenim, öğretmenim!”

Arkamdan bağırarak gelen sesi elbette tanımama ihtimalim yoktu. Kendisi Yasemin ablanın oğlu ve mahallenin adını en çok duyuran haylazı Mert’ti.

“Efendim Mertciğim?”

“Ahu öğretmenim, gelin siz de bizimle oynayın. Tüm sınıf toplandık, kocaman kardan adam yapacağız.”

“Mehtap öğretmenini ziyarete gidiyorum Meteciğim, ama ben gelirken hala burada olursanız katılmayı çok isterim.” Soğuktan kızarmış yanakları ile arkasından adını bağıran arkadaşlarına koşmaya başladı, bana kafası ile onay verdikten sonra tabii. Allah’tan okey aşko falan dememişti, diyenler maalesef ki çok oluyordu.

Mehtap, okulda branş hocalarımızdan biriydi. İkimiz de din kültürü alan hocasıydık. Tabi ben şuan yalnızdım çünkü canım arkadaşım doğum iznine ayrılmıştı. Aramızda henüz birkaç günlük bir bebek daha eklenmişti. Minik Ayça zümremizin yeni ve eskimez konuğu olarak kalacaktı.

Buz tutmama az kala vardığım evi görünce binler şükürle apartmanın girişine ilerledim. Memleketim de olsa ayazı ayazdı, hem ruhunu hem bedenini saran zehir zemberek bir soğuk. İkisinden de nasibimi almıştım.

Açık Yara SinemasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin