2.BÖLÜM

88 11 66
                                    


      İyi akşamlar. İkinci bölümü ara vermeden yayımlamak istedim. Hikayenin giriş bölümleri olduğu için üst üste okumanız daha iyi olacaktır, eminim. Desteklerinizi yorum yaparak ve oy vererek gösterirseniz çok mutlu olurum. 

 İyi okumalar dilerim.


2018 – Ağrı

İrili ufaklı kar taneleri havada uçuşurken başımdaki mürdüm rengi bereyi biraz daha çekiştirdim. İstanbul'da bazı yıllar kar yağışı uzun sürerken bazı yıllar çok nadir denk gelebiliyorduk. Bu ortamın tadına varmak için başka bir ay, başka bir zaman düşünemezdim o yüzden. Doğu illerinin ne kadar güzel olduğu hakkında çokça duyum almıştım çevremden fakat son birkaç senedir ailemden gizli deneyimleme imkanı buluyordum. Tam da bir gizleme diyemezdim, peşime yakın arkadaşlarımı sürüklediğimi düşünerek buradaki bir ilkokulda öğretmenlik yapan sınıf arkadaşımın yanına sıkça ziyarete geldiğimi zannediyorlardı. Onların sık gördüğü aslında ayda, iki ayda bir anca oluyordu. Fakat gerçekler onların zannettiğinden biraz farklıydı.

Düşüncelerin içinden sıyrılmama neden olan koca kar topu, kolumu sıyırıp geçse de etkisiyle yerimde sarsılıp dengemi kaybettim. Popo üstü düşerken neye uğradığımı şaşırdığım bakışlarımla geriye doğru ufak bir bakış attım.

"Ata! Görevden yeni gelmiş olman etkisinden çıkabildiğini göstermiyor demek ki.'' Homurdanıp eldivenli ellerimi yere bastırdım ve güç alarak ayağa kalktım. Ata ise yüzündeki muzip sırıtışla bana doğru ilerliyordu.

"Devrileceğin şiddette atmadım oysa. Kilo mu verdin sen?'' Elimden tutup birkaç adım geriye gitti ve yukarıdan süzerek baktı vücuduma. Homurtularım devam ederken elimi elinden çekip koluna girdim.

"Çok soğuk.'' Burnumun ucunun kıpkırmızı olduğuna emindim, ne kadar kalın giyinsem de havanın eksi derecelerde olduğunu hesaba kattığımızda bir bu kadar kat daha giymem gerekiyordu üstüme.

"İçeriye geçelim mi?'' Başımı iki yana sallarken aslında bu fikri uygulamamız gerektiğini biliyordum ama kar yağarken etrafta dolaşmayı ben istemiştim. Doğubayazıt'ın manzarası ve doğası o kadar güzeldi ki her geldiğimde buraya hayran kalıyordum. Her mevsim halini görmeyi de bu yüzden çok istiyordum. Olur da Ata başka yere tayin edilirse tekrar gelebileceğim yakınlıkta bir il değildi ne yazık ki.

"Etrafa bir baksana, mükemmel bir yerde yaşıyorsunuz. Tayinimin buraya çıkacağına emin olsam bir dakika düşünmem, sınava girerim.'' Kaşları hayretle yukarıya kalkarken dudaklarındaki gülümseme yavaşça alaylı bir ifadeye evrildi.

"Ömer amca da eminim bu fikrini duyunca çok sevinirdi. Yarın akşama kadar buradasın zaten. Sabah tekrar çıkarız girelim içeriye. Dondun haberin yok.'' Onu hiç umursamadan eğilip yerdeki kardan bir avuç toplayıp kar topu haline getirmeye çalıştım. Yamuk yumuk oluyordu ama oluyordu sonuçta. Ata elimi ona doğru doğrultmama izin dâhi vermeden seri bir hareketle belimden tutup kara yatırdığında, dudaklarımın arasından ufak bir çığlık kaçtı. Görevin etkisinden çıkamamışsın diyordum da inanmıyordu bana.

"Birazcık eğlensek ne olurdu yani? İlla bir baskınlık kuracaksın.'' Etrafa ufak bir bakış attığında binanın arkasında olmanın verdiği rahatlıkla istediği gibi hareket edebiliyordu. Yoksa çoktan birkaç komşuyu pencerede görürdük. Havanın soğukluğunun da sokakların boş olmasına etkisi vardı elbette.

"Rütbeden çıkmam mümkün değil, görüyorsun ya...'' Üzerime doğru eğildiğinde gülerek kollarımı boynuna sardım. "Bu ilişkide emir aldığım sensin oysa.'' Mırıldanırken dudaklarıma doğru yaklaştığını fark edip sırıtmamı korumaya çalıştım. Bir yandan tek elimde tutup ufacık kar topu yapabildiğim kütleye baktım. Ensesine doğru âni bir hareketle bastırdığımda karşımdaki adamın asker olduğunu elbette hesaba katmayı unutmuştum. Bu soğukluk onu zerre etkilemezken tek kaşını kaldırarak gözlerime baktı.

HARAP YANGINLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin