"Konuşma da yapamadın. Şimdi herkes seni bekleyecek"-Hüma omuzlarını düşürerek Karanın hemen yanında yürüyordu. İkili fark etmeden sahile kadar uzun bir yol kat etmişdi.
"Aman boş ver, zaten hâlân diken üstündeydi çıkıp rezil edeceğim diye sizi. Bildiği tüm şükür dualarını okuyordur"-Kara üstündeki ceketi çıkardı Hümanın omuzlarına atdı-"sen düşünme bunları. Üşüyorsun dönelim mi? Eve bırakayım seni"
"Üşümem neden bu kadar umrunda?"-Hüma Karanın gözlerinin içinde bakmıyordu bu sefer
Kara bu soruyu cevapsız bırakıp denizi izlemeye başlamıştı.
Hüma eliyle omzundaki ceketi düzeltdi. Sonra gözleri dolmuş bir şekilde Karaya döndü-"Neden?"
"Ne neden?"-Kara merak dolu gözlerle Hümayı izliyordu
"Neden bana iyi davranıyorsun?"-Hüma ne zaman bu kadar dolmuştu bilmiyordu. Belki de davette o kadının annesi hakkında söyledikleri yüzündendi emin değildi ama deli gibi ağlamak istiyordu. Başını kaldırıp Karanın yüzüne baktı o an anladı ağlamasını durduramayacağını.-"Biz nasıl bu hale geldik anlamadım bile. Ama sen benim babamı öldürdün. Senden nefret etmeliyim. Hatta şuan yüzüne bile bakmamam lazım. Ama....ama neden buradayım. Üstelik mutluyum. Bütün geçmişi unutmuş gibi seninle yürüyüş yapıyorum. Ne kadar gerizekalıyım ya."
Hümanın ağlaması artık bir haykırışa dönüşmüştü ,elleriyle Karanın göğsüne vuruyordu. Kara ise hiçbir hamle yapmadan ondan gelen herşeyi kabul etmeye razıydı. Sonunda Hüma ağlamaktan tükenmiş bir şekilde kollarını iki yanına yerleştirdi.
"Hüma, biliyorum çok zor şeyler yaşatdım sana. Düzeltemem de. Ama buna rağmen senden özür dilemek istemiyorum. İçimden gelmiyor anlıyor musun? Yalnış yaptığımı düşünmüyorum çünki."
Hüma nefret dolu bakışlarını yerden kaldırıp Karanın simsiyah gözlerine dikti-"Katil olduğun için pişman değil misin?"
"Hayır....değilim"-Kara nereden başlayıp açıklamalıydı? Hüma ona inanır mıyıdı? Bu sorulara cevap bulmadan burada bu şekilde herşeyi söyleseydi Hümaya keşke. Artık bu vicdan azabından kurtulsaydı,rahat bir yaşam sürseydi neler olurdu. Ama son kalan bir işi vardı. Nazmiyeyi saklandığı delikten bulup çıkarmak. Ondan sonra herşeyi açıklayacaktı. Karşısındaki minik kuşun bu şekilde ağlaması kalbini parçalıyordu çünki.
"Senden o kadar çok nefret ediyorum ki Kara, en acılı şekilde ölmeni diliyorum"-Hüma bu sözleri içinden gelerek söylememişti ama karşısında duran adamın bu cümleyle ne kadar yıkıldığının farkındaydı.
"Umarım Hüma Eyüboğlu...umarım beni öldürmek şansını kaçırmazsın. Hayal ettiğin en acılı ölümü yaşatırsın bana"
Hüma omzundaki ceketi Karanın yüzüne fırlatarak yürümeye başladı. Bu hızlı yürüme bir anda koşmaya dönüştü. Sanki buradan uzaklaşınca, Karayı unutacak gibi hiss ediyordu. Ama nasıl mümkündü ki bu? Karayı unuta bilir miydi Hüma? Küçüklüğünden beri ayağı taşa değmeyen Hümanın en büyük sınavıydı Kara. Bu sınavı unuta bilir miydi? Bu düşüncelerden kolunu tutan Kara ayırdı onu. Peşinden gelmeyeceğini düşünüyordu ama gelmişti işte. Yine gelmişti Kara. Artık ölse unutamazdı bu adamı Hüma.
"Zor biliyorum ama eve benimle git. Üzerindeki kıyafetle böyle dolaşma. Üşüyeceksin."
Hüma gerçekten üşüyordu, hatta titriyordu o yüzden Karanın önünden arabaya doğru yürüdü kapıyı açtı ve ön koltuğa yerleşti sakince. Kara önünde yürüyen güzeller güzeli kızın bütün haraketlerini tek tek inceliyordu. Şoför koltuğuna geçip ısıtıcıyı açtı.İkili yol boyu hiçbirşey konuşmuyordu. Sonunda sessizliği bozan Kara oldu
"Evet, sanırım konuşmalıyız"
