1.2

485 36 5
                                    

"jobe,çok karanlık..." derken ayağımın yerdeki taşa takılmasıyla önümdeki jobe'un sırtına çarpmıştım,neyseki onun dengesini bozmamıştım,yoksa ikimizde yeri boylardık

"gel buraya..." diyip elini bana uzattığında yavaşça elini tuttum,sonrasında jobe diğer elindeki feneri açıp jude'un arabasını ararken biraz ilerde olduğunu görmüştük,ön camı tamamen çatlamıştı ve ağaç arabayı neredeyse ikiye ayıracakmış,

"arabanın önü uzun olmasaydı jude şuan yaşamıyor bile olabilirdi..." dediğinde gözlerim dolmuştu,bu ihtimali düşünmek berbattı

yavaşça arabaya doğru giderken ağaçların ordan esen rüzgar jobe'a daha çok yaklaşmama sebep olmuştu

arabanın içine baktığımızda ön yolcu koltuğunun üstündeki koca gül buketini görmüştüm,kazadan dolayı her yere dağılmıştı ama bir kısmı hala sağlam duruyordu

"jude bu çiçekleri kime aldı acaba?" diye sormuştu jobe kendi kendine

"çok güzelmiş..." diyip yan koltuktan gül buketini almak isterken jobe kolumdan tutup beni durdurmuştu, "bir yerini keseceksin liva..." diyip kolunu omzuma atmıştı ve arabaya doğru gitmeye başlamıştık

bu kadar macera bize yeterdi...

eve geldiğimizde jobe odasına geçmişti,bense odama geçmiş gibi yapıp jude'un odasına girmiştim ve kapıyı kitlemiştim kimsenin bizi basmaması için

lambayı yaktığımda jude'un uyuduğunu görmüştüm,onu bir daha nasıl öpeceğimi düşünmek yerine yanağına bir öpücük bırakıp ondan uzaklaşacağım sırada kolumdan tutup beni durdurmuştu

"nerdeydin?"

"jobe ile kaza yaptığın yere gittik..." dediğimde jude'un kaşları çatılmıştı, "bunu neden yaptınız?"

"bunu sanırım baban istedi,bilmiyorum..." dediğimde jude elini belime koymuştu ve dudaklarını öne uzatıp ona yaklaşmamı bekliyordu

suratımı suratına yaklaştırdığımda dudakları dudaklarımla birleşmişti,biraz birbirimizden ayrıldığımızda ise "aldığın gülleri gördüm..." demiştim

jude yattığı yerde doğrulup kollarını belime sardığında beni kucağına almak istemişti ama bunu istememiştim,bacağında ağrısı olabilirdi

"niye kaçıyorsun liva?"

"bacağın acıyabilir..." dediğimde gülerek "sadece ayaktayken zorlanıyorum..." derken beni kucağına oturtmuştu ve kollarını belime sımsıkı sarmıştı

yüzünü boynuma gömdüğünde ellerimi ensesine koydum,öpücükleriyle boynumu boğuyordu ve bu mükemmel bir histi

"jude dinlenmelisin..." diyip kalkacağım sırada jude kollarını daha çok sıkılaştırıp ondan ayrılmamı zorlaştırmıştı

"niye hiç susmuyorsun..." diyip işaret parmağını dudaklarımın üstüne bastırdığında dudaklarımı büzmüştüm

bu halime gülen jude dudaklarıma daha tutkulu bir öpücük bırakmıştı

"kimse farketmeden gitmeliyim jude..." diyip kucağından kalktığımda jude hemen "eğer sen gelmezsen ben gelirim,hem bak bacağımda sakat beni yormuş olursun..." demişti,ona kıyamayacağımı ve sırf canı yanmasın diye geleceğimi biliyordu

"tamam jude,gelirim tabiki..." diyip kapının önünde önce ses var mı diye dinledikten sonra kapının kilidini açıp odadan çıktım ve hızlıca odama gittim

bu gece yakalanmadan son bulmuştu neyseki...

"günaydın liva..." diyen kişi tekrardan bir bellingham'dı,bu müthişti ama asıl bellingham sakat bir şekilde yatağında yatıyordu,beni uyandıran ise jobe olmuştu

un pais diferente ~ jude bellinghamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin