Kalkan duvarlar.

59 5 9
                                    

Arkadaşlar multimedia'da bahsettiğim yani Deniz'in arabası var. Araba gerçekten harika..
******×*****×******×*******×******×****×**

Dokular zihni canlandırdığı gibi duygulara da yön verir. Dokunarak hissettiğiniz şeyler daha uzun süre aklınızda kalır, daha unutulmaz olur.

Öpüşme anı bittikten, dudaklar ayrıldıktan sonra dudakların dokusu hala dudaklarınızda gibi hissedersiniz. Sarıldıktan sonra özlediğinizde ya da bir şeye sarıldığınızda boşluğu doldurmak istercesine zihnizizde canlandırmak dokunmak başlar...

En baştan anlatmak gerekirse eğer..

Hastahaneden çıktıktan sonra arabaya bindik. Araba demekte biraz garip çok çok başka bir şey bu tam bir bebek. Kapımı açtı içeriye geçtim. Hayran hayran arabaya bakıyordum. Araba üzerine kokusu sinmişti. Arabası da tıpkı onun gibi kokuyordu.

Bu kokuyu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Hiç denizde yağmura yakalandıysanız bu kokuyu anlayabilirsiniz. Böyle yağmur damlalarının denizin üzerine düşüşünde ki görüntü ayrı hapseder ruhunuzu kumsalın kokusu ayrı yağmur ayrı deniz ayrı çalar benliğinizi.. Esir eder ruhunuzu. Arabaya bindiğimde de onun yanımda olduğu her dakika da bu tablo içerisindeymişim gibi hissediyordum. Kokusu insanın beynini uyuşturacak kadar mükemmeldi.
" Beni bile bu kadar dikkatle ya da hayranlıkla incelemedin "

dedi gülerek gülüşü yüzüne ışıltı katmıştı. Bir insana gülmek bu kadar yakışırdı.

"Hayır, sadece bir gün bu bebeğin hayaline yakın olacağımı bile tahmin edemezken şuan bu bebeğin içerisindeyim" dedim. Gülüşü yüzüne yayıldı.
" O zaman şu bebeğin tadını çıkaralım" dedi ve asfalta gelene kadar normal sürdü.
Asfaltta tekerleklerin çığlığını hiç susturmadan delicesine asfaltı yakarcasına hızlı sürdü. Sonra bir sapaktan döndük.. Beyaz ve kocaman bir evin önünde durduk. İnip bana gel dedi. İnip yanına ulaştığında tutmam için elini uzattı. Bursı neresi hiç bir fikrim yoktu. O yüzden elimi avucunun içine alıp parmaklarımızı birbirine kilitlemişti.

Anahtarla kapıyı açtı. Sonra bana dönüp "Hoşgeldiniz küçük hanım, bu evin ilk misafiri sizsiniz." dedi ve göz kırptı. İçeriside onun gibi kokuyordu. Onun evinde olduğumuzu kokusundan anladım.

"Acıktın mı? Ne hazırlayalım? " dedi gözlerimin tam içine bakarak.

"Şey aslında annenler gelmeden ben gitsem iyi olacak, hem duş falan da almam lazım. " dedim.

"Annemler gelemez" dedi. Gözleri koyulaşmış çenesi kasılmıştı.

"Neden?" diye sordum. "Bilmen gerektiğinde söylerim hakkımda ne biliyorsun da bunu bilmek istiyorsun " birden parladı. Bana Doruk ile ilgili bir şe sorduklarında bende böyle tepki verirdim. Sanırım damarına basmıştım. "Özür dilerim. Gerçekten. Ben üzgünüm. " dedim ve huzursuzca yerimden kalktım.
"Tamam. Haklısın fazla çıkıştım. Gel birlikte kahvaltı hazırlayalım, konuşalım. " kolunu omzuma atıp beni mutfağa doğru yönlendirdi. Ayaklarım onun konutlarını dinliyordu. Mutfağa gittik. Anlatmaya başladı.

" Ben küçüktüm o zaman. Yayla'da bir yazlığımız vardı. Orda ablam birine aşık olmuştu. Ama o lanet olasıca piç ablamı sevmedi. Ablamda.. Ablam.. İntahar etti. Uçurumdan atladı. O piç yüzünden... Sonra dönmek zorundaydık. Babam kahrolmuştu. Ve bi an.. işte bi an her şey çok yavaş hareket etti. Bariyerler sanki bir kağıt parçasından yapılmışçasına inceydi sanki. Bizim yuvarlanmamıza karşı koyamayacak kadar ince. Sadece ufak sıyrıklarım vardı. O arabadan kalan tek şey şurada izi geçmeyen ufak bir sıyrık." sol omuzunun üst kısmında ufacık dikkatli bakmadan görülmeyecek kadar ufacık bir cam kesiği..

Sanki anlatırken tekrar tekrar yaşıyor gibiydi.. Sağ gözünden süzülmek üzere olan yaşı sildi. Yanıma geldi. "Yani güzelim. Maalesef ki ben bir hiçsizim.." Kollarımı boynuna doladım ve başımı göğüsüne yasladım. Elleri belimdeki yerini aldığında "Hadi amaa akşama kadar aç durmayacağız değil mi? " dedi.

Kollarımı çözüp buzdolabının karşısına dikildim. Bir kaç domates çıkardım. Kahvaltılıkları masanın üzerine koydum. Patatesleri aldım. "Domates doğrayabilir misin? " sordum. "Her şeyi yalnız yapan bir adama sorulacak soru mu bu? " dedi alaycı bir tavırla.

Mutfağı çok büyüktü ama şu mutfak çekmeceleri her evde klasik dizayn edildiği için yerlerini çabuk bulabiliyordum. Bıçağı ona uzattım. "Sergileyiniz marifetlerinizi" dedim ve güldüm. "Ben seni izlemeyi düşünüyordum, hele de böyle güzel güldüğünü gördükten sonra.." daha fazla kızarmamak için önüme dönüp domatesleri ona doğru ittim. Bu haraketim onu güldürmüştü. Kahkahasının melodik güzelliği kulaklarımı doldururken ona dönmek istedim ama dönmedim. Patatesleri rendeleyip kızarttım. Üzerine onun rendelediği domatesleri döktükten sonra üzerine 3 yumurta kırdım.

"Daha önce hiç böyle bir şey yemedim. Zehirlenmek istemiyorum. Güzel olduğuna emin misin? " diye sorduğunda bir yandan da masaya diğer şeyleri koyuyordu. Kızartma makinasından diğer ekmekleride çıkarttıktan sonra oturduk.
Ağzına bir çatal attı ve yüzünü buruşturdu.

Onu böyle görünce istemsizce dudağımı ısırdım. Tuzu mu çoj olmuştu acaba. Koparıp ağzıma attım. Olması gerektiği gibiydi. Yüzüm düşmüştü. Beğenmediğini düşünürken birden kahkaha atmaya başladı. "Beğenmediğini söylemen yeterliydi." dedim ve gözlerimi devirdim. Böyle deyince daha çok güldü.

" Hayır ilk defa yememe rağmen çok beğendim. Yüz ifadeni görmek için yaptım. Gerçekten görülmeye değerdi." dedi.
Yemeği yedik. Gerçekten beğenmiş gibi görünüyordu. Koca gün film izledik. Oyun oynadık. Onun hakkında bir çok şey öğrendim. Ortak noktalarımızı keşfettik. Zıtlıklarımızı... Gerçekten mutlu ve dolu dolu bir gün geçirdik. Akşam dokuz gibi evden çıkıyordum " Bu gece benle kalsana unutmayın rahat bir uyku borcunuz var küçük hanım" ve beni kendine çekti aramızdaki ufacık mesafede nefes almak bi hayli zordu..

×*****×*****×*****×*****×*****×*****×***×

Vay beee, bir günde iki bölüm.. Bir sonraki bölümde de dikkatinizi çekecek şeyler var kafamda. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum öpücük emojisilerii

Hiçsiz ya da hissiz?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin