"en tehlikeli savaş"

380 23 20
                                    

Kara ona doğru koşan Barbara odaklanmak isterken yüzüne yediği yumrukla sendelemişti.

"Ne yapıyorsun oğlum?" -burnundan akan kanı eliyle kontrol etti.

"Ulan ben sana bu kıza yaklaşma sana son uyarım demedim mi?"-Barbar kendini daha yeni toparlamış Karaya ikinci yumruğu vurmaktan çekinmemişti

Hüma ne yapacağını bilmiyordu. Karaya doğru koştu önüne geçmeye çalıştı. Ama Barbar duracak gibi değildi.

"Lan biz daha dün seninle konuşmadık mı? Söz vermedin mi bana?"

Kara ayağa kalkmıştı. Çünki artık yumruğu yiyen değil, yumruğu atan taraf olacaktı. Elini gelişigüzel şekilde boşluğa salladı. Barbarın burnundan küçük bir çıt sesi gelmişti.

"Ben sana söz falan vermedim. Sen bana uzak dur dedin ben de seni dinlemeyeceğimi söyledim"

Hüma ikilinin arasındaki  bu atışmayı kuzeninin yanında korkmuş gözlerle izliyordu.

"Barbar nolur durun!!"-Gülayşe yalvarıyordu  ama Barbarın durmaya hiç niyeti yoktu.

Etraf kan gölüne dönmüştü. İkisinin de yüzü neredeyse tanınmayacak haldeydi. Ama gülüyordular. Bu acıdan kaynaklanan bir gülüştü. Hüma Karanın yüzüne bakarak anlayabiliyordu.

"Çık git buradan. Ben de Hüma ve Gülayşeyi alıp konağa döneyim, kimsenin canı yanmasın"

"Yavaş komiser o kadar uzun boylu değil.Hüma benimle gelecek. Daha yemek sözüm var ona"-Kara burnundan akan kanı koluna silmişti. Artık ikisinin de enerjileri tükeniyordu. Bir yerlere düşüp kalmamak için tutunduğu tek şey Hümanın ona bakan korkmuş ve masum gözleriydi

"Hala yemek diyor ya "-Barbar Karanın da beklemediği bir hızda yanına gelmiş yakasına yapışmıştı.-"Oğlum bak sana acıdığı için bu kız seni işe aldı,evini açtı. Kepçe kuyruk gibi yaşıyorsun birde bana karşı çıkıyorsun"

"Lan sen kendini adamdan mı sanıyorsun hıyar? Sen kimsin ben sana karşı çıkacağım. Rica ettin ben de kabul etmediğimi  söyledim"-Kara yakasına yapışan Barbarı geri itmiş yere düşmesini sağlamıştı.

Sendeleyerek Hümaya doğru yürüdü. Artık ayakta bile zor duruyordu. Hümanın karşısında yüzü kandan zor görünse  de küçük bir tebessüm kondurmuştu yüzüne

"Hüma kuşu kırmızı ipler parmağımızda, değil mi?"

Hüma karşısında duran ve yüzü gözü dağılmış bu adamı sevmekten başka ne yapabilirdi ki? Gözünden düşen yaşları sildi. Elini Karanın yüzüne götürmek istedi ama canını acıtacağından korktu. Başıyla onayladı Karayı. Evet parmaklarında kırmızı ipleri vardı. Ve Barbar bu ipi koparamamıştı.

Kara elini uzattı Hümaya. Barbar yerden kalkmadan uzaklaşmak zorundaydılar. Ve o Hümayı alıp uzaklara kaçmak istiyordu.

"Hadi tut elimi. Gidelim"

Hüma tabii ki tutacaktı ona uzanan elleri. Ama son kez Barbara döndü yüzünü. Barbar onu hayal kırıklığına uğratmıştı. Tamam belki onu düşündüğü için yaptığı bir hamleydi ama ilk defa Hüma hayatında kendi kararını kendi vermiş , Karayı hayatının tam ortasına yerleştirmişti. Şimdi Barbar ona gitmesini söyülyordu.

Barbar da bakışlarını Hümaya çevirdi.

"Hüma gidersen hayatın mahvolacak bunu sen de biliyorsun"- konuşabildiği kadar konuşmuştu yerde yüzü kanlar içinde kalan Barbar.

"Biliyorum....biliyorum"-Hüma önünde  ona elini uzatan Karanın ellerini sımsıkı tuttu. Ama sadece ellerinden tutmak sendeleyerek yürüyen bu adama yetmeyecekti. Kolunu omzuna atarak ona yaslanmasını sağladı. Beraber arabaya yaklaştıklarında Kara artık bacaklarını bile hissetmeyecek derecede uyuşmuştu.

?iki kişilik yalnızlık¿Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin