31.12.2023 15:27 Pazar
Yeni yıla girerken bir senedir kurgulamayı amaçladığım, yazmayı çokça istediğim bu hikayenin girişini sizlerle paylaşıyorum. Umarım bu yolda bana eşlik edersiniz. Kurgu boyunca kendinizden bir parçayı mutlaka bulacağınızdan eminim. Herkese iyi okumalar dilerim. Lütfen fikirlerinizi yorumda belirtmeyi ve oy vermeyi unutmayın.
Yağan yağmur şiddetini azaltırken birkaç dakika bekledi olduğu yerde. Canından önemli üniformasını düzeltip üstünü kontrol etti. Nizamlı durmalıydı, başındaki şapkayı çıkarıp kolunun altına aldı. Başını kaldırdı, gövdesi dimdik bir şekilde önündeki yola baktı. Yerini yolunu ezbere bildiği yerlerden en önemlisiydi burası. Memleketinin her karış toprağını ezbere bilirdi.
Acı kahve gözleri etrafa kısaca bakınırken eski anıları anımsar gibi oldu. Ardından başını büyük bir ciddiyetle yere eğip taşlara baka baka yürüdü yolun sonuna kadar. Başını kaldırmayı bir an olsun düşünmemişti. Yolun sonuna geldiğinde ise aynı ciddiyetle başını kaldırıp sol tarafına baktı. Her rütbe değişiminde olduğu gibi yine oradaydı işte.
Ata'sına gelmişti.
Koca anıtın önünde hazır olda dururken gözleri yaştan buğulandı. Bir yutkunuşla kendine gelirken çenesi sert kavisle gerildi. Sabahın erken saatleriydi, ziyarete açılır açılmaz yola koyulmuştu. Tek tük insan vardı etrafında. Sert adımları anıta ilerlerken başı dikti bu sefer. Omzunda yeni yer edinmiş üçüncü yıldızın verdiği haklı gurur vardı yüzünde. Merdivenleri tırmanıp anıttan içeriye girdi. Adım sesleri yankılanırken mozolenin önünde durup asker selamı verdi.
Başında olduğu tim büyük bir örgütü çökertmişti. Aralarından şehit verdikleri arkadaşları da olmuştu fakat şanlı bir zaferle dönmüşlerdi evlerine. İçlerini biraz olsun rahatlatan aldıkları intikam ve gökte dalgalanan al bayraktı. Bu zaferin sonucunda yüzbaşı rütbesine nail olmuştu. Her bir rütbe yükselişinde Ata'sını ziyaret eder, minnetini sunardı.
Üniformasının cebinden çıkardığı birkaç kırmızı karanfili inceledi. Ardından saygıyla eğilip mozolenin üzerine bıraktı. Tekrar asker selamı verip anıtın dışına doğru ilerledi. Kolunun altındaki şapkasını çıkarıp başına geçirdiği esnada nöbet değişimine denk geldi. Gurur dolu bir ifadeyle askerleri izleyip merdivenleri indi. Anıtı terk etmeden önce hediyelik eşya dükkanına uğrayıp uzun zamandır aklında olan kol düğmelerini ve kravat iğnesini aldı. Aslanlı Yol'u başı eğik bir şekilde tamamladı.
Arabasına doğru biraz daha yürüdükten sonra aldığı eşyaları yan tarafına bıraktı. Bakışları sertleşmiş, az önceki hâlini aratacak bir ifadeye bürünmüştü. Telefonundan saate bakıp siparişini verdiği ürünlerin geldiğinden emin olarak arabasını Ulus'taki kuyumcuya sürdü. Düşünceli ifadesi yol boyu akıp giderken arabadan indi. Heybetli vücuduyla kuyumcuya girdiğinde üstündeki üniformadan olsa gerek bakışlar kendisine döndü.
"Hoş geldin komutan. Sipariş ettiğin alyanslar hazır." Başındaki şapkayı çıkarıp kolunun altına aldı. Yüzük kutusunu kuyumcudan alıp kutuyu açtı. Alyansları incelerken ışığa doğru tuttu ve içlerine baktı. Bir tarafında birbirlerinin isimleri yazarken diğer tarafında bulunan imza çok başkaydı.
"İstediğim gibi, teşekkürler." Ata'sının imzasının doğru şekilde kazındığına emin olduktan sonra ücretlerini ödeyip çıktı dükkandan. Görev dönüşünde beklemeden işlerini halletmek için Ankara'da mola vermişti.
Tayin işlemleri hallolmadan önce asıl yapması gereken iş onu bekliyordu. Geçmişten bir kitap açıldı zihninde. Tam orta yerinde, ayracın olduğu o sayfa açıldı. O sayfada kalmıştı hikayesi, aşkı, geçmişi. Devam etmesi gereken o yer belirlenmişti. Yedi sene önce bıraktığı yerdeki kişiyle şu anki bir değildi. Bu şehir onları yan yana bir daha görmemişti ama birkaç saat sonra aynı şehrin havasını soluyacaklardı.
Arabasına binip İstanbul'a doğru yola konulduğunda düşüncelerinden sıyrılabilmiş değildi. Beyninde yankılanan sözleri düşünürken kindar biri olmayı istememişti. Hayatında ailesinin bile üstüne koyduğu şey mesleğiyken aşkı onu mesleğinden vurmuştu. Asla yapmam dediği ne varsa başına geliyordu ve ailesine verdiği sözü tutmak zorundaydı.
Akşama doğru vardığı İstanbul sınırlarında dayanamayıp yaktı sigarasını. Yorgunluktan gözlerinin beyazları kızarmıştı. Birazdan gençliğinin geçtiği o eve varacak ve mahallede onu görecekti. Ne kadar kaçarsa kaçsın hayat onları yeniden bir araya getiriyordu. Yağmur damlaları tekrar etkisini gösterirken camı yarım açık hâle getirdi. Boğuluyor gibiydi. Sigarasını söndürüp direksiyonda olmayan elini çenesine götürdü. Hafif çıkmış sakallarını sıvazlarken derin nefesler aldı. Doğduğu mahalleye giriş yapmıştı artık.
Eski tarih öğretmeni babası yüzünden çokça şehre ayak basmış olsa da askeri liseye gittiği zaman ailesi buraya yerleşmişti ve devamında da burada ikamet etmişlerdi. Eskiden hep müstakil olan evlerde yaşamıştı fakat burası farklıydı. Büyük bir siteyi içerisine alan kalabalık görünümlü bir mahalleydi burası. Yaşayan insanlar genelde ya devlet memuru ya da emekli esnaftı. Bu yüzden sıcakkanlı bir ortam kurmuştu ailesi burada.
Arabayı kendi bloklarının önüne park edip yan koltuktaki poşeti eline aldı. Başını yukarıya kaldırdığında camda onu bekleyen annesine ufak bir tebessüm gönderdi. Arabanın arkasına adımlayıp bagajını açtı. Spor çantayı eline aldığı anda yağmur bastırmıştı ve hızlı olması gerektiğinin farkındaydı. Bagajı kapatıp arabayı kilitlerden geriye doğru adımladı ve bakışları tam karşısında dikilen kişiyle çakıştı.
Geçmişi tam karşısında duruyordu.
Tam üç sene öncesinde ondan ne götüren varsa, onu büyüten ne varsa tam karşısındaydı işte.
Sert çehresi daha da gerilirken başını yukarıya kaldırdı. Annesi içeriye girmiş olmalıydı ki balkonda kimse yoktu. Onun verdiği rahatlıkla duruşunu bozmadan geçmişinin tam yanından geçip girdi binaya. Hayatının geri kalanını onunla geçirmek için bir hamle yapacak olsa da arkasını dönüp tek bir kez dahi bakmadı. Yağmurlu bir günde terk edilmenin karşılığı yine yağmurlu bir günde onunla karşı karşıya gelmek olmamalıydı.
"Sana geldiğim gün bana arkanı mı döneceksin?" Yağmura rağmen sesi gür çıkmıştı kadının. Islanmak tek bir an bile umrunda değildi, iletişime geçmek için başka bir zamanı bekleyemezdi. Adamın adımları durdu. Bakışları donuklaşırken ona bakmamaya yemin etmiş gibiydi. Heybetli bedeninin aksine nahif olan bedeni hızlı adımlarla yanına gelip tam önünde dikilmişti. Göz göze gelmedi, bakışlarını tam karşısındaki asansöre dikti.
"Bana geleceğin gün, beklediğin o yolun sonunda olmayacağımı söylemiştim." Sert bir ifadeyle konuşup adımlarını beklemeden asansöre ilerletti.
Yıkılmış, solmuş bir yangının harap olmuş adamıydı. Ve bütün hikayesi harap olduğu yerden yeniden başlayacaktı. Harap olduğu yerden yeniden yanacaktı.
İlk bölüm bir ay sonra gelecek. Yolculuğumuza başlamış bulunuyoruz. Yorumlarda buluşalım. Herkese düşlediğinden daha güzel bir yıl dilerim.
Sapphire
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARAP YANGINLAR
RomanceGeçmişi tam karşısında duruyordu. Tam üç sene öncesinde ondan ne götüren varsa, onu büyüten ne varsa tam karşısındaydı işte. Sert çehresi daha da gerilirken başını yukarıya kaldırdı. Annesi içeriye girmiş olmalıydı ki balkonda kimse yoktu. Onun verd...